Irak’ta hükûmet krizi ve Haşdi Şaabi’nin geleceği
Irak’ta 17 Mart’ta Necef eski valisi Adnan ez-Zurfi, Cumhurbaşkanı Berham Salih tarafından hükûmeti kurmakla görevlendirildi. Meclis'te eski Başbakan Haydar el-Abadi liderliğindeki Nasr Koalisyonu Grup Başkanı olan Zurfi’nin 30 gün içerisinde hükûmeti kurması ve Irak'ın parçalı meclisinde güvenoyu alması bekleniyor.
Daha önce İletişim eski Bakanı, bağımsız aday Muhammed Tevfik Allavi’ye verilen hükûmeti kurma görevi, mecliste güvenoyu toplantılarında yeterli katılımın olmaması dolayısıyla başarısızlığa uğradı. Ancak Allavi’nin hükumeti kurma sürecinde belirginleşen Şii gruplar arasındaki ayrışma yeni aday Zurfi’ye karşı da ortaya çıkmakta.
Hükûmet krizinde ortaya çıkan bu ayrışma, farklı grupları bünyesinde barındıran Haşdi Şaabi içerisinde de bölünmeye ve çatışmaya yol açabilir. Zira, Haşdi Şaabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in halefi Ebu Fedek’in Sistani’ye yakın gruplardan onay alınmadan seçilmesi, Haşdi Şaabi içerisinde İran'a yakın gruplar ile Irak'ın dinî lideri Sistani’ye yakın gruplar arasında yaşanan ayrışmaya dair ipucu vermektedir.
Zurfi ve yeni hükûmet politikası
Irak'ın Şii toplumu için merkez konumundaki Necef doğumlu 54 yaşındaki Adnan ez-Zurfi, genç yaşlarda Şii İslamcı hareketler içerisinde en eskisi olan Dava Partisi’ne katılarak Saddam Hüseyin'e karşı muhalefet etti. Dava Partisi’ne üyeliğinden dolayı Baas rejimi tarafından hapis cezasına çarptırılan Zurfi, 1991’de Irak’ın güney bölgelerinde gerçekleşen Şii ayaklanma sırasında Ebu Gureyb Cezaevi’nden kaçtı.
Ayaklanmanın kanlı bir şekilde bastırılmasının ardından önce Suudi Arabistan'a ardından da ABD’ye sığınan Zurfi, burada ABD vatandaşlığı da aldı. Zurfi’nin Irak’a dönüşü ise 2003 yılında ABD’nin Irak’ı işgali ve Saddam rejiminin devrilmesiyle oldu. Dava Partisi’ne tekrar katılan Zurfi, 2004’de Geçici Koalisyon Yönetimi Başkanı ABD’li Paul Bremer tarafından Necef Valisi olarak atandı.
Zurfi, 2004 yılında ABD’ye karşı silahlı direnişe başlayanŞii lider Mukteda es-Sadr’a bağlı Mehdi Ordusu’yla mücadelede önemli rol oynadı. 2006 ila 2009 yılları arasında Irak İçişleri Bakanlığı’nda üst düzey bir pozisyonda çalışan Zurfi, 2009’dan 2015’e kadar iki dönem daha Necef valisi olarak görev yaptı.
Necef İl Genel Meclisi tarafından yolsuzlukla suçlanan Zurfi, cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle görevinden uzaklaştırıldı. Valiliği döneminde güçlü bir yönetici figürü olarak ortaya çıkan Zurfi, güvenlik ve altyapı konularında hassas davrandı. Ülkedeki İran etkinliğine karşı muhalefeti ve seküler duruşuyla Necef’te hala popüler olan Zurfi, 2018 seçimlerinde Abadi liderliğindeki Nasr Koalisyonu’na katılarak Necef milletvekili seçildi.
ABD’ye yakınlığıyla bilinmesi ve İran’ın ülkedeki etkinliğinden rahatsız olması nedeniyle Zurfi’nin başbakan adaylığı, İran ve İran’a yakın Iraklı gruplar tarafından tepkiyle karşılandı.
