Sadr’ın iki ayaklı siyasetinin sonu mu?
Irak’ta 1 Ekim 2019’da başlayan daha çok gençlerin yer aldığı ve reformdan ziyade Irak’ın yapısal sorunlarının temel kaynağı olan 2003 sonrası düzeni yıkmayı hedefleyen hükümet karşıtı protestolarda, göstericiler ile yıllardır sokağı iktidara karşı bir koz olarak kullanan Sadr yol ayrımına mı geldi? Sokaktaki nüfuzunun ve popülaritesinin azalması, Sadr’ın Irak siyasetindeki geleceğini ne yönde etkileyecek?
Irak’ta 1 Ekim 2019’da başlayan hükumet karşıtı protestolar ve ardından 3 Ocak 2020’de İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve İran yanlısı Haşdi Şabi örgütünün Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in ABD hava saldırısında öldürülmesi, Irak’taki siyasi aktörleri, yaşanan gelişmeler karşısında yeniden pozisyon almaya itti.
Sadr Hareketi’nin popüler lideri ve Irak siyasetinde değişken politikalarıyla tanınan Mukteda es-Sadr da yaşananlar ve değişen dengeler karşısında sürekli yeni bir pozisyon alarak Irak siyasetini belirleyen aktörlerden biri olmayı hedeflemektedir. Sadr’ın, Cumhurbaşkanı Berham Salih’in 1 Şubat’ta İletişim eski Bakanı Muhammed Tevfik Allavi’yi hükümeti kurmakla görevlendirmesini (2 Mart’ta görevden çekildi) protestocuların itirazlarına rağmen desteklemesi, ardından protestolardan desteğini çekmesi ve eylemlere son verilmesini istemesiyle protestocular ile Sadr’ın arası açılmaya başladı.
Sadr tarafından protestocuları korumak için görevlendirilen “mavi şapkalılar”ın daha sonra protestocuları dağıtmak için uyguladığı şiddet ve baskı sokağın Sadr’a olan tepkisini artırdı. Can kayıplarının yaşandığı olayların ardından Sadr, “mavi şapkalılar” adlı grubu feshetti ve yeniden protestoların devam etmesi konusunda açıklama yaptı. Her ne kadar protestocuların yanında olduğunu beyan etse de ekim ayından bu yana sokağı dolduran protestocular tarafından sürekli tutum değiştiren Sadr’a olan desteğin ve güvenin azaldığı düşünülüyor.
Daha çok gençlerin yer aldığı ve reformdan ziyade Irak’ın yapısal sorunlarının temel kaynağı olan 2003 sonrası düzeni yıkmayı hedefleyen protestocular ile yıllardır sokağı iktidara karşı bir koz olarak kullanan Sadr yol ayrımına mı geldi? Sokaktaki nüfuzunun ve popülaritesinin azalması, Sadr’ın Irak siyasetindeki geleceğini ne yönde etkileyecek?
Sadr’ın ikili politikası
Sadr, Şii dünyada saygın bir yeri olan babası Ayetullah Muhammet Sadık es-Sadr’ın ve iki kardeşinin 1999’da öldürülmesinin ardından ülkenin dinî ve politik hayatında önemli figürlerden biri olmuştur. Siyasi ve dinî alandaki etkinliği Saddam dönemine kadar uzanan Sadr Hareketi, 2003 ABD işgaline karşı çıkarak Mehdi Ordusu’nu kurmuştur.
Ülkede artan ABD ve İran etkisine karşı Iraklılık kimliğini savunan Sadr öncülüğündeki Mehdi Ordusu, Sünniler ile Şiiler arasında başlayan mezhep odaklı çatışmada Iraklılık vurgusunu bir tarafa bırakarak Sünnilere karşı mücadeleye girişmiştir. Mehdi Ordusu, ölüm mangaları oluşturarak binlerce Sünni’nin kaçırılması, işkenceye uğraması ve öldürülmesiyle suçlanmıştır. ABD güçlerinin Mehdi Ordusu’na yönelik operasyonlarının artması sonucu ülkedeki etkisinden rahatsız olduğu bir diğer aktör olan İran’dan destek alan Sadr, 2008 yılında Mehdi Ordusu’nu feshetme kararı alarak İran’ın Kum kentine geçmiştir.
