Kaydedilmiş müziğin öyküsü: Soundbreaking
20. yüzyılı yaşamamış daha genç nesiller için müzikte farklı olasılıkları göstermenin yollarına da dikkat çeken Soundbreaking’de, şarkıcı ve gitarist St. Vincent’in, “Ses yapmak kolaydır. Gerçekten, herkes ses çıkarabilir. Ancak herkes müzik yapamaz.” sözleri, müziği yapan gerçek duayenlerin hikâyesine izleyiciyi davet ediyor.
The Beatles’ın gölge ismi
Efsane İngiliz müzik grubu “The Beatles” dört üyeden (John Lennon, Paul McCartney, George Harrison, Ringo Starr) oluşmasına rağmen, grubun sanatsal ve ticari başarısının arkasında bulunan beşinci bir isim de daima grupla birlikte anılageldi.
Bu efsane gölge isim, İngilizlerin “Sir” unvanı verdiği George Martin’di. Yapımcı kimliğinin dışında besteci, müzisyen, aranjör ve ses mühendisi özellikleriyle de bilinen Martin, yalnızca The Beatles değil, aynı zamanda dünyaca ünlü birçok sanatçı ve müzik grubunun da başarısının arkasındaki isimdi. Hayata gözlerini yumduğu Mart 2016 öncesi, gerçekleştirmeyi düşündüğü son projesinin çalışmalarını yürüten Martin, gelecek nesillere 20. yüzyıl müziği konusunda en nitelikli belgesellerden birini bırakmayı amaçlıyordu.
- 20. yüzyılda gelişen kayıt teknolojileriyle birlikte ilerleyen ve dönüşüme uğrayan müzik sektörünü içeriden en iyi bilen isimlerden biri olan duayen yapımcı Martin, “kaydedilmiş müziğin öyküsü”nü konu alan henüz yapım aşamasındaki 8 bölümlük belgeselin final bölümünü göremeden hayatını kaybetmişti. Ancak yönetmenler Maro Chermayeff, Jeff Dupre ve James Manera’dan oluşan güçlü ekip, Martin’in son projesi Soundbreaking: Stories from the Cutting Edge of Recorded isimli mini belgeseli tamamlayarak, ABD’nin kaliteli belgeselleriyle tanınan PBS kanalında izleyicilerle buluşturdu.
Türkiye’deki izleyiciler için de Blutv’nin ekrana taşıdığı belgesel dizinin ana temasını; müziğin kayıt altına alınabilir hâle gelişiyle yaşadığı büyük değişim ve bu değişimin teknoloji ve sanat akımları paralelinde ele alınması oluşturuyor. Soundbreaking temel olarak; şimdilerde bir sanat olarak görülen “kayıt” olgusunu, müzik endüstrisindeki en başarılı üreticilerin tarz ve çalışmalarından yola çıkarak, detaylı karşılaştırmalar eşliğinde izleyiciye sunuyor.
Duayenlerinin anlatımıyla “müzik”
Müzik endüstrisinde “dinleyicilere dönük yüz” sanatçı ve gruplar olmakla birlikte, müzikseverlere sunulan eserlerin oluşma süreçleri büyük oranda stüdyolarda şekilleniyor.
Müzikseverler olarak beğenerek dinlediğimiz hatta hayranlık duyduğumuz sanatçılar ve müzik gruplarını ortaya çıkaran yapım/stüdyo aşamasının arka planına müziğin en ünlü isimleri üzerinden ışık tutanSoundbreaking, müzik tarihi açısından da önemli bir kaynak ve arşiv eser niteliğinde.
Zira belgeselde, dünya müziğinde silinmez izler bırakmış birçok isme dair daha önce hiç yayınlanmamış arşiv görüntüleri yer alıyor. Aralarında başta The Beatles üyesi Paul McCartney’nin yer aldığı, Joni Mitchell, Roger Waters, B. B. King, Eric Clapton, Elton John, Cat Stevens (Yusuf İslam), Steven Van Zandt, David Gilmour, Mark Knopfler, Roger Daltrey, Barry Gibb, Quincy Jones, Annie Lennox, Willie Nelson, Bonnie Raitt, Lindsey Buckingham, Questlove, RZA, Nil Rodgers, Nigel Godrich, Brian Eno, Rick Rubin ve Ahmir-Khalib Thompson gibi 150’den fazla üst düzey sanatçı, müzisyen, grup, yapımcı ve ses mühendisi ile yapılan röportajlara yer verilen belgeselde, müziğin kayıt sürecinin yanı sıra mikrofonun icadından dijital yapımlara uzanan süreç detaylı bir şekilde irdeleniyor. Belgeselin her bir saatlik bölümünde vokal kayıtlar, enstrümanların elektrifikasyonu, örnekleme sanatı ve müzik videosunun yükselişi gibi farklı konulara da odaklanılıyor.
Sıra dışı zengin içerik
Tam rakamı açıklanmasa da, oldukça yüksek bir bütçeyle hazırlanan belgeselin yönetmenlerinden Jeff Dupre yaptığı bir açıklamada, yapımcı George Martin’e atıfla, onun ismini duyan kayıt endüstrisindeki herkesin bu belgesel için elini taşın altına koyduğuna ve kendilerine yardım etmek için çabaladığına dikkat çekiyor. Bu bağlamda Dupre’nin açıklaması, başlı başına Soundbreaking’in sıra dışı zengin içeriğini ortaya koymaya yetiyor.