Zurfi’nin “Önce Irak” sloganıyla ifade ettiği yeni hükû
met politikası, bu grupların kendisine neden itiraz ettiklerine örnek de oluşturmaktadır. "Önce Irak" ve "Irak'ın bölgesel ve uluslararası çatışmaların dışında tutulması" ilkesi üzerine kurulu bir dış politika izleyeceğinin altını çizen Zurfi’nin bu politikalarla, Irak’ta yaşanan krizlerin en önemlilerinden olan İran ile Irak Şiiliği arasındaki nüfuz mücadelesi ve Irak topraklarında meydana gelen ABD–İran çatışması konularında takınacağı tutuma dair işaret verdiği değerlendirilebilir.
Bu politikaların başarısı ise İran'ın ülkedeki etkinliğinin kırılmasından geçmektedir. Zurfi, kuracağı hükûmetin, “silahın devletin elinde olması ve silahlı grupların ortadan kaldırılması” için çalışacağını belirtmesi Haşdi Şaabi’nin geleceğini yakından ilgilendirmektedir. Ekim 2019’da başlayan protestoları destekleyen Zurfi, hükûmet politikasında göstericilerin güvenliğinin sağlanması ve taleplerinin yerine getirilmesi için çalışacağını da belirtti.
Şii gruplar arası ayrışma
Haşdi Şaabi’nin siyasi kanadını oluşturan, İran'a yakın Fetih Koalisyonu ve Sadr liderliğindeki Sairun Koalisyonu’nun desteklediği Allavi’nin hükümeti kuramaması, Haşdi Şaabi’nin İran’a yakın grupları tarafından kaygıyla karşılandı. İran’a yakın Ketaib Hizbullah Örgütü sözcüsü Ebu Ali el-Askeri, Irak’ta ABD yanlısı bir hükûmetin kurulmasının savaş ilanı olacağını belirterek Irak’taki siyasi grupları açıktan tehdit etti. Kendilerinin dışlandığı bir hükûmet senaryosunda İran'ın ülkedeki etkinliğinin dengelenme ihtimali, İran'a yakın grupları ABD ve diğer siyasi gruplara karşı daha agresif tutum almaya itmektedir. Nitekim Irak’ta Şii 5 siyasi bloğun hükümeti kurma görevinin Zurfi’ye verilmesini kabul etmediklerini açıklamasıyla İran’a yakın gruplar ile Irak merkezli diğer Şii gruplar arasında yaşanan ayrışma hükûmet krizinde kendini gösterdi.
Mecliste Sadr öncülüğündeki Sairun Koalisyonu’ndan sonra 47 milletvekiliyle ikinci büyük blok olan Fetih Koalisyonu’nun yanı sıra Kanun Devleti Koalisyonu (26 milletvekili), Ulusal İttifak (18 milletvekili) ve Ulusal Hareket (8 milletvekili), Cumhurbaşkanı Berham Salih’in meclisteki en büyük blokun adayını görevlendirmemekle ihlalde bulunduğunu savundu.
Cumhurbaşkanı Salih, İran’a yakın siyasi partilerin adayı Esad el-İdani’ye hükümet kurma görevini vermeyi reddetmişti. Berham Salih’in kararına tepki gösteren Şii grupların yaptığı açıklamada, sivil barışın ve ulusal yapının çökme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu ifade etmesi ise ülkedeki Şii gruplar arasında çatışma riskini doğurmaktadır. Ammar el-Hekim liderliğindeki Ulusal Hikmet Akımı (19 milletvekili) ise ülkede Anayasa ve siyasi sürecin dayandığı temel yapılara saygı duyulması gerektiğini vurguladı.
Zurfi’nin hükümet kurmakla görevlendirilmesi, Cumhurbaşkanı Salih’in ülkedeki İran ekseniyle hakimiyet mücadelesine girdiğine ve Bağdat’ın Tahran’a olan bağımlılığını azaltmaya çalıştığına işaret etmektedir.
- Dahası İran’ın ülkedeki etkinliğine karşı olan Zurfi’nin Necefli olması Irak Şiiliği ile İran Şiiliği arasında son dönemde meydana gelen mücadelenin yansıması olabilir. Salih’in tercihi İran Şiiliğini temsil eden Kum ile Irak Şiiliğini temsil eden Necef arasındaki mücadelede Necef’in ön plana çıkarılması şeklinde okunabilir.
