Victoria İngiltere'sinden kendi Irak'ına: Gertrude Bell
Ortadoğu'yu tabir-i caizse ilmek ilmek işleyen, Arap diyarında “Çölün kızı" ve de “Hatun" olarak nam salan, devlet yıkıp devlet kuran, sınırlar belirleyen, hedeflerine bir bir ulaşan Gertrude Bell, 58 yıllık yaşamına dünyanın gelecek birkaç yüzyılını da etkileyecek onlarca macera sığdırdı. Kader haline getirip ardında bıraktığı coğrafya ise milyarlarca insanın gözleri önünde can çekişmeye devam ediyor...
Victoria Dönemi’ni yaşayan İngiltere sanayide gelişimini hızla sürdürüyor, ülkede William Gladstone önderliğinde birbirinden önemli reformlara imza atılıyordu. Fransız İhtilali’nden bu yana harareti yükselen dünya iyiden iyiye kaynamaya başlıyor, savaşa doğru gidildiği neredeyse herkesçe hissediliyordu. Olası bir savaşın ardından oluşacak “yeni dünya düzenine” şekil vermek isteyen her ülke gibi İngiltere de insana yatırım yapıyor; diplomatlar, ajanlar yetiştirip kritik bölgelerde görevlendiriyordu.
- Lakin hiç kimse devletlerin yıkılıp-kurulacağı, haritaların yeniden çizileceği bu döneme arkeoloji eğitimi almış bir kadının damga vuracağını tahmin edemezdi.
Gertrude Bell, 1868 Temmuzunda “Victoria Devri”ni yaşayan İngiltere’nin Dunham Kontluğu’nda dünyaya geldi. Henüz üç yaşında annesini kaybeden Gertrude, hayatının geri kalanına da büyük etkisi olacak üvey annesi Florance ile büyüdü.
Birleşik Krallık topraklarında Kraliçe Victoria’nın hüküm sürdüğü dönemin baskıcı atmosferinde genç kızların üniversiteye gitmesi hoş karşılanmıyordu. Liseyi bitiren Gertrude ise eğitimine devam etmek ve meslek sahibi olmak istiyordu. Babası Sir Hugh Bell karşı çıkmasına rağmen, üvey annesi Florance’ın da desteğini alarak Oxford’un yolunu tuttu.
Tarih, dil bilimi ve arkeoloji üzerine eğitim aldığı Oxford’u “şeref derecesi” ile bitiren ilk kadın oldu ve okulun tarihine geçti. Henüz 24 yaşında ilk kez Ortadoğu’nun yolunu tutan Bell, İngiltere elçisi olarak Tahran’da görev yapan dayısı Sir Frank Lascelles’in yanına gitti. Bu seyahat, hayatının geri kalanında enerjisinin büyük bölümünü uğruna harcayacağı bölgeye olan ilgisini artırdı.
Fransızca, Almanca, Arapça, Farsça, Türkçe, Çince ve Japonca öğrenen Bell, iki kez dünya turuna çıktıktan sonra rotasını tekrar İslâm coğrafyasına çevirdi. 1899 yılında Kudüs’e giderek burada Arap arkeolojik mekanlarının haritasını yayınladı. Tarihte bir ilk olan çalışması Bell’i önemli bir arkeolog yaparken istihbaratçı olarak da değerini artırdı. Zaten dünyayı gezdiği sıradaki gözlemlerini İngiliz yetkililerle paylaşmaktan geri durmadığı için bu konuda da oldukça deneyimliydi.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Kahire’deki Arap Bürosu’na katılarak önemli bir görev edindi: Osmanlı’ya karşı başlayan isyanları daha geniş coğrafyalara yaymak. Burada ünlü İngiliz ajanı Lawrence ile de çalışan Bell, adeta Lawrence’ın akıl hocalığını ve patronluğunu yaptı.
1917’de İngiliz güçlerinin Irak’a girmesiyle beraber ona da Bağdat yolu göründü. Aynı dönemlerde geldiği Irak’ta İngiliz Yüksek Komisyonu’nun Ortadoğu sekreterliği görevini yürüttü. Bölgede kurduğu güçlü bağlantılar sayesinde Kahire’de bir “Ortadoğu Konferansı” toplamayı başardı ve bugünkü Irak’ın sınırlarını konferans sırasında bizzat kendisi çizdi. Bu durumu babasına yazdığı bir mektupta şöyle anlatacaktı:
Tüm günümü ofiste, Irak’ın güneyindeki çöl sınırını belirlemekle geçirdim.
Şüphesiz ki yeni kurulan bu devleti idare edecek kişiyi belirlemek de yine onun göreviydi. Arap İsyanı’nı başlatan isim olarak bilinen Mekke Şerifi Hüseyin’in oğlu ve Gertrude’nin “piknik arkadaşı” Faysal, 1921’de Irak’ın ilk kralı olarak tahta çıkarken kendisi de siyasi vazifesini tamamladığını düşünerek sevdiği işe, arkeolojiye yönelmeyi tercih etti.
Irak’ın Eski Eserler Genel Müdürü olarak geceli gündüzlü yıllarca çalıştı ve Mezopotamya’nın en önemli eski eserler müzesini, Bağdat Müzesi’ni kurdu.
Ortadoğu’yu tabir-i caizse ilmek ilmek işleyen, Arap diyarında “Çölün kızı” ve de “Hatun” olarak nam salan, devlet yıkıp devlet kuran, sınırlar belirleyen, hedeflerine bir bir ulaşan Gertrude Bell; yalnızlık ve ruhî bunalımına bir türlü çare bulamadı ve 1926’nın 12 Hazfiranında aşırı dozda sakinleştirici ilaç içerek intihar etti.
Sayesinde bir devlete kavuştuklarını düşünen Iraklılar Gertrude’ye gösterişli bir cenaze töreni düzenlediler. 58 yıllık yaşamına dünyanın gelecek birkaç yüzyılını da etkileyecek onlarca macera sığdıran Gertrude Bell, on binlerce Iraklının katıldığı cenaze töreniyle Bağdat’taki İngiliz Mezarlığı’na defnedildi. Kader haline getirip ardında bıraktığı coğrafya ise milyarlarca insanın gözleri önünde can çekişmeye devam ediyor.