Benimle hayatın trajedilerine karşı koymaya var mısın?

DİLARA YABUL
Abone Ol

Türkiye’de etkileri yurt dışında olduğu kadar hissedilmese de, cinsiyetçi olmayan söylemler kullanma trendi had safhada.

Gerek Batı’da gerek Türkiye’de insanlar giderek daha geç yaşlarda evleniyor ya da giderek daha fazla evlenmemeyi tercih ediyor. İnsanların evlenme yaşı, boşanma oranları, evlilik tercihleri üzerine konuşmadan önce ilişkinin, aşkın, evliliğin anlamı üzerine konuşmak daha anlamlı. Gerçekte insanların önünde birbirine ömür boyu sadık kalacağına yemin edip evlenmek ne demek? Romantik ilişki boş bir hayal mi? İlişki, temelde bizi daha iyi bir insan yapmaya mı yaramalı? Bu gibi sorulara yanıt bulmak için Batı’da deyim yerindeyse ortalığı kasıp kavuran “süperstar psikolog” Jordan B. Peterson’ın düşüncelerine odaklanacağız.

Jordan B. Peterson'u kimisi konuşma özgürlüğü şehidi olarak görürken, bazıları da onu transfobik olarak tanımlıyorlar.

Türkiye’de etkileri yurt dışında olduğu kadar hissedilmese de, cinsiyetçi olmayan söylemler kullanma trendi had safhada. Türkçede yok ancak İngilizcede zarflar cinsiyet belirtiyor. Cinsiyetlerini “kadın” ya da “erkek” olarak tanımlamayıp “lubunya/queer” olanlar ya da ikili cinsiyet kimliği dışında olduğunu (non-binary gender) iddia edenler İngilizcedeki bu cinsiyet belirten zarflara karşı çıkıyorlar. Onlara göre onlardan birini tanımlarken, onlardan bahsederken her zaman yaptığımız gibi “he/she” zarflarını değil de cinsiyetlerinin akışkanlığını imleyen “they” zarfını kullanmalıymışız. Bu öylesine yükselen ve her alana hâkim olan bir trend ki akademisyenler de bu akıntının önünde duramıyor. İşte Jordan B. Peterson bu deli saçması işe iştirak etmeyeceğini açıklayan bir isim.

Evlilik hem zahmettir hem de rahmet
Nihayet

Görev yaptığı Toronto Üniversitesi’nde akademisyenler “he/she” yerine “they” zarfını kullanacaklarını açıkladıklarında kendisi buna karşı çıkıyor ve bir anda sadece üniversitenin değil, tüm dünyanın da gündemine düşüp manşet oluyor. Tepkiler o kadar büyüyor ki üniversite öğrencileri uzun süren protestolara girişiyorlar. Kimisi onu konuşma özgürlüğü şehidi olarak görürken, bazıları da onu transfobik olarak tanımlıyorlar. Peki kim buna cüret edebilen “adam”? Irmağın aktığı yönün tersine gitmeye, kadın ve erkeğin gerçek rolleri üzerine konuşmaya, sorumluluk ve anlam arasındaki ilişkiye değinmeye cesaret eden Jordan B. Peterson’ın ilişki, aşk ve evlilik üzerine fikirlerine bakalım.

  • Jordan B. Peterson’ın cesur birisi olduğunu gördük. Kitabı 2 milyon satıyor, Twitter’da 1,3 milyon, YouTube’da 2,3 milyon takipçisi var.

Popüler erkek dergisi GQ bile kendisiyle röportaj yaptı. Kendisi psikoloji profesörü ama daha pek çok alanda derinlikli bilgiye sahip. Özellikle İncil’in sembolik anlamları üzerine yaptığı çevrimiçi dersler epey popüler. Kendisi bu popülerliğini anlam ve sorumluluk üzerine yaklaşık elli yıldır dünyada tartışma dönmediğinin ve kendisinin de bu ikisi arasındaki ilişkiden bahsettiği için insanların ilgisini çekmesine dayandırıyor. Ona göre, bizler uzun zamandır haklar ve ayrıcalıklar, özgürlük ve dürtüsel zevkler üzerine konuşuyoruz; bunlar yerine göre kullanışlı olsalar da oldukça sığlar.

Popüler erkek dergisi GQ bile Jordan B. Peterson'la röportaj yaptı.

