Suretin sakladığı

AYBALA HİLAL YÜKSEL
Abone Ol

Her türlü fiziksel işlevi makineler aracılığıyla halledebilmek cazip olsa insanlığın bir gün yaşamın kendisini makinelere devredecek kadar ileri gidip gitmeyeceği zihinleri kurcalıyor olmalı. Görünen o ki sistem/iktidar ideal toplumu yaratmak için, bütün toplumu ayak altından çekmeyi göze alacak kadar gözünü karartabilir.

Bilim kurgu türü geleceği resmederken, hayallerden ziyade korkularla ilgilenir. Gelecekte erişmemiz muhtemel teknolojik seviye veya bu teknolojinin sağlayacağı kolaylıklara dair hikâyeler ilgi çekici bulunmaz. Bilim kurgu teknolojileri, çağa hâkim olan paranoyaların ete kemiğe bürünmesine, korkuları makul kılacak bilimselliğe kavuşturmaya yarar. Bu türün seyircisi açısından filmdeki teknolojinin gerçekleştirilebilir veya akla yatkın olması birincil derecede öncelikli değildir. Bahsi geçen teknolojinin kullanımı sonucunda ortaya çıkan -ve genellikle pek de iç açıcı olmayan- insanlık durumuyla yakınlık kurabildiği ölçüde filme ikna olur. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda bilim kurgunun yarın ile değil tamamıyla bugün ile ilgilendiği iddia edilebilir. Bugün zihinleri meşgul eden, yaşamlara yön veren korkular bilim kurgunun imkânları ile karikatürize edilir.

Suretler (Surrogates, 2009)

Aksiyon-bilim kurgu türündeki Suretler (Surrogates, 2009) filminin gelecek kurgusu da bu bağlamda ele alınırsa, ideal beden fikrinden doğan korku ve huzursuzluğun yansıması olarak yorumlanabilir. Film, insanların gündelik hayatlarını “suret” adı verilen robotlar aracılığıyla idame ettirdikleri, evden dışarıya hiç çıkmadan tüm günü kumanda koltuğunda makineye bağlı bir şekilde geçirdikleri, dünyayı ve ilişkilerini yalnızca suretlerin sensörleri ile tecrübe ettikleri bir zamanı anlatır. Savaşlardaki insan kaybının azaltılması, engellilerin gündelik hayata katılabilmesi gibi ideallerle hayata geçirilen suretlerin kullanımı kontrolden çıkmıştır. Vakıa, Suretler elverişli bir sosyolojik malzemenin kıyısında dolaşsa da bu malzemenin el verdiği aksiyonla ilgilenir. Buna rağmen, filmde anlatılan karanlık gelecek, güvenli alan tanımının değişiminin ve dört koldan dayatılan ideal beden algısının hissettirdikleri ile alakalı ipuçları verir.

Sokaklar tekin değil

  • Suretler’de olduğu gibi kullanıcı rızasıyla olmasa da sistemin, tabiri caizse üst aklın, insanları simülasyondan ibaret yaşam tecrübelerine mahkûm edebileceği korkusu daha önce Matrix’te (The Matrix, 1999) ve onu takip eden filmlerde defalarca işlendi. Suretler’in Matrix, Terminatör (The Terminator, 1984) gibi yenilmesi imkânsız görünen makineler ve insanlık arasındaki savaşı konu edinen filmlerden ayrıldığı nokta insanlığın gönüllü teslimiyetidir. Yine de ismi geçen filmlerdeki gibi parçalansa bile çalışmaya devam eden robot bedenlerin erişilmez aksiyon sahnelerine geniş yer ayırmadan edemez. Suretler bu filmlerle benzerliklerinden ziyade farklılıklarına odaklansa ve toplumsal olana ağırlık verse daha güçlü bir bilim kurgu olabilirdi. Klişeleşmiş makinelerin istilası anlatılarından ayrılabildiği miktarda, güvenlik kavramının kaygan ideolojik zemini hakkındaki tartışmaları hatırlatır.

