İslâmî Kahire rehberi - 2
Bir önceki yazımızda “İslâmî Kahire” bölgesinin ilk kısmını incelemiştik. İkinci kısım Kahire Kalesi (ve kale içerisinde yer alan en-Nasır Muhammed Camii ve Mehmed Ali Camii) ile başlayacak, Sultan Hasan ve Rıfai Camiileri ile devam edecek ve Tolunoğlu Camii ile nihayete erecek.
1- Salahaddîn’in Nişanesi: Kahire Kalesi
- “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Biz sana apaçık bir fetih verdik. Ta ki Allah, senin günahından, geçmiş ve gelecek olanı bağışlasın (bütün tasalarını gidersin) ve sana olan nimetini tamamlasın ve seni doğru yola iletsin.” (Fetih Suresi, 1-3)
Şehri fetheden Salahaddîn’in ilk işi, dışarıdan gelecek muhtemel saldırılara karşı koyacak ve devletin yönetim merkezi olarak kullanılacak, korunaklı bir kale inşa ettirmek oldu. İnşa edilen bu kale, yedi yüz yıldan uzun bir süre Mısır hükümdarlarının ikametgahı olmuştur.
Kale (el-Kal’a), Kahire’nin belki de kale inşa edilebilecek yegane tepesi olan “Mukattam” tepesi üzerine inşa edilmiş.
Kaleye “Bâbül Cebel” kapısından giriş yaparak yukarıya doğru yürüdüğümüzde bizi kaledeki tek Memlük eseri olan En-Nâsır Muhammed Camii karşılar.
2- Kalede Memlüklerden Geriye Kalan: En-Nâsır Muhammed Camii
Bir önceki yazımızda kendisinden bahsettiğimiz, Memlük sultanları arasında tahtta en uzun süre kalması ve yaptığı imar faaliyetleriyle bilinen Sultan en-Nasır Muhammed, Beynül Kasrin’de olduğu kadar kalede de bir çok eser yaptırmıştır. Ancak kalede bulunan bu Memlük eserlerinden günümüze yalnızca en-Nâsır Muhammed Camii kalmıştır.
Osmanlı valisi Mehmed Ali Paşa iktidara geldiğinde en büyük tehdit, Mısır’ın eski hükümdarları ve hala hatrı sayılır güçleri bulunan Memlüklerden gelmişti.
- Mehmed Ali Paşa, 1811 yılında kalede 500 ileri gelen Memlükün katlini emretti. Bununla birlikte kaledeki tüm Memlük yapılarının da yıkılması talimatını verdi. Bu cami ise ahır olarak kullanılmaya ayrılmasından dolayı bugüne ulaşabilmiştir.
Mehmed Ali Paşa Camii’nin hemen ardında yer alan bu yapı, 1318-1335 yıllarında herkesin namaz kılmak için bir araya geldiği bir cami olarak yapılmıştı. Caminin revaklı avlusunda yer alan sütunların birçoğu eski Mısır, Roma ve Bizans dönemlerine ait yapılardan alınmış buna rağmen şaşkınlık yaratacak şekilde güzel bir uyum elde edilmiştir.
Caminin minaresi de gerçekten görülmeye değerdir. İran üslubu seramiklerle kaplı, soğan biçimli tepelikleri bulunan, eşsiz güzellikteki minaresi göz kamaştırır.
Osmanlı Devletine Kök Söktüren Vali: Kavalalı Mehmed Ali Paşa
Yunanistan’ın Kavala kentinde doğmuş bir Osmanlı vatandaşı, gün gelecek Osmanlı’nın en önemli eyaletlerinden biri olan Mısır’ın başına geçecek ve devletine kafa tutacak güce ulaşacaktı. Bu Kavalalı Mehmed Ali Paşa’dan başkası değildi.
1798 senesinde Napolyon kumandasındaki Fransız kuvvetleri Mısır’ı işgal etti. Mehmed Ali, işgale karşı hazırlanan kuvvetler arasında Kavala’dan yola çıkarılan 300 asker içinde yer alıyordu. 8 Mart 1801 tarihinde Mısır’a ayak bastı.
Aynı yıl Fransız kuvvetleri karşısında elde ettiği başarılardan dolayı Mısır Valisi Mehmed Hüsrev Paşa tarafından binbaşılığa yükseltildi ve kısa sürede Mısır’daki Osmanlı kuvvetlerinin esasını teşkil eden Arnavut birliklerinin ikinci kumandanı oldu.