Ve insanlar sığ bir yere demir attıkları vakit yaklaşan fırtınalara direnme gücü bulamıyorlar. Pek tabii hayat da fırtınalarla dolu. Bu yüzden insanlar sorumluluk çağrısına ihtiyaç duyuyorlar, çünkü insanların olgunlaşmaya ihtiyaçları var ve onlar aynı zamanda yetişkin olmak istiyorlar.

Sorumluluk kavramına bu derece vurgu yapan Peterson’ın ilişki ve evliliğe bakış açısı nasıldır dersiniz? Evvela günümüzde Batı’da hâkim olan süresiz ve kesintisiz romantizm beklentisinin ne kadar çocukça ve gerçekleşmesi imkânsız olan bir hayal olduğundan bahsedip bu düşünceyi yerden yere vurarak başlıyor.

Romantizm, genç insanların işidir ve bunun nedeni de pek tabii çocuk sahibinin önkoşulunu oluşturmaktır.

Romantizmin amacı, size ömür boyu mutluluk sağlamak değildir.

Böyle bir şey zaten delilik olurdu, çünkü sizi her koşulda mutlu edecek birisini bulamayacaksınız… Romantizmin amacı, çocuk sahibi olmak için ön koşulları oluşturmaktır” diyor Peterson. Ona göre Batı’da evliliklerin her geçen yıl azalmasının ve insanların “doğru insanı bulmaya” takıntılı olmasının sebebini bu oluşturuyor. Evlenebilmek için romantizme dair “13 yaşındaki bir çocuğun hayali”ne benzeyen bu hayallerden sıyrılmalı ve gerçek dünyaya adım atmalıyız öncelikle.


Jordan B. Peterson'u yaptığı çıkışlardan dolayı sadece üniversitenin değil, tüm dünyanın da gündemine düşüp manşet oluyor.

İyi ama neden evlenmeliyiz ki? Hayatımız boyu bizi mutlu edecek o romantik partneri bulamadıktan sonra evlenmenin ne gibi bir anlamı var? Peterson’ın bu soruya verdiği cevap sadece evliliğe dair değil. Aynı zamanda hayata dair felsefi çıkarımları da içinde barındırıyor. Peterson’a göre hayat baştan ayağa trajedi ile dolu.

Bizler ise küçük, kusurlu, cahil ve güçsüzüz; geri kalan her şey ise devasa, karmaşık ve karşı konulmaz. Kimsenin başına geleceklerden kaçıp kurtulması gibi bir şey söz konusu değil, bu yüzden en iyisi kendi hayatımız için sorumluluk almaya başlamamız.

Ve insan, hayatın tüm bu trajedilerine yalnız bir savaşçı gibi tek başına mücadele etmektense kendisine bir “ahd” ile bağlı, hiçbir zaman onu terk edip gitmeyeceğine inandığı biriyle birlikte mücadele etmeli. İşte Peterson’a göre evliliğin temel amacı bu. Bizi devamlı mutlu edecek birini bulup onunla hayat boyu sefa sürmek değil.

Batı’da deyim yerindeyse ortalığı kasıp kavuran “süperstar psikolog” Jordan B. Peterson, sık sık protestolarla karşılaşıyor.

Evliliğin bir diğer amacı da bizi hem manevi hem de psikolojik gelişimimize katkıda bulunmak, üstelik bunun tek başımıza yapacağımızdan çok daha kolay ve hızlı bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak. Peterson’a göre hayatımız boyunca, iyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta bir arada olacağımıza söz verdiğimiz birisine karşı her daim dürüst olmalıyız ve bu da beraberinde sorunları çözüme ulaştırmak için arka yollara sapmak yerine anlaşmaya çalışmayı getirir. Hayat boyu beraber olacağımızı düşündüğümüz insana korkularımızı açar, kusurlarımızı gösterir, kendi kendimize koyduğumuz sınırları açık ederiz. Dürüstçe iletişim kurmayı, taviz vermeyi ve bir insanı iyi huylarıyla olduğu kadar karanlık yönleriyle de sevmeyi öğreniriz.

Tüm bunlara göre Peterson bizlere aslında kendimizi tanımak için, manen gelişim kaydetmek için, “yol”un ilerisini görmek için evlenmemiz gerektiğini söylüyor. Ona göre hayatımız ancak o zaman huzur ve anlam kazanacak.