Sadr Hareketi, 2010 seçimlerinde 325 sandalyeli mecliste 70 milletvekili çıkartarak üçüncü olan mezhep temelli büyük bir Şii bloğundan oluşan Irak Milli İttifakı’nın en büyük bileşenlerinden biri olmuştur. Ancak mezhepçi politikalar izlemekle suçlanan Şii Başbakan Nuri el-Maliki’nin ikinci defa Başbakan seçilmesi ile farklı kesimlere karşı daha ılımlı bir politika izlemeye başlayan Sadr, Sünni toplumla ilişkisini düzeltmeye çalışmıştır. Seçimlerle parlamentonun etkili bir kanadını oluşturan Sadr, aynı zamanda Irak’ta meydana gelen hükümet karşıtı ve reform yanlısı protestolara destek vererek sokaktaki gücünü de artırmış ve kendisini Irak siyasetinde kilit bir pozisyona taşımıştır.
Sadr, 2015’te ise hükümetten reform talep eden protestoları yönetici sınıfa karşı baskı aracı olarak kullanarak Irak siyasetindeki pozisyonunu tahkim etmeye çalışmıştır. Bir taraftan iktidar ve yönetici sınıfında söz sahibi olan Sadr’ın diğer taraftan reform talep eden muhalifleri desteklemesi, kendisini 2018 seçimlerinde Irak siyasetinin merkezine taşımıştır. Sadr’ın Sairun Koalisyonu 54 milletvekili çıkartarak seçimlerden birinci çıkmış ve hükümet ortağı olmuştur. İran'a tepki gösteren protestocular üzerindeki etkinliğini korumak isteyen Sadr’ın, hükumet ortağının İran yanlısı gruplardan oluşması, Sadr’ın değişken tutumunun göstergesi olmakla birlikte güç elde etmek için yıllarca eleştirdiği aktörlerle ortaklaşmasına örnek olmuştur.
Sadr’ın protestolara ilişkin değişen tutumu
Sadr, Irak’ta 1 Ekim 2019’dan bu yana işsizlik, yolsuzluk, kamu hizmetlerinin yetersizliği ve İran’ın ülkede artan etkisine karşı düzenlenen protestolara öncülük etmese de destek vermiştir. Herhangi bir grubun öncülüğünde veya liderliğinde gerçekleşmediği için protestolara, hükumet ve güvenlik güçlerinin tepkisi de çok sert olmuştur ve 600’den fazla insan hayatını kaybetmiş, binlerce insan yaralanmıştır. Sadr protestocuları korumak için “mavi şapkalılar” isminin verildiği, Seraya es-Selam milis gücünün üyelerinden oluşan grubu görevlendirmiştir. Kurulduğu günden bu yana en büyük protesto gösterilerine sahne olan Irak’ta, ilk defa bir başbakan, Adil Abdülmehdi, ülkede düzenlenen protestolar sonucu istifa etmiştir.
Süleymani ve Mühendis’in öldürülmesi sonucunda Irak’ın ABD ve İran arasında yaşanan gerilimin merkezine dönüşmesi, 2003 sonrası kurulan etnik ve mezhep kotasına dayalı (muhasasa) sisteme kökten karşı çıkan protestoların seyrine de etki etmektedir.
Nitekim protestolardan endişe eden İran’a yakın Şii yöneticiler ve din adamları, protestoların seyrini ABD karşıtlığına çevirmeye çalışmışlardır. Irak parlamentosu 5 Ocak’ta olağanüstü toplanarak, Irak hükumetinden yabancı birliklerin Irak'taki üslerden çıkarılmasını talep eden önergeyi kabul etmiştir. Ancak toplantıya sadece Şii milletvekilleri katılırken, Sünni ve Kürt vekiller katılmayarak boykot etmiştir.
2003’den beri ülkedeki ABD askeri varlığına karşı çıkan Sadr da yaşanan gelişmeleri fırsata çevirmek için başkent Bağdat’ta ABD karşıtı milyonluk gösteri düzenlemiştir. ABD’ye karşı “uluslararası direniş güçleri” kurma çağrısında bulunan Sadr, Mehdi Ordusu’nu tekrar kurma kararı alarak Mühendis’in ölümü sonrası oluşan güç boşluğunu doldurmayı hedeflemiştir. Ancak İran’da Haşdi Şabi liderleriyle görüşmeler yapan Sadr’ın ABD karşıtlığı, Sadr’ı Irak’taki nüfuzunu kırmaya çalıştığı ve protestocuların da karşı olduğu İran’a yakınlaştırdığı yorumu yapılmıştır.
