Zayıf senaryo, zoraki kahraman Hakan: Muhafız
Netflix’in uzun süredir beklenen orijinal ilk Türk dizisi Hakan: Muhafız, 14 Aralık’ta ekrana taşındı. Başrolünde Çağatay Ulusoy’un yer aldığı dizi, Fatih Sultan Mehmet’in varlıklarından haberdar olarak ortadan kaldırılmalarını emrettiği, İstanbul’u ve dünyayı yok etmek isteyen “Ölümsüzler” isimli bir grubun günümüze kadar hayatta kalan tek üyesiyle mücadele edecek “Muhafız” isimli karakterin merkezinde olduğu fantastik ve gerilimli hikâyeyi konu ediniyor.
Fantastik hikâyenin kökeni
Dünya genelinde 130 milyondan fazla abonesi bulunan Netflix, daha önce Türk televizyonlarında gösterilmiş çeşitli dizileri satın alarak abonelerine sunmuştu. Netflix’in uzun süredir heyecanla beklenen orijinal ilk Türk dizisi Hakan: Muhafız (The Protector) ise 14 Aralık’ta izleyiciyle buluştu.
Başrollerinde Çağatay Ulusoy, Ayça Ayşin Turan, Okan Yalabık ve Hazar Ergüçlü’nün yer aldığı dizi, günümüzde geçen ancak referanslarını geçmişten alan ilginç fantastik hikâyesi kadar, aldığı beğeniler ve eleştirilerle de gündem olmuş durumda.
Hakan: Muhafız’ın ana hikâyesine göre, Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten bir süre sonra, şehirde bazı sıra dışı ve gizli düşmanları olduğunu fark ediyor. “Ölümsüz” olarak isimlendirilen ve 7 kişi oldukları anlaşılacak bu düşmanlar, kendilerini İstanbul ve dünyayı yok etmeye adamış kişiler.
Nereden ve ne zaman geldikleri, ne kadar süredir ve neden bu amacı taşıdıkları bilinmiyor. Yaşanan tüm kıtlıklar, seller ve depremlerin ucu da onlara dayanıyor. Fatih’e bir gece rüyasında “Ölümsüzler”in diğer insanlardan nasıl ayırt edilip öldürülebilecekleri malum oluyor.
Fatih, aynı rüyada üç de tılsımlı nesne görüyor. Bugün de gizemini koruyan ve çeşitli semboller taşıyan bu nesneler ise ancak Fatih tarafından “Ölümsüzler”i yok etmek ve özellikle İstanbul’u korumak üzere görevlendirilecek “Muhafız” isimli savaşçı tarafından kullanıldığında etkili olabiliyor. Dizi, bu fantastik hikâyede anlatılan “Ölümsüzler”in hayatta kalan sonuncusunu yok etmek üzere harekete geçecek ve “Sadık Olanlar” olarak isimlendirilen çok sayıda yardımcıya sahip günümüzdeki “Muhafız”ın zorlu mücadelesini konu alıyor.
“Özgün” denemeyecek bir yapım
Dizide “Muhafız”, kendisini “Kapalı Çarşı çocuğu” olarak tanımlayan Hakan (Çağatay Ulusoy) isimli, 20’li yaşlarında genç bir karakter. Kapalı Çarşı’da antikacılık yapan Neşet (Yücel Erten) isimli bir esnaf tarafından evlatlık olarak yetiştirilen Hakan, kendisine başarılı bir holding patronu olan Faysal Erdem’i (Okan Yalabık) örnek alan, kendi işini kurarak zengin olma hayalleri güden sıradan bir genç. Hakan’ın hayatını tümden değiştirecek gelişme ise bir kadın müşterinin, antikacı dükkânına gelerek fotoğrafını gösterdiği bir eşyayı sorması ve yüklü bir fiyatla satın alabileceğini söylemesiyle yaşanıyor.