Filmde aracı robot bedenlerin günlük hayatta kullanımının meşru zemini güvenlik gerekçeleri üzerine kurulur. Her ne kadar güvenlik kuramcıları tarafından insan güvenliği tanımı içinde “cemiyet hayatına anlamlı katılım şartı” vurgulanıyor olsa da teknoloji “anlamlı katılımı” her geçen gün yeniden tanımlar. Her türlü fiziksel işlevi makineler aracılığıyla halledebilmek cazip olsa insanlığın bir gün yaşamın kendisini makinelere devredecek kadar ileri gidip gitmeyeceği zihinleri kurcalıyor olmalı. Suretler kullanılmaya başlandığından beri devletler, hastalıklar ve suçla mücadelede zafer kazanmış gibidir. Gerek salgın hastalıkların gerekse işlenen suçların yüzdesi neredeyse sıfıra yaklaşır. Görünen o ki sistem/iktidar ideal toplumu yaratmak için, bütün toplumu ayak altından çekmeyi göze alacak kadar gözünü karartabilir.

Kusursuz ve güzel

Suretler filmindeki makinelerin işlevini, Michel Foucault iktidar ve beden ilişkisine dair görüşleriyle birlikte düşünmek verimli olabilir. Foucault, iktidarı var etmek ve güçlü kılmak için toplumun bedeninin, “neredeyse tıbbi bir biçimde” korunacağını ifade eder. Hastaların ortadan kaldırılmasını, suçluların toplumdan dışlanmasını ve bunların hastane ve hapishanelere kapatılmasını söz konusu kusursuz beden ideali ile açıklar. Bedenler iktidar tarafından biçimlendirilir ve kazandığı yeni kusursuz biçimle iktidarın güçlenmesine hizmet eder. İktidarın beden politikası kusurlu, çirkin, hasta, eksik veya yanlış hiçbir unsura yer bırakmayacak bir düzeni benimser.

Suretler filmindeki makinelerin işlevini, Michel Foucault iktidar ve beden ilişkisine dair görüşleriyle birlikte düşünmek verimli olabilir.

Suretler’deki tamamen robotlardan inşa edilen yeni toplumun fertlerinin hiç zahmetsiz güzelliği ve ebedî gençliği, bugün peşinden koşulan toplum görüntüsünün isabetli bir karikatürüdür. Güzellik salonundan, fitness merkezinden, solaryum seansından henüz fırlamış gibi görünen suretler, kendilerini kontrol eden pejmürde sahiplerinin aksine kusursuzdur. Filmdeki dehşetli hayat tarzı yalnızca suçluları, delileri, hastaları değil bunlara yakalanma potansiyeli taşıyan bütün kusurlu fânileri evlerine, aslında gözden uzak herhangi bir yere kapatır. Sistemin, sistemi temsil eden küresel şirketlerin rahatlıkla büyüyüp semirmesi için tüm insanlık ayak altından çekilir. Burada bu büyük kapatılmanın insanlığın iyiliğini ve güvenliğini sağlamak gerekçesi ile yapıldığını hatırda tutmak önemli.

Kütüphanede
Nihayet

Protez beden fikri -Black Mirror dizisinin Be Right Back bölümünde olduğu gibi- bir çeşit ölümsüzlük formülü veya Avatar (2009) filmindeki gibi makul bir iletişim aracı olarak kurgulanmıştı. Ancak tüm bu anlatılarda tamamen manipüle edilmiş bir beden formunun, iktidar aygıtının uzantıları olarak resmedilmesi Suretler’deki kadar aşikâr olmamıştı. Başlangıçta, bugünün korkularının yarının kurgularını biçimlendirdiğinden söz etmiştik. Görünen o ki kusursuz görünüme ulaşmak, ideal bir bedene kavuşmak için harcanan mesai usandırıcı olduğu kadar korkutucu da.