"Roma'dan İslam'a Ekonomi, Aile ve Toplum"
Abbâsîler döneminde yoğunluk kazanan İslâm tarihinin meşhur Tercüme Hareketleri aslında kendisine önemli bir vizyon belirlemişti: yeni bir inşa...
Buradaki maksat başka yerde var olanın kopyalanması suretiyle elde edilmesi değil, inşa edilecek yapının temellerine payanda olmasıydı. Meşşâî okulunun kurucusu ve ilk İslâm filozofu olarak bilinen Kindî, aynı ekolün en büyük ismi olan İbn Sînâ, İslâm felsefesini bir metoda kavuşturan Fârâbî hiç şüphesiz Yunanca kaynaklardan büyük istifade etmişler, ancak bunu doğrudan ana kaynaklarından değil, tercüme bürosunun yetkin isimlerinin parlak dehasından çıkan metinlerle yapmışlardı.
İslâm dünyasında halihazırda gelişmiş bir nazarî disiplin olarak kelam tasavvuru, antik dünyanın bu birikimiyle mezc olunca İslâm felsefesi olarak tavsîf ettiğimiz fenomenin de doğmasını sağlamıştı. Bu bakımdan tercüme faaliyetleri çok önemli olmuş, İslâm filozoflarının antik dünyayla irtibatlarını kurma noktasında hayatî bir köprü vazifesi görmüştü.
Tercüme haddizatında çok ciddi bir işti ve anlaşıldığı kadarıyla o dönemde de bunun farkındalığı söz konusuydu.
IX. yüzyılın önemli kalemlerinden el-Câhiz, “Kitâbü’l-hayevân”ında entelektüel bir faaliyet olarak tercüme faaliyetinin adeta felsefesini yapıyor ve şöyle soruyordu:
“..mütercim; kelimelerin manaları, farklı kullanımları ve ıstılahların çeşitli yapılarıyla alakadar olan yazar ve müellifin bilgi birikimine sahip olmadan nasıl olur da (kaynak metnin iç anlamlarını, inceliklerini) ifade edebilir, mana ile verilen mesajları doğru ve tam olarak aktarabilir?”
Tercüme Hareketleri’nin kudretli isimlerinden Huneyn b. İshâk ise şöyle söylüyordu: “…düşmanlarım hâkim ve bilgi sahibi olmadıkları, hatta hakkında hiçbir fikirlerinin bile bulunmadığı dillerin şerefli ilimlerinden onlar için yaptığım tercümelerimde ve diğer çalışmalarımda onların üstünde ve ötesinde olduğumu; bu çalışmalarda mutlak bir ifade kolaylığı ve iyi bir üslup kullandığımı; metinlerimde ihmalin, yanlışlığın yahut herhangi bir inanca karşı önyargının olmadığını; ve Arapça retorik üstadlarının kabul ettiği üzere bir anlaşılmazlığa yahut dil bilgisi yanlışına düşmediğimi görebilirler.”
- Milattan sonra birinci yüzyılın ortalarında kaleme alınan Bryson’ın Oikonomos Logos’u yani İslâm literatüründeki karşılığıyla tedbîru’l-menzili, Tercüme Hareketleri döneminde Arapçaya kazandırılmıştı. Orijinal nüshasının günümüze ulaşamadığı metin Arapça tercümesiyle gelmiş ve bu haliyle ekonomiden aile bahislerine kadar İslâm filozoflarına ciddi bir tesirde bulunmuştu.
İbn Sînâ’nın, İbnü’l-Ekfânî’nin, Nasîrüddîn-i Tûsî’nin, Kınalızâde Ali Efendi’nin, İbn Miskeveyh’in ve daha nicesinin eserlerinde Bryson’ın kitabına yapılan atıflar bunun en önemli göstergesiydi.
Warwick Üniversitesi’nde Greko-Arap ve klasik filoloji alanında profesör olan Simon Swain’in hacimli çalışması “Roma'dan İslam'a Ekonomi, Aile ve Toplum”, Roma dünyasının zenginliği ile Orta Çağ İslâmı arasında bu kitap aracılığıyla kurulan büyüleyici ve eşsiz köprüyü ortaya koyuyor.
Farklı konu ve alt disiplinlere ait çeşitli bilgi ve birikimle dolu olan Swain’in dehası, Bryson’ın bu metninden hareketle konuyu parlak bir şekilde aydınlatmıştı. Böylesi bir kitabın tek bir kişi tarafından ortaya çıkartılabilmesi için gerekli olan teşebbüs cesareti, sabırla işlenerek Simon Swain tarafından literatürünün çok değerli bir parçası olarak hediye edilmişti.
Swain, Bryson’ın metni üzerine çalışan ilk kişi değildi belki ama açık bir şekilde söylemek gerekirse eseri, yazılan başka aceleye getirilmiş veya eksik metinler arasında en iyisiydi. Ezher’de bilinmeyen bir nüshayı sunması da kitabın en orijinal taraflarından birini meydana getirmişti.
Böylesi kıymetli bir eseri Swain’e yazdıran birikim hiç şüphesiz kendisine zembille inmemiş, içinde bulunduğu entelektüel dünyanın da bunda payı olmuştu.
Aristo’yu Arapça tercümesinden okuyan ve kendi inşasını yapan İbn Sînâ’nın sahip olduğu imkân gibi, Simon Swain de çok sayıda doğu ve batı eserini kendi diline yapılmış tercüme metinlerden okumuştu.
Mesela eserinde sıklıkla kullandığı Dimeşkî’nin “el-İşâre ilâ mehâsini’t-ticâre” isimli eseri Albaraka Yayınları’nın gayretiyle yeni Türkçeye kazandırılmıştı ama Swain onu okuyabileceği İngilizce tercümesine çoktan sahip olabilmişti.
- Yeni bir inşa için tercüme kaçınılmaz bir ihtiyaçtı. Bunun en büyük misalini yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi İbn Sînâlar, Fârâbîler, Kindîler göstermiş, tercümenin ehemmiyetini, bundan istifadeyle inşa ettikleri yeni dünyayla göstermişlerdi.
Bu bakımdan tercüme faaliyetleri Türk entelektüel dünyası için de kaçınılmaz bir ihtiyaçtı. Milletlerin ortak malı olan bilgi, başka topraklarda ancak tercüme yoluyla yeşertilebilirdi. Arı gibi çalışkan olması gereken Türk aydını, yine aynen arı gibi dışarıdan topladığı polen ve nektarlarla kalesinde kovanını balla doldurmalıydı. Bu noktada ciddi bir hassasiyete sahip olan Albaraka Yayınları, entelektüel birikime kavuşulması yolunda önemli gayretler veriyordu ki “Roma'dan İslam'a Ekonomi Aile ve Toplum” bu gayretin bir neticesi olmuştu.