Sairun Koalisyonu lideri Sadr, sessizliğini korusa da Zurfi’nin kuracağı hükûmete destek vereceği iddia edilmektedir. Sadr ile İran’a yakın gruplar arasında İranlı General Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin ardından yaşanan yakınlaşmanın, Zurfi’nin adaylığı konusunda akamete uğraması muhtemeldir. Dahası yaşanan ayrışma, İran’ın bölgedeki ABD askeri varlığına karşı “direniş ekseni” kurma çabasını zayıflatabilir.
Ülkede hem ABD hem de İran etkisine karşı duruşuyla bilinen Sadr’ın, ABD ile iyi ilişkileri olan Zurfi’yi destekleyerek ülkedeki İran nüfuzunu mu hedef alacağı yoksa İran’a yakın gruplar ile tekrar iş birliği yapıp ABD’ye karşı mı duracağı merak edilmektedir. ABD veya İran arasında bir tercih yapmak zorunda kalacak olan Sadr’ın alacağı pozisyon hiç şüphesiz Irak’taki ABD – İran dengesini de etkileyecektir.
Haşdi Şaabi içi ayrışma
Irak’ta Şiiler arasında siyasi ve ideolojik alanda yaşanan hakimiyet mücadelesi hükûmet krizinde kendini gösterirken askerî alanda ise Haşdi Şaabi üzerinden yaşanmaktadır.
DEAŞ’ın 2014 yılında ortaya çıkması ve Irak topraklarının yaklaşık üçte birini ele geçirmesiyle Irak’ta bulunan Şiiler “ortak düşmana” karşı aralarındaki ihtilafı bir kenara bırakarak Haşdi Şaabi çatısı altında birleşmişlerdi.
DEAŞ’ın büyük ölçüde ortadan kalkmasıyla Şii gruplar arasındaki anlaşmazlıklar tekrar gün yüzüne çıktı. Süleymani ve Mühendis, Irak’ta siyaset ve milis güçler arasındaki ihtilafların çözülmesinde (çoğunlukla İran lehine) kilit rol oynadılar. Ancak Süleymani ve Mühendis’in 3 Ocak’ta ABD hava saldırısında öldürülmesiyle güç boşluğu meydana gelmiş ve söz konusu boşluğun doldurulamamasıyla Irak’ta yaşanan krizlerin çözümü zorlaşmıştır.
Haşdi Şaabi’nin yapısı konusunda da görüş ayrılığı yaşayan Şii gruplar arasında, Mühendis’in halefi olarak Ebu Fedek’in seçilmesinde de konsensüs sağlanamadı. Nitekim Sistani’ye yakın ve İran’ın ülkedeki etkisinden rahatsız olan Haşdi Şaabi bünyesindeki gruplar tarafından Ebu Fedek’in adaylığı reddedildi.
Sistani’nin Kerbela’daki Temsilcisi Seyyid Ahmed es-Safi, Haşdi Şaabi çatısı altındaki Sistani’ye yakınlığıyla bilinen Ensar el-Merciyye, Ketaib İmam Ali, Ali Ekber Tugayları ve Fırkatül Abbas el-Kitaliyye isimli gruplarla bir görüşme gerçekleştirerek Haşdi Şaabi’nin ideolojisi ve yapısının milli olması gerektiğini belirtti. Safi’nin milli olma vurgusu Haşdi Şaabi’yi İran ekseninden çıkarıp Irak merkezli bir yapıya kavuşturma arzusundan kaynaklanmaktadır.
Zurfi’nin açıkladığı hükûmet politikası da dikkate alındığında hükumetin kurulması halinde, İran’ın Haşdi Şaabi üzerindeki etkinliğinin kırılması gündeme gelecektir. Haşdi Şaabi içerisinde meydana gelen İran'a yakın gruplar ile Sistani’ye yakın gruplar arasındaki hâkimiyet krizinde Zurfi’nin başbakanlığında kurulacak yeni hükûmet belirleyici bir rol oynayabilir. Zira Mühendis’in yerine getirilen İran’a yakınlığıyla bilinen Ebu Fedek’in görevinin yasallaştırılması başbakanın onayına bağlıdır.