Fransız işgalinin ardından anarşi ve kaos ortamı içerisine düşen Mısır’da Osmanlılar ve Memlükler kontrolü ele geçirmek için mücadele veriyorlardı. Osmanlı ve Memlük kuvvetlerinin her bitinin kendi arasında anlaşmazlıkları devam ediyordu. Tüm bu karışıklık ortamından ve anlaşmazlıklardan istifade edip tarafları birbirine düşüren Mehmed Ali, karşısına çıkan herkesi bertaraf ettikten sonra ulemâ, eşraf ve Mısır halkının desteğini de elde edip Bâbıâli tarafından valiliğe getirildi. (1805)
Bu tarihten sonra uzun vadeli idari ve iktisadi reformlara imza atan Mehmed Ali Paşa bir yandan da batılı tarzda orduyu yeniden dizayn ediyordu. Bu konuda ne kadar başarılı olduğu ileriki yıllarda ortaya çıkacaktı.
Elde ettiği güçle birlikte daha fazla bölgenin hakimiyetini isteyen Mehmed Ali Paşa ile merkezi hükümet arasında anlaşmazlık çıkması kaçınılmaz bir noktaya gelmiş; Mısır’dan yola çıkan kuvvetler, karşısına çıkan Osmanlı ordularını bir bir yenerek başkente kadar yaklaşmıştır.
İngiltere, Fransa ve Rusya’nın arabuluculuğu neticesinde Mehmed Ali Paşa büyük ayrıcalıklar alarak sulhu kabul etmiştir. Elde etmiş olduğu en büyük ayrıcalık da şüphesiz Mısır’ın yönetiminin Mehmed Ali Paşa soyundan gelenlere bırakılması olmuştur.
Mısır’da Cemal Abdü’n-Nasır ve Hür Subaylar’ın 1952 yılında yaptığı darbeye kadar 144 yıl, Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın soyundan gelenler yönetimde kalmıştır.
3- Güç ve İktidarın İzleri: Mehmed Ali Camii
Mısır’daki diğer eserlere nispetle daha yakın bir tarihte, 19. yüzyılın ortalarında, modern Mısır’ın kurucusu olarak kabul edilen Mehmed Ali Paşa tarafından Osmanlı mimari üslubuna uygun olarak yaptırılmıştır.
Mehmed Ali Paşa’nın bu heybetli camisi, Osmanlı başkentinin ihtişamlı camilerinin bir örneği olarak yapılmıştır. Ortadaki büyük kubbesi ve iki zarif minaresiyle klasik Osmanlı mimari üslubunda hazırlanan cami Mukattam tepesinin zirvesinde boy göstermektedir.
Mehmed Ali Camii’nin ardında kalan kale burçlarından, Kahire’nin minare ve kubbelerinin muhteşem görüntülerinin muhakkak seyredilmesi lazım gelir. Şehrin en güzel görüldüğü yerlerden birisi burasıdır diyebilirim.
4- Sultan Hasan Camii
Kalenin Bâbü’l Azab kapısının hemen karşısında yer alan bu cami, başkentin en ilgi çekici camilerinden birisidir.
Kahire’deki erken Memlük mimarisinin örneklerinden olan cami devasa boyutlarda inşa edilmiştir. Caminin uzunluğu 150 metre duvarlarının yüksekliği 36 metre en yüksek minaresi ise 68 metredir. Külliye ve cami inşaatı 1356 senesinde Memlük Sultanı Hasan b. Muhammed b. Kalavun tarafından başlatılmıştır.
Caminin inşaat masrafları, Kahire’yi 1348 yılında vuran vebadan ölenlerin mülklerinden elde edilen parayla karşılanmıştır.
Bu durum halihazırda açgözlülüğü ile nam salmış olan Sultan en-Nasır Hasan’a duyulan tepkiyi de artırmıştır.
Yapım çalışmaları 1356 yılında başlatılmış ve 5 yıl sonra 1361 yılında minarelerden birisi çökerek yüzlerce kişi ölmüştür. Meydana gelen bu olay kötüye yorulmuştur. Ardından Sultanın çöküşü de gecikmemiş, 1361 yılının sonlarına doğru Sultan Hasan öldürülmüştür.
Caminin içerisine girer girmez etkilenmemek mümkün değil. Geniş iç avlunun ortasında oldukça ilgi çekici bir şadırvan kondurulmuş ve her ayrıntısı sizi biraz daha içine çekiyor.
Bir şadırvan ne kadar ince, estetik ve ayrıntılı inşa edilebilirse bu şadırvan da öyle inşa edilmiş. Sadece şadırvandaki ayrıntıları seyretmek dahi insanın saatlerini alabilir. Bir kez daha Memlük mimarisinin ne kadar güzel eserler ortaya çıkardığını görmüş oluyor ve caminin mihrabı ve minberine doğru ilerliyoruz.
Mermer tezyinatın sık olarak kullanılmış bulunduğu külliyenin renkli taş süslemeli mihrabı ve minberi mermerden olup İslâm âleminin olduğu kadar Memlük sanatının da en güzel örnekleri arasında yer almaktadır.
