En kötü senaryoda İstanbul için 7.5 şiddetinde bir deprem var

MERVE AKBAŞ
Abone Ol

6 Şubat günü Türkiye acı bir haberle sarsıldı. Kahramanmaraş merkezli 7.7’lik bir deprem Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 10 şehirde,13 milyon insanımızı doğrudan etkiledi. Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman ve Malatya maalesef bu depremden en fazla hasar alan illerimiz oldu. Osmaniye, Diyarbakır, Adana, Kilis, Şanlıurfa’da maalesef can kaybının olduğu diğer illerimiz... Sabaha karşı 4.17’de olan depremden sadece 9 saat sonra bölgede Elbistan merkezli 7,6 şiddetinde bir deprem daha yaşandı. Bölgedeki artçı depremler bitmedi, hareketlilik hâlâ devam ediyor. Tüm bu yaşananların sosyal ve bilimsel tarafları günlerdir tartışılıyor. Meselenin jeolojik tarafını değerlendirebilmek için 20 Şubat günü uzun yıllarını Türkiye’deki depremler üzerine çalışarak geçiren Prof. Dr. Okan Tüysüz’le görüştük. Bizlere hem Kahramanmaraş merkezli depremleri hem de Marmara’da beklenen depremleri anlattı.

Kahramanmaraş merkezli depremler büyük bir yıkıma yol açtı. İki büyük depremin arka arkaya yaşanması ise oldukça dikkat çekici. Tarihsel kayıtlarda bu türden çifte depremlere rastlanıyor mu?

Türkiye’de daha önce peş peşe iki büyük deprem olmadı. Dünya’da var ama seyrek rastlanan bir durumdur. Mesela Çin’de 1976’da 7.6 ve 7.4 büyüklüğünde iki depremin biri sabah, diğeri akşamüzeri meydana gelmiş. O felakette 240 bin civarında can kaybı yaşandı. Şunu unutmamak gerekir ki doğanın zaman kavramıyla insanoğlunun zamanı uyuşmaz. Biz milyonlarca, yüz binlerce yıldan bahsederiz. Doğa için bu zaman kısa bir andır. Burada da benzer bir durum var. Depremlerin birkaç saat arayla olması doğa açısından bizim anladığımızdan daha farklı bir zaman aralığıdır.

Gaziantep 7.7’ye hazır olsun demiştim

Peki iki depremin kısa süre içinde arka arkaya olma ihtimali önceden tahmin edilebilir mi?

Şunu unutmamak gerekir ki doğanın zaman kavramıyla insanoğlunun zamanı uyuşmaz.

İki depremin bir arada olacağı tahmin edilmiyordu. Ama birinci depremin 7.7’lik bir büyüklükte olacağını öngörüyorduk. Bölgede 1114’te ve 1513’te iki deprem olmuş. Tarihi kayıtlardan yola çıkarak bunlardan bir tanesinin 7.7, diğerinin 7.4 büyüklüğünde olduğunu tahmin ediyoruz. Tabii tarihsel kayıtlarda bunların büyüklükleri yazmıyor, nitekim o dönemlerde depremler sismograflar tarafından ölçülmüyordu. Biz depremin verdiği hasarın dağılımına bakarak bunları tahmin ediyoruz. Özetle bu ölçekte, yani 7.7 ve 7.4 ölçeğinde bir deprem olacağı tahmin ediliyordu, dile de getiriliyordu. Ben, 2012 yılında Gaziantep’te yapılan bir deprem toplantısında “Gaziantep 7.7’ye hazır olsun” demiştim. Bu sadece benim de değil, bir sürü bilim adamının söylediği bir şeydi. Bu depremin olacağını biliyorduk.

Sizin tahminlerinize göre depremin gerçekleştiği bu bölgede özellikle riskli olan bir alan var mı?

Bu fay hattı üzerinde, şu anda bir daha büyük deprem olmaz. Enerjisini büyük ölçüde boşalttı. Ama çevresindeki daha küçük fay parçalarında ya da bu kırığın uçlarındaki faylarda deprem beklentisi var. Mesela Göksun’dan batıda olan Savrun’da, Malatya civarında olan Malatya fayında, Palu-Bingöl arasındaki fayda deprem olursa bizim için şaşırtıcı olmaz. Ama şu gün olacak diye bir şey söyleyemeyiz.

Deprem doğrudan ölçülmez, hesaplanır

Kahramanmaraş merkezli depremler ilk olarak 7.6 olarak duyuruldu. Ancak daha sonra 7.7 ve 7.8 olarak revize edildi. Bunun nedeni nedir?