Haşdi Şaabi bünyesindeki bazı milis grupların başına buyruk hareket etmeleri, Ekim 2019’da başlayan hükûmet karşıtı protestolarda uyguladıkları şiddet ve ABD üslerine düzenledikleri saldırılar devletin merkezi otoritesini zayıflatırken aynı zamanda grubun meşruiyetini de sorgulatmaktadır. İran’ın bölge politikasında (Irak’ta ABD ve DEAŞ ile mücadelede, Suriye’de ise Esed rejimine desteğiyle) son derece önemli bir işlevi olan Haşdi Şaabi’nin ortadan kaldırılması veya İran etkisinden çıkarılması İran’ın kabul edemeyeceği bir durumdur.
Bu nedenle Zurfi’nin adaylığı İran tarafından Irak’taki varlığına doğrudan bir tehdit olarak algılanmaktadır. Zurfi’nin hükûmet politikasında belirttiği silahlı grupların ortadan kaldırılması senaryosu Haşdi Şaabi içerisinde bölünmeye hatta gruplar arasında veya İran yanlısı gruplar ile hükumet güçleri arasında çatışmaya bile yol açabilir. Şii gruplar arasında ortaya çıkacak olası çatışma ise Irak’ta iç savaşa zemin hazırlayabilir ve güvenlik boşluğu oluşturarak DEAŞ gibi terör örgütlerine uygun ortam sunabilir.
ABD – İran rekabeti
Başbakan adayı Zurfi’nin hükûmet kurması hiç şüphesiz Irak’ta meydana gelen ABD ile İran arasındaki çatışmanın seyrini de etkileyecektir. Irak topraklarında yaşanan gerilim Süleymani suikastı ile doruk noktasına tırmanırken, Irak parlamentosu 5 Ocak’ta olağanüstü toplanarak hükumetten yabancı birliklerin Irak’taki üslerden çıkarılmasını talep eden önergeyi kabul etmişti. Kürtlerin ve Sünnilerin boykot ederek katılmadığı oturumu Zurfi de “Irak’ın önemli bir müttefik kaybedeceğini ve güçlü bir düşman kazanacağını” belirterek eleştirmişti.
Süleymani suikastı sonrası İran’ın Irak’taki en önemli amaçlarından biri ise ABD’yi ülkeden çıkarmak. Dahası İran'a yakınlığıyla bilinen Iraklı gruplar, ABD saldırısına odaklanarak hükûmet karşıtı protestoların seyrini değiştirmeyi amaçladı. Nitekim Ketaib Hizbullah gibi bazı milis grupların ABD üslerine saldırarak ABD’yi ülkeden çekilmeye zorlarken, ABD’nin misillemeleriyle de Irak siyasetinde ABD karşıtı koalisyonu genişletmeyi hedefledi.
Sadr’ın Süleymani suikastı sonrası değişen tutumu buna çok açık bir örnektir. İran'a yakın Şii grupların Zurfi’nin adaylığına yönelik en önemli çekincelerini ABD’ye yakınlığı ve milis gruplara yönelik bakışı olduğu düşünüldüğünde Zurfi’nin adaylık süreci ülkedeki ABD–İran rekabetini de artıracaktır.
Zurfi’nin hükûmeti kurma yetkisini aldıktan kısa süre sonra Birleşmiş Milletler (BM) Irak Yardım Misyonu Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert ile bir araya gelmesi ve ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun halkın taleplerini karşılaması ve yolsuzlukla mücadele etmesi şartıyla Zurfi’yi destekleyeceklerini söylemesi, İran'ın Zurfi’ye yönelik endişelerini artırdı.
Irak’ın başkenti Bağdat’ın kuzeyindeki Taci Askeri Üssü’ne 11 Mart’ta gerçekleştirilen roketli saldırıda iki ABD ve bir İngiliz askeri hayatını kaybetti. Saldırının ardından ABD öncülüğündeki DEAŞ karşıtı koalisyon güçlerine ait savaş uçakları tarafından Irak-Suriye sınırında bulunan Deyr ez-Zor’un Bukemal bölgesindeki İran’a ait üç üssün vurulduğunu ve 30’a yakın milisin hayatını kaybettiği belirtildi.
