Bir hadisle değişen hayat
Kariyerinin zirvesinde, tanınan ve sevilen bir oyuncu iken İslâmî hayatı seçen Medîha Kâmil, baş döndürücü bir şöhrete sahip, sadece Mısır’ın değil Arap dünyasının en ünlü yıldızlarından biriyken 1992’de, “Şeytan’ın Kapısı” adlı filmde başrolken film çekimlerinin tamamlanmasına az bir süre kala, aniden sinemayı ve film endüstrisini tamamen bırakma kararı aldı. Peki, birdenbire ne olmuştu? Medîha Kâmil aldığı kararın sebebini vefatından önce kendisiyle yapılan son röportajda, “Bir gün Rasûlullah’ın” Güçlü mü’min, Allah’a, zayıf mü’minden daha hayırlı ve sevimlidir.” hadisini okudum. Allah’ın, kullarının güçlü olmasından hoşlandığını fark ettim ve güçlü olmaya karar verdim. Hayatımı gözümün önünden geçirdim. Ün, şöhret, para ve renkli sahneler, hayatımdaki en zayıf şeylerdi ve beni de zayıflatıyordu. Ben de sahne ışıklarının gerisine çekilmeye karar verdim.” diyerek açıkladı.
Mısır’ın İskenderiye şehrinde, 3 Ağustos 1948’de dünyaya gelen sevimli kız bebeğe, babası Kâmil Salih tarafından “Medîha” ismi verilmişti. Sıradan, orta halli, Müslüman bir aileydi onlarınki. Şehrin sakin bir mahallesinde, altı çocukları da mutlu ve huzurlu bir şekilde büyümüştü.
Medîha Kâmil, 1962’de İskenderiye’den Kahire’ye giderek lise ve üniversite öğrenimine başladı. 1965’te başkentin ünlü okullarından Ayn Şems Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne kaydoldu, bir yandan da tiyatrolarda roller almaya başladı. Medîha, daha ilkokuldan itibaren rol yapmaya yatkınlığıyla ve taklit yeteneğiyle dikkatleri çekmişti. İlkokulu bitirirken düzenlenen törende oynadığı “Râbiatu’l-Adeviyye” rolü, yakın çevresindeki herkesi adeta büyülemişti.
Kahire’ye gittikten sonra, dönemin Mısır’ında sinema ve tiyatro sektörü oldukça gelişmiş bulunduğundan, Medîha da kendisine bir yer bulmakta zorlanmadı. Kendisini bir gösteride izleyen yapımcı Ahmed Ziyâuddin’in girişimiyle, 1966’da Mısır’ın ünlü aktörlerinden Ferîd Şevkî’yle birlikte “Hapiste 30 Gün” filminin başrolünde oynayacak kadar tanındı. Sonrasında iki yıl kadar sessizliğe bürüne Medîha Kâmil, bu süre içinde filmin Arap dünyasında yayılmasına tanıklık etti, ancak herhangi bir yeni rol almadı.
Sonraki yıllarda baş döndürücü bir şöhret kazanan Medîha Kâmil, kısa zaman içinde Mısır’ın en tanınan ve sevilen kadın oyuncularından birine dönüştü. Ayb (1967), Gecenin Kapıları (1969), Sukkeriye (1973), Yalancı (1975), Yeryüzünden Uzakta (1976), Uçuruma Tırmanış (1978), Uyumayan Gözler (1981), İnhiraf (1985), Kurtarabileceğini Kurtar (1985), Ben (1987), Sükût (1989) ve Kâhine (1990) gibi çok sayıda filmle yıldızı parlayan Medîha Kâmil, sadece Mısır’ın değil Arap dünyasının en ünlü yıldızlarından biriydi artık. Genç yaşına rağmen edindiği şöhret ve zenginlik, magazin basınının gündemini sürekli meşgul ediyordu.
1992’de, ünlü yönetmen Âdil A’sar, çekmeyi planladığı “Şeytan’ın Kapısı” adlı film için Medîha Kâmil’e başrol teklifi götürdü. Medîha filmde, sahte paraları gerçek paralarla değiştiren ve nihayet hapse girmek zorunda kalan bir banka memuresini canlandıracaktı. Filmin çekimlerinin tamamlanmasına az bir süre kala, Medîha Kâmil, yönetmene devam etmek istemediğini bildirdi. Bu, herkes için şok edici bir haberdi.
Medîha, aldığı ani kararla sinemayı ve film endüstrisini tamamen bırakıyordu.
Yönetmen Âdil A’sar, ilk önce onun şaka yaptığını zannetti. Ama Medîha Kâmil son derece ciddiydi. Filmi tamamlayamayacak kadar kesindi kararı. Yönetmenin ve yapımcının ısrarlarına ve yalvarmalarına rağmen, Medîha kararından dönmeyecekti. Netice olumsuz olunca, filmin kalan sahneleri dublörle çekildi ve yapım tamamlandı.
Peki, birdenbire ne olmuştu? Medîha Kâmil, vefatından önce kendisiyle yapılan son röportajda, sinemadan ani şekilde uzaklaşmasının sebebini şöyle açıklayacaktı:
- “Bir gün Rasûlullah’ın -sallallâhu aleyhi ve sellem- bir hadisini okudum: “”Güçlü mü’min, Allah’a, zayıf mü’minden daha hayırlı ve sevimlidir”. Bu hadisi çok uzun bir süre düşündüm. Allah’ın, kullarının güçlü olmasından hoşlandığını fark ettim ve güçlü olmaya karar verdim. Hayatımı gözümün önünden geçirdim. Ün, şöhret, para ve renkli sahneler, hayatımdaki en zayıf şeylerdi ve beni de zayıflatıyordu. İmanın, kalp huzurunun ve sükûnetin kıymeti ve gücü ise, bunlarla kıyas edilemezdi. Ben de sahne ışıklarının gerisine çekilmeye karar verdim.”
Hayatını tamamen değiştirme adımının ilk somut göstergesi olarak tesettüre giren Medîha Kâmil, kendisini ilme, ibadete ve muhtaçlara yardım faaliyetlerine verdi.
13 Ocak 1997’de, 48 yaşında vefatına kadar basının karşısına hiç çıkmayan (kendisiyle yapılan özel bir röportaj, sanat camiasını ağır şekilde eleştirdiği için yayınlanmamıştı), resmi açıklama yapmayan (bir kez, hakkında çıkan bir yalan haberi tekzip etmek durumunda kalmıştı) ve kurduğu küçük triko atölyesinde kıyafet üretip satarak geçimini sağlayan Medîha Kâmil’in bu dönemdeki inziva hayatından geriye yalnızca iki kare fotoğraf ve yakın dostlarının şahitliği kaldı. Kendisiyle beraber tesettüre giren, ilk evliliğinden olma kızı Mirhan için artık yeni bir misyon vardı: Tanımayanlara, annesini anlatmak.
Parlak bir kariyerin ardından, herkesin özendiği ve hayranlık duyduğu bir kişi iken İslâmî hayatı seçen Medîha Kâmil, tam da hayalini kurduğu şekilde vefat etti: Aylardan ramazandı. Sahurdan sonra, sabah namazını kılmış, Kur’ân okumaya başlamıştı ki, ecel kapısını çaldı. Geçirdiği kalp krizi, onun dünya hayatında geçtiği son eşikti.