Deprem doğrudan ölçülen bir şey değil, hesaplanan bir değerdir. Deprem olduğu zaman sismograf dediğimiz cihazlar bunu kaydeder. Sonra rasathaneler, bundan birtakım formüllerle hesaplamalar yapar. Sonra da diğer rasathanelerle veri alışverişi yaparlar. Hem yakın hem uzak istasyonlardan elde edilen bilgileri bir araya koyarak yeni hesaplamalar oluşturulur ve nihai değere ulaşılır. O dahi birbirinden farklılıklar gösterir. Kullanılan formüller, vesaire bir sürü teknik açıklaması vardır. Yani doğrudan ölçülemediği için birtakım hesaplamalarla yapılır. O hesaplamalarda dikkate alınan parametreler değişebilir. Ama sonuçta aynı değere ya da aynı değere çok yakın bir değere gelinir. İlk ölçüldüğü zaman yakın istasyonda başka bir şey ölçülür, uzakta başka bir şey ölçülür. Bunlar birleştirilir. Tek bir değere ulaşılır.

Ülkemizin neredeyse her yerinde her an deprem olabilir

Türkiye’de içinden fay hattı geçen, dolayısıyla riskli statüde olan kaç ilimiz var?

Deprem doğrudan ölçülen bir şey değil, hesaplanan bir değerdir.

Türkiye’de 480 tane deprem üretme potansiyeli olan fay var. Bunların her biri 5.5, 6’nın üzerinde deprem üretebilir. Dolayısıyla Türkiye’de neredeyse her yerde 6 büyüklüğünde bir deprem olabilir. Bunun yanında 7’nin üzerinde deprem üretebilecek faylar da var. Bingöl-Karlıova arasında 7.2 ve 7.4 arası bir deprem bekliyoruz. Bu fayın süresi dolmuştur. Bugün yarın da olabilir, 50 sene sonra da… Net bir zaman vermek ne yazık ki mümkün değil. Yine 7 ve üzerinde deprem beklediğimiz diğer bölge Marmara Denizi’dir. Kamuoyu bunu 17 Ağustos 1999’dan itibaren bekliyor. Bu tarihte Gölcük depremi olduğu zaman iki tane daha deprem geleceğini söylemiş, bunların birinin doğuda diğerinin de batıda olacağını açıklamıştık. Bütün bilim insanları da bunu söylemişti. Nitekim 12 Kasım 1999’da Düzce’de deprem oldu. Ancak İstanbul’da olmadı. Onu hâlâ bekliyoruz.

En kötü senaryoya göre hazırlanmalıyız

17 Ağustos 1999’un üzerinden 23 yılı aşkın bir zaman geçti. Siz İstanbul için neler öngörüyorsunuz?

Deprem olduğu zaman sismograf dediğimiz cihazlar bunu kaydeder.

İstanbul’da bugün de deprem olabilir, 30-40 sene sonra da olabilir. Bunu net olarak söylemek maalesef mümkün değil. Farklı bilim insanlarının farklı öngörüleri var. Biz uzmanlar olarak yer altındaki durumu %100 biliyoruz, bunu a şahsı başka, b şahsı başka hesaplıyor gibi bir durum söz konusu değildir. Burada yorumlamalar önem kazanıyor. Yer altındaki bir şeyin %5-%10’unu görür, %100’ünü yorumlarsınız. Açtığınız 6-10 santim çapındaki sondajla 200 metrelik bir alanı anlamaya çalışırsınız. Dolayısıyla burada yorumlar, gözlemlerin ve verilerin önüne geçiyor. Asıl önemli olan, bizim bir yer bilimci ve bir mühendis olarak olabilecek en kötü senaryoyu, en büyük değeri vermemizdir. Çünkü hazırlıkların buna göre yapılması gerekir. İstanbul için bu senaryoda 7.5 büyüklüğünde bir deprem beklentisi var. Yapılan çalışmalarda dikkate alınan en büyük senaryo 7.5’tir ve hazırlıklar da buna göre yapılmalıdır.

Daha düşük bir deprem olmaz mı?

Olur, 6’da olabilir, 5.9’da... Bugüne kadar bu büyüklükte depremler de oldu. Ama bunlar daha büyük bir depremi önleyen şeyler değil. Benim kişisel tahminim Marmara’da 7.2 civarı bir deprem olacağıdır. Tabii yanılma paylarımı koymam lazım. Şunun altını çizmem gerekiyor ki biz en kötüyü söylemek durumundayız. En kötü senaryoda ise 7.5 şiddetinde bir deprem var.

Marmara ve Bingöl faylarının süresini doldurmuş olduğunu söylediniz. Bu tam olarak ne demek? İstanbul için öngörülen depremin örneğin 50 yıl sonraya aksetme ihtimali söz konusu olur mu? Bir tarih aralığı öngörebiliyor musunuz?

Bir deprem olduktan sonra aynı yerde, aynı büyüklükte tekrar bir deprem olma olasılığı oluşur.