Antikacı Neşet’in o eşyanın kendilerinde bulunmadığını söylemesi, Hakan’ın ise eşyayı depoda gördüğünü söyleyerek satmak istemesindeki ısrarcılığı, oldukça gizemli ve bol aksiyonlu olayların fitilini ateşlemeyi başarıyor. Zira Hakan, o eşyayla ilintili olarak yaşanacak çeşitli olaylar yoluyla, İstanbul’u “Ölümsüzler”e karşı koruyacak son “Muhafız” olduğunu öğreniyor. Hakan’ın, “kan yoluyla” nesilden nesle taşınan muhafızlığın son temsilcisi olduğunu öğrenmesiyle birlikte kısa sürede yaşayacağı dramatik, sıra dışı ve doğaüstü çeşitli olaylar ve gündelik yaşantısına dair çeşitli gelişmeler, hayatının bir anda tümüyle değişmesine, gizemli ve bol gerilimli yeni bir hayata sahip olmasına neden oluyor.
- Diziye yönelik yapabileceğimiz en temel eleştiri bu hikâyede düğümleniyor. İlk bakışta, Fatih Sultan Mehmet dönemi İstanbul’una atfedilen fantastik bir hikâyeden yola çıkılarak hazırlanan özgün bir diziyle karşı karşıya olunduğu akla gelebilir.Ancak Hakan: Muhafız, yüzde yüz özgün bir yapım değil. Zira diziyi izleyen birçok sinefilin kolayca fark edebileceği üzere, dizinin konusu, olaylar silsilesi, kullanılan semboller ve karakterleri başta Harry Potter, Assassin’s Creed, Star Wars, Lord of the Rings, Luke Cage, Tron: Legacy, Matrix olmak üzere, birçok ünlü yapımla esinlenmeyi aşacak düzeyde benzerlikler taşıyor. Bu durum, yerli ve yabancı çeşitli yayın organlarında diziye yönelik yayımlanan birçok değerlendirme yazısında da genel bir kanaat olarak öne çıkıyor.
Zayıf, motivasyonsuz, zoraki kahraman!
Diziye dair ikinci bir eleştiri konusu, senaryoda seyirciyi yapıma ve kahramana inandıracak gerçekliğin eksikliğinin oldukça belirgin olması. Bu eksiklik dizinin hikâyesi ve türü nedeniyle zaten “gerçekten var olmayan, hayal ürünü” fantastik bir yapım olmasından kaynaklanmıyor elbette. Aksine senaryodaki temel sıkıntı, dizideki başkarakter Hakan’ın “Muhafız” olduğunu öğrenmesi ve yaşadığı doğaüstü olaylara rağmen, dizinin finaline kadar misyonunu yadsıması, kendisini kahramana dönüştürecek misyonunu zoraki taşıması, senaryodaki yoğun ikili romantik ilişkiler nedeniyle asıl gündemine ısrarla odaklan(a)maması ve yaşananlara dair tüm olan biteni “saçma sapan” olarak nitelemesi.
Bu durum, izleyicinin kahramanla ve hikâyeyle bağ ve özdeşlik kurması, dizi atmosferine girmesi noktasında sıkıntılar oluştururken, izleyiciye bir kahraman adayından beklenmeyecek derecede de gerçeklik ve inandırıcılık kaybı yaşatıyor.
Doğal olarak şüpheye düşmeden ve sormadan edemiyorsunuz: Senaryo zaaflarının ortaya çıkardığı “bu ‘zayıf, motivasyonsuz ve zoraki kahraman adayı’ mı İstanbul’u ve dünyayı, yani bizi kurtaracak isim?”
Diğer yandan, “Muhafız” ile “Sadık Olanlar”ın birbirleriyle diyaloglarında düştükleri anlaşmazlıklar, akışı zedeleyen sıkıcı düzeydeki gereksiz polemikler ve birbirlerine sıklıkla hatırlattıkları “İstanbul’u kurtarmaları gerektiğine” dair misyon, uzun süredir bu zorlu günler için hazırlandıklarını söyleyen “motive kahraman görev insanları” yerine, sanki gerçeklik ve inandırıcılık problemi yaşayan bir yapımın içinden izleyiciyi bir şeylere ikna etme çabasına girişen oyuncu seslenişleri gibi bir algı ve yapay bir görüntü oluşturuyor.