Süleymani ve Mühendis’in ardından oluşan boşluğu doldurmak isteyen Sadr, ABD karşıtı milyonluk gösteri çağrısı ile ABD, İran ve Irak’taki politik gruplara kendi mobilizasyon gücünü göstermeyi hedeflemiştir. ABD karşıtı protestoda Haşdi Şabi destekçilerinin de yer alması, Sadr’ın İran’a yakınlaştığı izlenimi verse de Sadr’ın protestolarda okunan mesajında ABD güçlerinin çekilmesi için geçici ateşkes önerisi ve İran’ı kastederek hiçbir dış müdahaleyi kabul etmeyeceğini ilan etmesi, İran'ı ve İran yanlısı Iraklı grupları rahatsız etmiştir.
Ayrıca, Haşdi Şabi’nin Savunma ve İçişleri Bakanlıkları ile birleştirilmesi teklifi ile Sadr’ın, İran’ın ülkedeki nüfuzunu kırmayı hedeflediği söylenebilir. Ancak milyonluk gösteri çağrısına katılımın beklenenden az olması ve ardından Sadr’ın hükümet karşıtı protestolardan desteğini çektiğini açıklaması, göstericiler ve Sadr hareketi içinde tepkilere yol açmıştır. Nitekim Sadr’a en yakın isimlerden olan Esad en-Nasıri’nin Sadr’ın kararını eleştirerek göstericilerin desteklenmesi gerektiğini belirtmiştir. Nasıri’nin Bağdat, Necef ve Nasıriye gibi şehirlerde protestoculara karşı şiddet eylemlerinin arkasında duran milisleri de eleştiren açıklamalar yapmasının ardından Sadr tarafından hareket içindeki görevleri askıya alınması, hareket içinde Sadr’ın sorgulandığına ve yaşanan olaylar karşısında fikri bölünmenin yaşandığına işaret etmektedir.
Hükümet karşıtı gösterilerin sonlandırılmasını ve göstericilerin evlerine dönmesi çağrısında bulunan Sadr’ı ihanetle suçlayan göstericiler, sokağa onun çağrısı ile çıkmadıklarını vurgulayarak eylemlerine devam edeceklerini belirtmiştir. Irak’ta meydana gelen hükümet karşıtı protestoları kendi politik tabanını genişletmek ve ülke ve bölgedeki siyasi aktörlere karşı gücünü tahkim etmek için kullanan Sadr, protestocuları karşısına alarak elindeki kozu zayıflatmıştır.
Ayrıca, Basra ve Meysan’da, Sadr’a bağlı Seraya es-Selam grubunun iki liderinin kimliği belirsiz kişilerce öldürülmesi ise Sadr Hareketi ile İran yanlısı milis gruplar arasında gerçekleşen güç mücadelesinin neticesi olduğu ileri sürülmektedir. Bu bağlamda, protestocular ile İran yanlısı siyasi ve milis gruplar arasında denge unsuru olarak öne çıkmasıyla bilinen ama son dönemde protestocuların tepkisini çeken Sadr’ın, İran ile Irak’ta hakimiyet mücadelesine girmesi, elini zayıflatacaktır.
Protestocuların Allavi’ye karşı kaygılarını göz ardı eden Sadr’ın, kendisine bağlı olan “mavi şapkalılar” adlı grubun göstericileri bastırma girişimleri sonucunda 8 protestocu hayatını kaybederken 52 kişi de yaralanmıştır. Sadr’ın çağrısı ve “mavi şapkalılar”ın baskısına rağmen göstericilerin meydanları terk etmemesi, Sadr’a geri adım arttırmıştır ve “mavi şapkalılar”a meydanlardan çekilme talimatı verdirmiştir. Ancak protestocuların güvenini kaybettiği Sadr, meydanları dolduran göstericiler tarafından “katil” olarak nitelendirilerek kendisi aleyhine sloganlar atılmıştır.
Sadr, ayrıca, protestolarda kadınlar ile erkeklerin iç içe olmasını ve alkol kullanılmasını eleştirerek kadın ve erkeklerin ayrılmalarını istemiştir. Sadr’ın bu çağrısı çoğunluğu gençlerden oluşan protestocuların tepkisine yol açmıştır. Zira Irak’ın devam edegelen kronik sorunlarının en büyük mağduru olan kadınlar, Ekim ayından bu yana protestoların en önemli bileşenlerinden birini oluşturmuştur.
