Kitab-ı Dede Korkut’un Bursa nüshası

TAHSİN YILDIRIM
Abone Ol

Dede Korkut’un dilden dile aktarılan anlatıları Türk milletinin töresini, inancını, ahlâkını ve kahramanlıklarını her nesle göstermiştir. Türkiye’de Türkoloji çalışmalarının kurucusu olan Prof. Dr. Fuat Köprülü’ye göre de Dede Korkut destanları/hikâyeleri bütün Türk edebiyatına ağır basacak niteliktedir. Türk kültür ve düşünce tarihinin önemli isimlerinden Nurettin Topçu ise “Büyük mezarların üstünde büyük vatanlar vardır. Büyük ölüleri olmayan milletler ebedî olamazlar. Üzerinde büyük ruhların sevildiği topraklarda ebedi hayat ağacı yeşerir, gerçek hayat, gerçek saadet tadılır. Onlarsız yeryüzünde yetim yaşar insanlar.” diyerek milleti millet yapan, onu yaşatan, ebedî kılan büyüklerinden bahseder.

Türk edebiyatının, kültürünün en önemli yazılı kaynaklarından biri olan Dede Korkut Destanları/Dede Korkut Hikâyeleri/Dede Korkut Oğuznameleri Türk kimliğinin korunup yarınlara taşınmasında etkili bir araç olmuştur. Şifahi kanallarda oldukça bilinen Oğuz Türklerinin destanî hayatını anlatan Dede Korkut hakkında ilk çalışmayı 1815’te yapan Henrich Friedrich Von Diez yapmıştır. Ardından bu sahada birçok araştırma yapılmıştır. Dede Korkut’u unutulmaz kılan ise onun Vatikan, Türk Tarih Kurumu ve Günbed nüshaları üzerine çalışmalardır. Dede Korkut çalışmaları yapanlar 2022 yılına kadar bu nüshaları bilirken kadim tarihe ve köklü kültüre sahip, nice hazinelere malik olan Bursa’da yeni bir Dede Korkut nüshasının bulunduğu haberi herkesi heyecanlandırmıştır.

Yazma nasıl günyüzüne çıktı?

Bursa’da yeni bir Dede Korkut nüshasının bulunduğu haberi herkesi heyecanlandırmıştır.

Kitap muhibbi arasında kayıp kitabın bulunuşuna dair birçok örnek anlatılmaktadır. Bunlardan biri olan Ali Emiri Efendi’nin ilim dünyasına armağan ettiği Divan-ı Lügati’t-Türk’ün bulunuşu sıkça zikredilmektedir. Divan-ı Lügati’t-Türk kadar olmasa da Dede Korkut’un Bursa nüshasının bulunuşu da hayli önemlidir. Eserin ortaya çıkış hikâyesi şöyledir: Bursa’nın Nilüfer ilçesinin Fadıllı köyünde bir aile tarafından yıllarca muhafaza edilen birçok yazma eserin yanında Dede Korkut yazması aile fertleri tarafından daha iyi korunacağı düşüncesiyle köy imamı Mehmet Sait Coşar’a verilmiştir. Sait Hoca emaneti ehline teslim etmek için Bursa Kapalıçarşı’sında antikacılık yapan İbrahim Koca’ya bunları teslim etmiştir. İbrahim Koca kıymete haiz, maddî ve manevî değeri yüksek olan içinde Kur’an-ı Kerimler, icazetnameler de bulunan diğer yazmaları 2018 yılında Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi’ne bağışlamıştır. Türk kültürü adına yapılmış en cömert bağışlarından biri olarak görülmesi gereken Kitab-ı Dede Korkut yazması da bu bağışlarla müzeye intikal etmiştir.

Yeni dede korkut nüshası

Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi’ni 2021 yılında gezen Mehmet Yayla, İbrahim Koca’nın bağışı ile müze envanterine giren nüshanın farkına varınca bu sahanın ilgilisi Prof. Dr. Ersen Ersoy’u haberdar etmiştir. Prof. Ersen Ersoy da 2022’de Dede Korkut’un Bursa yazmasını ilim dünyasına duyurarak kültür hayatımıza kazandırılmasına vesile olmuştur.

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı 1610-1640 yıllarına tarihlenen Türk milletinin yaşamı ve alışkanlıkları hakkında çok önemli bilgiler sunan bu yazmanın araştırmacılara ulaştırılması için tıpkıbasımını yayınlamıştır. Türk ve dünya kültür mirası için değeri yüksek bir eser olarak kabul edilen Dede Korkut hikâyeleri bu basımla ilgilisine yeni bir kapı açmıştır.

Dede Korkut yazmalarının en eskisi olan Vatikan Kütüphanesindeki yazmadan 125 yıl kadar sonra istinsah edilen Bursa yazması, ardından Dresden yazması, en yeni tarihli olanı ise Türk Tarih Kurumu ve Günbed yazmasıdır. Daha önce bulunan yazmaların tamamlayıcısı olarak değerlendirilen Bursa yazması diğer metinlerin anlaşılmasına büyük katkı sunacaktır. Projenin koordinatörü Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya, okunaklı ve temiz bir nüsha olan bu yazma sayesinde daha önceki araştırmalarda yapılan okuma hatalarının giderileceğini, Dede Korkut hikâyelerinin daha anlaşılır kılınacağını ifade etmiştir.

Yazmanın hususiyetleri

Baş ve son sayfası eksik olan eser 119 varaktan (238 sayfadan) meydana gelmiş bir cilttir.

Müzede sergilenmesi ile dikkat çeken yazma hakkında Prof. Dr. Cengiz Alyılmaz, Prof. Dr. Semra Alyılmaz’ın kaleme aldığı “İbrahim Koca ve Dede Korkut Oğuznameleri’nin Bursa Nüshası Üzerine” başlıklı yazıya göre eser dil ve kâğıt özellikleri itibariyle XVI. yüzyılın sonu ile XVII. yüzyılın başlarına tarihlenmektedir. Herhangi bir tezhip ve tezyinat bulunmayan yazmanın müstensihi belli değildir. Baş ve son sayfası eksik olan eser 119 varaktan (238 sayfadan) meydana gelmiş bir cilttir. Eserde yazılar nesih yazı ile harekeli olarak ustaca yazılmış; konu başlıklarının, önemli görülen ara başlıkların, bazı kavram işaretlerinin ve noktalamaların yazımında kırmızı mürekkep kullanılmıştır. Eser, küçük ayrıntılar dışında Dede Korkut hikâyelerinin Dresden nüshasıyla içerik bakımından benzerlikler göstermektedir.

Kültür tarihine armağan

Bursa Büyükşehir Belediyesi eserin tıpkı basımını yayımlanmadan önce söz konusu nüshayı restore etmiştir. Restore ardına özenle yapılan prestij baskıda ise bir sunuş ve Prof. Dr. Osman Fikri Sertkaya’nın sathî değerlendirmesi bulunmaktadır. Bu baskıda Yasin Urhan’ın yaptığı bazı minyatürlerde yer almıştır. Eserin herkese ulaşması için Bursa Büyükşehir Belediyesinin internet sitesine de yüklenmiştir. Eseri yakından görmek isteyenler ise Bursa’daki Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi’ni ziyaret edebilirler. Son olarak ekleyelim, bu nüsha Prof. Dr. Ferruh Ağca ve Prof. Dr. Ersan Ersoy tarafından Latin harflerine aktarılıp günümüz Türkçesine de çevrilecektir.