Bu durum ise zaten başkahramanı oldukça sıkıntılı bir yapım ile seyircinin arasını açan mesafenin daha da büyümesine ve izleyicinin yer yer diziden kopmasına neden oluyor.
Dizideki “Muhafız” ve “Sadık Olanlar”a dair senaryo kaynaklı zaafların aksine, daha ilk bölümden kim olduğu öngörülebilen ve final bölümünde de netleşen “Ölümsüz” karakteri ise her anlamda daha iyi işlenmiş bir karakter olarak, asıl kahraman “Muhafız”ı gölgede bırakmayı başarıyor. Bu durumda, kendinizi bir anda dizinin asıl “Kötü”süne sempatiyle bakarken, empati kurarken ve onu desteklerken bulursanız şaşırmayın.
Tarihî arka plan eksikliği
Bu bağlamda Hakan: Muhafız, izleyiciye gerçeklik kaybı yaşatan ve “Ölümsüz”ün gölgesinde kalan kahramanıyla, gereksiz, dizinin akışını zedeleyen ve izleyiciyle mesafe oluşturan diyaloglarıyla ve fantastik bir hikâyeyi âdeta boğan yoğun romantizmiyle zayıf bir yapım görüntüsü veriyor. “Ölümsüzler” ve “Muhafızların” ortaya çıkışlarından bugüne, amaçlarından mücadelelerine, asıl merak uyandıran tarihsel arka plana yok denecek kadar az yer verilmesi, dizinin içerdiği gizem nedeniyle bolca malzeme üretilebilecek olmasına rağmen bir iki istisna dışında akıl oyunları içermeyen ve daha baştan sonu kolay çözülebilen senaryosuyla ve kullanılan efektleriyle de vasatı aşamayan bir görüntü sunuyor.
Ancak modern zamanlarda ve günümüz İstanbul’unda geçen ve tarihî referanslara sahip bir -kutsal- çatışma hikâyesi, senaryodaki zayıflıklara rağmen taşıdığı gizem nedeniyle kendisini izlettirmeyi başarıyor. Dizinin final bölümünde yaşanan gelişmeler ise izleyiciyi daha karmaşık, gizemli ve aksiyonlu bir hikâyenin ve ikinci sezonun beklediğini ortaya koyuyor. Senaryonun mevcut zayıflıkları giderilip, akıl oyunları ve tarihî arka plana daha güçlü yer verilmesi durumunda, izleyici için daha heyecanlı ve cazip bir seyrin ortaya çıkması mümkün.
Geniş kadro, başarılı oyunculuklar
Öte yandan, dizinin toplam 10 bölümlük ilk sezonunun çekimlerinin Can Evrenol, Umut Aral, Gökhan Tiryaki ve Gönenç Uyanık tarafından yönetildiği dizide, her bölümde daha da aşama kaydeden oyuncu performansları, oturmaya başlayan karakterler ve hikâye de, tüm sıkıntılarına rağmen dizinin heyecanla izlenmesini mümkün kılıyor. Dizide özellikle holding patronu-iş adamı Faysal Erdem rolündeki Okan Yalabık, holdingin koruma müdürü Mazhar Dragusha rolündeki Mehmet Kurtuluş, holdingin genel koordinatörü Leyla Sancak rolündeki Ayça Ayşin Turan ile polis amiri Tekin rolündeki Mehmet Yılmaz Ak oldukça başarılı oyunculuklarıyla dikkat çeken isimler arasında yer alıyorlar.
Yapım ekibinde, dünyaca ünlü Narcos dizisinin yapımcılarından Jason George ve Oscar sahibi ABD filmi Argo’nun yapımcılarından Alex Sutherland’in de yer aldığı Hakan: Muhafız’ın 8 bölümden oluşması beklenen ikinci sezonu ise seyirciyle buluşması bekleniyor.