Gençler arasında işsizliğin yüzde 25 olduğu Irak’ta, kadınlar arasında bu rakamın yüzde 38’lere kadar çıkması kadınların protestolardaki görünürlüğünü artırmıştır. Kadınların kamusal alanda daha aktif olduğu yeni kuşağın, protestolarla birlikte Irak’ta hakim olan muhafazakar anlayışı dönüştürmeye başlaması, Sadr ile protestocuları karşı karşıya getiren bir diğer unsur olmuştur.
Nitekim Sadr’ın protestolarda kadınlar ile erkeklerin ayrılması çağrısına karşı çıkan kadınlar, 13 Şubat’ta Sadr’a karşı protesto gösterisi düzenleyerek kadınların ülkenin geleceğinde söz sahibi olmasını istemiştir. Sadr ise kendisine destek veren kadınlara cuma namazı sonrası gösteri düzenleme çağrısında bulunmuştur. Tüm bu bağlam dahilinde etnik veya mezhebi aidiyetleri zayıflayan, bireyselleşen ve sekülerleşen gençler ile Sadr’ın Irak tahayyülü arasındaki derin farkın bu protestolarla tekrar gün yüzüne çıktığı dikkat çekmektedir.
Sadr nüfuz kaybedebilir
Irak’ta ve bölgede siyasi etkinliğini artırmak için protestoların başladığı Ekim 2019’dan bu yana kısa vadeli hesaplar yaparak sürekli tutum değiştiren ve sokağın kendisine duyduğu güveni sarsan Sadr, yaptığı yanlış hamlelerle uzun vadede ülkedeki politik ağırlığını kaybedebilir. 2003 sonrası kurulan statükodan en çok yararlanan aktörlerden Sadr’ın, kısmi reform çağrısı ile statükoyu kökten değiştirmek isteyen protestocuların ayrışması kaçınılmaz gözükmektedir. Sadr’ın protesto gösterilerinin başlamasıyla Irak’ta gücünü pekiştirme ve ülkedeki siyasi aktörler ile protestocular arasında bir dengeleme unsuru olma hedefi, Süleymani ve Mühendis’in öldürülmesinin ardından aldığı pozisyon ile akamete uğramıştır.
Sadr’ın 25 Ocak’ta düzenlediği ABD karşıtı protestolara katılımın beklenenden az olması ve hükümet karşıtı protestoculara eylemlerine son verme çağrısında bulunması sonucu protestocuların Sadr’a olan güveni azalmıştır. Zira, Sadr’ın çağrısına kulak asmayan protestocular eylemlerine devam ederek Sadr’ı ihanetle suçlamıştır. Sadece protestocularda değil aynı zamanda kendi hareketi içinde de güven kaybı yaşayan Sadr’ın, 2010 yılından itibaren bir ayağı reform talep eden protestocularda diğer ayağı ise politikada olan iki ayaklı siyaseti ciddi zemin kaybedebilir. Çünkü Sadr’ın iktidar için önemi sokaktaki gücü ve komünistler ve laiklerle kurduğu yolsuzluk karşıtlığında bir araya gelen ittifakta yatmaktaydı.
Sokaktaki gücünü kaybetmeye başlayan Sadr, ülkedeki ve bölgedeki aktörler nezdinde de siyasi nüfuzu azalabilir ve sadece kendi hareketinden ibaret bir lidere dönüşebilir. Nitekim protestoculara rağmen Allavi’yi destekleyerek sokaktaki güveni ve etkinliğini zayıflatan Sadr, desteklediği adayın meclisteki iki oturumda da güvenoyu alamayıp görevden çekilmesiyle siyasette de kaybeden tarafta yer almıştır. Dinî kurum ve aktörlere olan güvenin giderek azaldığı Irak’ta, bireyselleşen ve daha seküler olan gençler ile Sadr’ın Irak tahayyülü arasındaki fark ilerde kendisini daha da belirginleştirebilir. Dahası kendi hareketi içinde bile eleştirilere maruz kalan Sadr, yapılacak erken seçimlerde oy kaybetme ve parlamentodaki ağırlığını kaybetme riskiyle de karşı kaşıya kalabilir.