Çölün gökdelenleri

SELİM TEKE
Abone Ol

Çölün gökdelenleri olarak tanınan yapılar, Şibâm’a antik görünümlü modern bir şehir havası veriyor. 16. yüzyılda inşasına başlanan kerpiç binalar şehir sakinler için bir ev olması için tasarlandığı gibi aynı zamanda Kuaytî ve Katirî Sultanlıklarının arasında kalan şehri müdafaa edecek bir kale şeklinde inşa edilmiş. Uzun zamandır canlı olan Şibâm şehri, son yıllarda ölü bir kente dönüşmeye başlaması üzerine Yemen yönetiminin gerçekleştirdiği projelerle tekrar diriltilmeye çalışılıyor. Rüzgâr ve yağmur tarafından tahribata uğrayan ve her yıl onarılmak zorunda olan evler restore ediliyor ve eski sahiplerini tekrardan ağırlayacak hal getiriliyor.

Yemen’in Hadramevt bölgesinde iki dağın arasında bulunan Şibâm vadisine inildiğinde insanları, çölün rengine bürünmüş ve göğe uzanan büyük yapılar karşılıyor. Çölün gökdelenleri olarak tanınan bu yapılar, Şibâm’a antik görünümlü modern bir şehir havası veriyor. Yüksekleri 30 metreyi bulan bu eski yapılardan oluşan şehir, yüksek binalarıyla ünlü Manhattan semtini andırdığı için “çölün Manhattan’ı”olarak da bilinmekte.

Küçük, kare bir alana sığdırılan binaların bu şekilde inşa edilmesinin sebebi, düşman sultanlıkların ve bedevilerin saldırılarından kaçınabilmektir.

Kentin meydanında kalan Maruf Jamal Camii, tüm o yüksek binaların yanında bir cüce gibi kalmaktadır.

16. yüzyılda inşasına başlanan kerpiç binalar şehir sakinler için bir ev olması için tasarlandığı gibi aynı zamanda Kuaytî ve Katirî Sultanlıklarının arasında kalan şehri müdafaa edecek bir kale şeklinde inşa edilmiş.

Uzun binalar, kare şeklinde, küçük bir alana yayılmış olan şehrin çevresini taştan bir sur gibi sarıyor.

Daha fazla insanı, savunulması daha kolay küçük bir şehre sığdırmak için çok katlı olarak tasarlanan kerpiç evlerin peş peşe konumlandırılışı, şehir sokaklarını adeta bir labirente dönüştürüyor. Genelde içinde tek bir ailenin yaşadığı binalar, bu ailelerin ihtiyacına göre katlara bölünüyor. Modern zamandaki apartmanlardan oldukça farklı olan kerpiç binalar, bir katına ancak bir veya iki oda sığabilecek genişlikte. İlk katlar tarih boyunca kiler ve depo olarak kullanılırken, üst katlara ise ailenin yaşam alanları oluşturacak oturma odaları ve yatak edeleri yerleştirilmiş.

Şibâm şehrinin dar sokakları, birbirine yakın, uzun binalar dolayısıyla çölün boğucu sıcakları ve güneş ışıklarından korunabilmektedir.

Dünyanın ilk apartman tarzı mimarisine sahip olan şehir, bu tür bir model benimseyerek çölün sıcak yapısından da korunuyor. Uzun ve birbirine yakın olan binalar, altında bıraktığı dar sokaklar için, çölün ortasında doğal bir klima görevi görüyor. Aynı şekilde, çamurdan imal edilen kalın örme taşlar sayesinde evlerin içi de sıcaktan izole bir hale getiriliyor.

Zararına rağmen, vazgeçemiyorlar
Mecra

Şibâm'da zenginlerin evleri diğer evlerden, ince işlemeli tahta pencereler ile ayırt ediliyor.

Uzun zamandır canlı olan Şibâm şehri, son yıllarda ölü bir kente dönüşmeye başlaması üzerine Yemen yönetiminin gerçekleştirdiği projelerle tekrar diriltilmeye çalışılıyor. Rüzgâr ve yağmur tarafından tahribata uğrayan ve her yıl onarılmak zorunda olan evler restore ediliyor ve eski sahiplerini tekrardan ağırlayacak hal getiriliyor. Hardamut bölgesinin ıssız Şibâm vadisine kurulmuş bu kerpiç kent UNESCO’nun Dünya Mirası listesinde yer almakta.