Türkiye’de sınırlı sayıda erkeklik çalışması var. Aralarında erkeklerin duygu, düşünce ve kaygılarını ele alanı bulmak ise oldukça zor. Bu kitap boşluğu doldurmak için “doğal” ve “bildik” kabul edilen erkekliği tartışmaya açıyor. Aileyi merkeze alarak erkek benliğini inşa eden söylemlerin çelişki, kopukluk ve devamlılıklarını inceliyor. Hem geleneksel kalıplara hem de kırılmalara yol açan sosyal değişimleri göz önünde bulundurarak, farklı coğrafya ve ekonomik düzeylerde evli erkeklerin katılımıyla hazırlanan bu araştırma, Türkiye’deki toplumsal cinsiyet çalışmaları arasında temel başvuru kitaplarından biri olmaya aday.
Küçük bir taşra kasabasında meyhaneden pavyona geçiş sürecini anlatan çalışma, meyhaneci babasına küçük yaşlardan itibaren yardım eden işletme sahibi oğlunun gözlemlerinden oluşuyor. Yazar, pavyondaki insanların çaresizliği, bitkinliği, kadınlarla ya da parayla olan ilişkilerini merkeze alarak taşra erkeğinin gece hayatını anlatıyor. Erkeklerin cömertlik jestleri, yakışıklı veya belalı imgeleriyle sergiledikleri türlü performansları “erkeklik müzayedesine” benzeten yazar, garsonlar, fedailer ve konsomatrislerin erkeklik inşasındaki rollerini de çalışmasına yansıtıyor.
Serpil Sancar, tarihsel olarak kadınların dışlandığı, cinsiyetçi politikaların belirginleştiği ve cinsel ahlakın sınırlarının çizildiği bir tarih anlatıyor bize. Yazar, muhafazakâr modernleşmenin paranoyalarını ve orta sınıf Türk ailesinin nasıl inşa edildiğini tartışıyor.
Muhafazakâr orta sınıflarda yeni olan ne? Hayat tarzları hâl ve davranışları, zevkleri nasıl değişti? Bu değişim, bize ne anlatıyor? Aksu Akçaoğlu, bu soruların cevaplarını arıyor. Dinen makbûl ve aynı zamanda kendince zarif olanın peşinde bir muhafazakârlığın ayrıntılı portresi.
Erkekliğin ilginç alanlarından birisi bireysel göç durumu sayılabilir. Bugüne kadar üzerinde pek durulmamış bu konuda yapılan saha çalışması, roller ve yaşam biçimleri hakkında önemli ipuçları barındırıyor.
Ekonomi ve politik temsil alanlarındaki eşitsizlikten ataerkil şiddete kadar çok geniş bir alanı ilgilendiren cinsel politikanın değişim dinamiklerini eleştirel bir gözle inceleyen bu kitap, cinsiyet rollerinin aynı zamanda cinsel kimliğe içkin ve diğer yandan da “erk” yani iktidarla ilişkili olduğunu gösteriyor.
Dijital teknoloji hayatlarımıza girdi ve birçok şeyi değiştirdi. Artık birtakım ihtiyaçlarımıza zahmetsiz ulaşır olduk. Bunun güzelliğini inkâr edemeyiz. Fakat bu teknolojinin içine doğan ve onunla büyüyen gençler, özellikle de erkekler için son yıllarda bir alternatif dünya oluştuğunu da fark etmemek imkânsız. Zimbardo ve Coulombe, gerçek hayata adım atmada başarısız çok sayıda erkeğin neden böyle bir krizin içinde olduklarını araştırdı. Kendilerini hayattan soyutlar derecede aşırı video oyunu oynayan, pornografi ve madde bağımlısı genç erkekler sosyal, bilişsel ve psikolojik gelişimlerini tamamlayamazken her konuda odaklanma kabiliyetlerini de yitiriyorlar. Kitaptaki araştırma ve örnekler bizi yaklaşmakta olan bir tehlikeye karşı uyarırken kadın, erkek, aile, medya ve hükûmetin konuya getirebileceği çözüm önerilerini vermeyi de ihmal etmiyor.