Ayrıca ABD’ye ait uçaklar, Kerkük, Babil, Kerbela, Selahaddin ve Anbar vilayetlerinde İran’a yakın Şii milis gücü Haşdi Şaabi birliklerine yönelik hava saldırısı gerçekleştirdi. ABD ve Haşdi Şaabi bünyesindeki İran’a yakın milisler arasında devam eden gerginlik ABD’nin ülkedeki askeri varlığını tekrar gündeme getirirken, ABD ise El Kaim askeri üssünü Irak güvenlik güçlerine teslim etti. ABD’nin El Kaim üssünü boşaltmasının Irak politikasında stratejik bir değişikliğe mi gittiği yoksa sadece taktiksel bir hamle mi olduğunu söylemek için henüz erken. Ancak ABD’nin kısmi çekilişi ABD’ye yakın olduğu düşünülen Zurfi’nin hükûmet kurma sürecinde elini güçlendirebilir ve ülkedeki ABD varlığını siyasi gücünü tahkim etmek için kullanan İran yanlısı Iraklı grupların elini zayıflatabilir.
Zurfi’yi bekleyen gündemler
Zurfi’nin kuracağı hükûmetin 329 sandalyeli parlamentoda en az 165 oy alması gerekmektedir. Bazı Şii grupların Zurfi’nin adaylığına karşı çıkmalarıyla beraber Sünni ve Kürtlerin oyları Zurfi için hayati bir rol oynamaktadır. Kürtlerin ve Sünnilerin kota sisteminden kaynaklanan haklarından vazgeçmemesi Zurfi’nin bu grupları meclisteki mevcut kota sistemini koruyarak kazanabileceği konusunda yol gösterici olabilir.
Zurfi, Ekim 2019’da işsizlik, yolsuzluk, kamu hizmetlerinin yetersizliği ve İran'ın ülkede artan etkisine karşı düzenlenen protestolara destek vermişti. Açıkladığı hükümet politikasında “göstericilerin güvenliğinin sağlanması ve meşru taleplerinin yerine getirilmesi” için çalışacağını dile getirse de Zurfi’nin profili, göstericilerin daha önce açıkladıkları olası başbakanın kriterleri ile pek uyuşmamaktadır.
Protestocular başbakan adayının daha önce devletin üst düzey kademelerinde görev almayan, çifte vatandaşlığı bulunmayan ve siyasi partilerden bağımsız olan bir kişi olması gerektiğini ifade etmişti. Bu kriterleri de göz önüne aldığımızda sokağın Zurfi’yi reddetmesi beklenmektedir.
Parlamentodan onay alması halinde ise Zurfi’nin çok ciddi sorunlar ile yüzleşmesi beklenmektedir. Hükûmeti kurduktan sonra en geç bir sene içerisinde şeffaf ve özgür seçimlerin yapılacağını belirten Zurfi, bu süre zarfında ülkenin en güncel sorunu olan koronavirüs ile mücadele etmesi gerekmektedir.
Gelirinin büyük bir bölümünü petrolden elde eden Irak’ın petrol fiyatlarının düşmesi ile birlikte ciddi bir ekonomik krizle yüzleşmesi ise ihtimal dahilindedir. Şii gruplar arasında hükûmet krizi ve Haşdi Şaabi üzerinden meydana gelen ayrışma Zurfi’nin önündeki en büyük zorluklardan bir diğeridir. İran'a yakın Şii siyasi partilerden ve milis güçlerden destek alması için Zurfi’nin açıkladığı hükûmet politikasını yumuşatması ve bu gruplara bazı güvenceler vermesi gerekebilir. Aksi halde hükûmeti kurması zorlaşacaktır. İran’a yakın gruplara vereceği olası tavizler ise Irak'taki siyasi sistemi akamete uğratan ABD-İran gerilimini nasıl bir denge üzerine oturtacağını da belirleyecektir.