Dizinin diğer yönetmenlerinden Maro Chermayeff ise ellerindeki bu zengin malzemeyi heba etmeden, hikâyeyi en başarılı şekilde nasıl aktarabileceklerinin başta kendileri için en zor kısım olduğuna dikkat çekse de, “George’un vizyonu her zaman teknolojinin müziği, müziğin de bizi nasıl dönüştürdüğünü göstermek içindi.” ifadesi, kendilerinin ve belgesellerinin asıl odaklandığı noktayı göstermesi açısından dikkate değer.
Soundbreaking’in bir diğer dikkat çeken özelliği ise eldeki nadide arşiv bilgilerini ve röportajları aktarırken, geçmişteki bir malzeme yığınını bugüne aktarmanın ötesine geçerek, eldeki malzemeden yola çıkarak müziğin gelişimini yenilikçi ve deneysel bir bakış açısıyla incelemeyi elden bırakmaması.
Soundbreaking’in ilk bölümünde, stüdyonun iç işleyişi ve yapımcının rolüne geniş şekilde yer veriliyor. Ancak ne kadar derin bir konuyla karşı karşıya olduğumuz, sektörün içinde ve bu süreçlere dâhil olanların dahi bu konulara yönelik tanımlama yapmakta zorlanışlarıyla ortaya çıkıyor.
İngiliz yapımcı ve şarkıcı Peter Asher’ün, “Harika bir performans yakalamanın yanı sıra, büyük bir hit kayıt yapmak da ayrı bir sanattır” değerlendirmesiyle müziğin yapım boyutuna çektiği dikkat kayda değer. Yapımcı Don Was ise bu bağlamda en rafine cümlelerden birini kurmayı başarıyor: “Yapımcı/yapım süreci sanatçının vizyonuna hizmet ediyor.” Bu anlamda, Soundbreaking’i müziğin vizyonunu irdeleyen bir yapım olarak ele almak da doğru bir yaklaşım olacaktır.
Soundbreaking’in ilk bölümünden final bölümü sonuna kadar, The Beatles’ın çığır açan teknoloji kullanımından Stevie Wonder’ın dönemsel yeni stil arayışlarına, sanatçı ve yapımcıların Sam Phillips’e yönelik tartışmalarından genç Elvis Presley’nin sesini bulmasına yönelik çabalarına, George Martin’in dizelerle şekillendirdiği The Beatles’ın “dün”ünden birçok sanatçının kariyerinin canlanması için yapılan koçluklara, 60’lar ve 70’lerin müzikteki duygusal ortamından müzik sektöründe değişime uğrayan metodoloji ve dağıtım olgusuna, hip-hop’ın doğuşundan teknoloji ile gerçek yetenek arasında görülen derin farka, oradan müzik sektörü, kayıt sanatı ve müzik alanındaki gelişmelerin ünlü sanatçıları nasıl etkilediğine uzanan birçok ilginç konu detaylarıyla ele alınıyor. Bunun yanı sıra “Kitleler müziği nasıl tanımlar?” ve “Müzik kimlik oluşumunda nasıl bir etkendir?” vb. birçok önemli soru da ufuk açıcı cevaplar buluyor.
20. yüzyılı yaşamamış daha genç nesiller için müzikte farklı olasılıkları göstermenin yollarına da dikkat çeken Soundbreaking’de, şarkıcı ve gitarist St. Vincent’in, “Ses yapmak kolaydır. Gerçekten, herkes ses çıkarabilir. Ancak herkes müzik yapamaz” sözleri, müziği yapan gerçek duayenlerin hikâyesine izleyiciyi davet ediyor.
Alternatif Dizi Önerileri
- Bill’s Brain: Decoding Bill Gates
- Microsoft’un kurucularından, dünyanın önde gelen girişimcileri ve iş adamları arasında yer alan Bill Gates’in zihnine yolculuğa davette bulunan Inside Bill’s Brain: Decoding Bill Gates (Bill’in Beyninin İçinde: Bill Gates’i Çözmek) isimli üç bölümlük mini belgesel dizi, geçtiğimiz günlerde Netflix’te izleyiciyle buluştu. Çocukluğundan bugüne, ünlü yazılımcının hayatı, kariyeri ve zihnine odaklanan mini belgesel dizi, Davis Guggenhaim imzası taşıyor. Belgeselde, Gates’in etkilendiği kişiler ve kovalamaya devam ettiği hedeflerine de yer veriliyor.
- Prodigal Son
- Seri katil bir babanın suç psikoloğu oğlunun, New York polis teşkilatıyla iş birliğine giderek, çarpık dehasını işletmeye başlamasını konu alan dizi, suç ve gerilim türleri ve Hannibal Lecter tarzı karakterleri izlemeye ilgi duyan izleyiciler için cazip ve heyecanlı bir seyir sunuyor. Suç ve adalet ekseninde bir baba-oğul ilişkisinin duygusallığına da temas eden dizinin başrollerini Tom Payne ve Michael Sheen paylaşıyor. ABD FOX kanalında her hafta bir bölümü ekrana gelecek dizi, Chris Fedak ve Sam Sklayer imzası taşıyor