Depremler için tekrarlama aralığı diye bir şey vardır. Bir deprem olduktan sonra aynı yerde, aynı büyüklükte tekrar bir deprem olma olasılığı oluşur. Biz geçmişte bir fay üzerinde kaç tane deprem olmuş, kaç büyüklüğündeymiş bunu araştırmaya çalışıyoruz. Tarihsel olarak geri giderken 2-3 depremin kayıtlarına rastlıyoruz. Daha geriye doğru pek fazla gidilemiyor. Bazı depremler on binlerce yıl arayla olur. Mesela 1968’de Bartın’da deprem olmuş. Ne öncesi var ne sonrası var. Kaç yılda bir oluyor, tam olarak bilmiyoruz. Tabii faylar üzerinde kazılar yaparak da geçmiş depremleri tarihlendirmeye çalışıyoruz. Kuzey Anadolu Fayı’na baktığımız da ise 250-300 yıl gibi ortalama bir değer var. Bir bölgede diyelim ki 150 yıl önce ve 400 yıl önce iki deprem kaydedilmiş. İkisini toplayıp ortalaması olan 275’e ulaşıyorsunuz. Bu durumda sapma payı çok yüksek fark ettiğiniz gibi. Süresi dolmuş derken kastettiğimiz ise geçmişte bilebildiğimiz iki ya da üç depremin arasındaki bu ortalama zamandır. Ama bir sonraki deprem belki daha uzun aralıkla olur, belki biraz daha kısa aralıklarla olur. Tekrar etmek gerekirse onu çok net söyleme şansımız maalesef yok.

1509’da dalgaların surları aştığı kayıtlarda var

Tarihsel süreçte İstanbul’da ya da Marmara Bölgesi’nde nasıl depremlerle karşılaşılmış?

Bildiğimiz depremlerden biri 1509’da gerçekleşiyor ve “Küçük Kıyamet” adıyla anılıyor.

Bildiğimiz depremlerden biri 1509’da gerçekleşiyor ve “Küçük Kıyamet” adıyla anılıyor. Bu depremin Mısır’dan hissedildiği tarihi kayıtlarda geçer. Tabii bu bilginin tevatür olup olmadığını bilemiyoruz. İstanbul surlarının deniz dalgaları tarafından aşıldığı, tsunami dalgalarının surların arkasına Yenikapı civarına geldiği de söylenir. Şehirde ciddi bir hasar olmuş ve padişah bir süreliğine Edirne’ye gitmiştir. Bilinen depremlerden bir diğeri de 1766’da olur. Bölgeyi etkileyen bir diğer deprem 1855 yılında Bursa’da olur ve şehri yerle bir eder. 1894’te Kocaeli’ne yakın bir yerde deprem gerçekleşir. O da İstanbul’da hasar oluşturur. Elbette bunlar dışında da depremler olmuştur. Tarihi kayıtlarda yer almayan başka depremler de olabilir. Bahsettiğim bu depremlerin hepsi büyük ihtimalle 7’nin üzerindedir ve ciddi hasar yaratan depremlerdir. Gelecekte de bunun olması kaçınılmazdır.

Eğitim, nüfusun azaltılması ve kentsel dönüşüm

Geç kalındığının farkındayım ancak sizce bugünden sonra ilk etapta İstanbul ve Marmara Bölgesi için neler yapılabilir?

Riskin azaltılması için nüfusun azaltılması gerekir. Bu anlamda sanayinin de Marmara Bölgesi’nin dışına götürülmesi gerekir.

Benim önereceğim üç şey var. İlk olarak, ilkokul birden başlayarak afet eğitimine başlanmalı. İki, Marmara çevresindeki nüfusu azaltılmalı. Riskin tanımında vardır: Riski azaltmak istiyorsanız riske uğrayacak, maruz kalacak değerleri azaltırsınız. Şöyle düşünelim Porsche ile de trafiğe çıkabilirsiniz, Murat 124’le de. İkisiyle de kaza yapabilirsiniz. Ancak birinde çok büyük, birinde çok daha küçük bir risk ortaya çıkar. Dolayısıyla, riskin azaltılması için nüfusun azaltılması gerekir. Bu anlamda sanayinin de Marmara Bölgesi’nin dışına götürülmesi gerekir. Kahramanmaraş merkezli depremler 10 ilde 13.5 milyon nüfusu etkiledi. Marmara’da olduğunda ise daha küçük bir alanda, çok daha fazla bir nüfus etkilenecek. Özetleyecek olursam önlem olarak birinci adımda eğitim ve kültür, ikinci adımda nüfusun azaltılması, üçüncü adımda ise bina bazında değil kentsel dönüşüm olmalı.

Bugünlerde sosyal medya üzerinde çok sayıda komplo teorisi de paylaşılıyor. Bunlar üzerinden yola çıkarak net biçimde sormak gerekirse bir depremin dışardan tetiklenmesi mümkün müdür?

Bu mümkün değildir. Yani bir deprem insan eli ile oluşturulamaz. Bu yönde çıkartılan her türlü söylenti de palavradır, şarlatanlıktır, başka bir şey değil. Yani üzerinde düşünmeye konuşmaya dahi değmeyecek kadar saçma sapan bir şeydir. Deprem oluşturulamaz.