5- Son İran Şahı ve Son Mısır Kralının Kader Ortaklığı Yaptığı Mekan: Er-Rıfâi Camii
Sultan Hasan Camisi’nden daracık bir yaya yoluyla ayrılan Er-Rıfâi Camii, Sultan Hasan Camii'ne ölçüleriyle ve mimarisiyle oldukça benzemektedir. Bu benzerlik Rıfâi Camii’nin yanı başındaki komşusuyla aynı dönemde yapıldığını akla getirse de, iki cami arasında yaklaşık 450 yıl bulunmaktadır.
1819 yılında yapımına başlanılan caminin yapım süreci yüz yıla yakın sürmüş ve 1912 yılında tamamlanmıştır.
Camiyi yaptıran Sultan Huşyar, Kavalalı İbrahim Paşa’nın torunu Hidiv İsmail Paşa’nın annesiydi. Camiyi de ailesi için türbe olarak kullanılması için yaptırmıştı.
Camide Memlük üslubunun taklit edilmiş olduğu hemen göze çarpar. Buna rağmen içerisine girdiğinizde geniş salonlar sizi tarihin derinliklerine götürür.
İç mekanda arlarında Hidiv İsmail Paşa ile Mısır’ın son kralı Faruk gibi hükümdar ailesinin mensuplarının kabirleri bulunmaktadır. Aynı zamanda, İran’da 1979 yılında gerçekleştirilen İslâm devriminden kaçıp Mısır’a sığınan son İran şahı Rıza Pehlevi de ölümünün ardından buraya gömülmüştür. Rıfâi Camii, iki devrik liderin kader birliği yaptığı yer olarak da karşımıza çıkmaktadır.
6- Tolunoğlu Camii
Abbasiler döneminde Mısır’a vali olarak tayin edilen, sonrasında halifenin eyaletler üzerinde nüfusu azaldığında Mısır’daki ilk Türk devletini kuran Ahmed b. Tolun, bugün Kahire’de orijinal halini korumayı başaran en eski cami olan Tolunoğlu Camii’ni yaptırmıştır.
Kahire’nin yanıbaşında, Fustat’ın kuzeydoğusunda yeni kurulan ve Katâi adı verilen merkezde “Cebelyeşkür” adlı tepe üzerinde bir ulucami şeklinde yaptırılan yapı günümüzde Mısır’da esas biçimini koruyan en eski camidir.
Buhara asıllı bir Türk olan Ahmed’in babası Abbasi Halifesi Me’mun zamanında 816 yıllarında başkent Bağdat’a gelmiş ve kısa süre içinde halifenin sarayında ve kumandanlar arasında itibarlı bir mevkiye sahip olmuştur. 835 yılı sonlarına doğru Bağdat’ta doğan Ahmed, ertesi yıl Sâmarrâ’nın kurulması üzerine babasıyla birlikte oraya gitmiş ve çocukluk yıllarını bu şehirde geçirmiştir.
Çocukluk yıllarını geçirdiği Samarra’nın şehir planlamasından ve mimari üslubundan ne kadar etkilendiği ise kurdurduğu şehir ve yaptırdığı cami görüldüğünde daha net anlaşılacaktır.
Öyle ki; tamamen tuğla ile inşa edilmiş olan İbn Tolun Camii, mimarisi ve tezyinatının büyük bir kısmı ile Abbâsî geleneğini ve özellikle Samarra üslûbunu devam ettirir.
Sarmal minaresi ve avlusuyla Tolunoğlu Camii’nin Mısır’da bir benzeri daha yoktur.
“Cuma Camisi” de denilen Tolunoğlu Camii’nin avlusu, haftanın bu en önemli gününde namaz için civarın bütün cemaatini alabilecek kadar büyüktür.
Avlunun tam ortasında bulunan yapı caminin çeşmesidir. Çeşmenin ilk kubbesi 968 senesinde çökmüş, şimdiki kubbe ise 13. yüzyılda yapılmıştır.
Caminin geniş avlusunu çevreleyen revaklar ibadet edenlere gölgelik alanlar yaratır.
Devrinin hükümdarları arasında seçkin ve saygın bir yeri olan Ahmed b. Tolun, 15 yıllık iktidarında Mısır’a, tarihinin en parlak zamanlarından birini yaşatmıştır. Âdil, cömert ve çok cesur olan hükümdar, mütevazi olmasına rağmen bilhassa emirlerine aykırı hareket edenlere ve devlet otoritesini zayıflatmak isteyenlere karşı sert davranmıştır. Ülke halkı arasında ırk, din ve mezhep farkı gözetmeden herkese eşit muamele etmiştir. Zamanı refah, imar, ilim ve irfan devri olmuştur.
Müslüman bir Türk devleti tarafından Kahire’nin önemli noktalarından birine inşa edilen bu güzel camii, bin yıldan uzun süredir ayaktadır. Tolunoğlu Ahmed’e rahmetle.