Hacca giden ilk İngiliz Müslüman kadın: Zeynep Cobbold
Müslüman olduktan sonra, 1933'te 65 yaşındayken hacca giderek, "Hac yapan ilk İngiliz kadın" ünvanını alan Zeyneb Cobbold’ın kendi ifadeleriyle İslâm’ı bulma öyküsü...
İskoçya tepelerinde basit bir mezara gömülü, başı sağ yanına çevrili ve Mekke’ye dönük vaziyette yatan bir kadın... Bu kadının hayattayken son arzusu İslâmî usullere göre defnedilmekti. İskoçya’daki bu mezarın sahibi, Dunmore Kontu Charles Adolphus Murray ve Leicester’ın ikinci kontunun kızı Lady Gertrude Coke’un kızları Evelyn Cobbold.
Onun hikâyesi, İslâm'a yönelmek isteyenler için harika bir örnek.
1867’de İskoçya’nın Edinburgh kentinde dünyaya gelen Evelyn Cobbold, sonradan İslâm'a yöneldi. Cobbold’ın Müslüman olduğu dönemlerde İngiltere’de İslâm yaygın bir din değildi.
Onun İslâm'a yönelmesini olağan dışı kılan şey ise kendisinin aristokrat sınıfına mensup olmasıydı. İngiltere’de bu soylu hanımın Müslüman olmasının uyandırdığı yankıyı düşünün.
Nasıl olur da ailesinde hiç Müslüman olmayan, İslâm'ın merkezinden kilometrelerce uzakta yaşayan en yakın camiyle arasında bu kader mesafe bulunan biri kalbinde onu İslâm'a yönlendiren bir his duyardı.
Evelyn Cobbold’ın babası Charles Adolphus Murray, Britanya’nın dış politika misyonlarında görevler üstlendiği için Cobbold’ın çocukluğunun büyük kısmı Cezayir ve Kahire’de geçti. Kuzey Afrika’da bulunduğu sıralarda oradaki çocuklarla bolca vakit geçirdi ve onlarla birlikte camileri ziyaret etti. Müslüman dadılar tarafından büyütüldü ve çok iyi Arapça öğrendi.
Karşılaştığı Müslümanlarda onu bu kadar derinden etkileyen bir şeyler olmalıydı ki yaşamının ilerleyen safhalarında İslâm'a dönsün ve İslâm üzerine çalışmalar yapsın. Evelyn Cobbold daha sonra hatırlayabildiği kadar çocukluk çağında kendini nasıl Müslüman hissettiğini yazar.
Benim zevkim, mürebbiyelerimden kaçmak ve Cezayirli arkadaşlarımla camileri ziyaret etmekti ve bilinçsiz bir şekilde kalbimde biraz İslâm vardı.
[My delight was to escape my governess and visit the mosques with my Algerian friends, and unconsciously I was a little Muslim at heart]
Çocukluğundan beri kendini Müslüman hisseden Evelyn Cobbold, aslında Papa'yla yüz yüze görüşme gerçekleştirdiği sırada ilk defa Müslüman olduğunu açıklamış oldu.
"Pilgrimage to Mecca” , “Mekke’ye Kutsal Yolculuk” kitabında olayı şöyle anlatır:
“Yıllar geçti ve ev sahibim Papa'yı ziyaret etmek isteyip istemediğimi sorduğu sırada İtalyan arkadaşlarımla Roma'da bulunuyordum. Bu teklifi duyunca tabi ki heyecanlandım. Papa aniden bana yönelerek Katolik olup olmadığımı sorduğunda bir an afalladım sonra "Müslüman'ım" diye karşılık verdim. O an beni Müslüman olduğumu söylemeye iten ne bilemiyorum. Uzun yıllardır İslâm üzerine düşünmemiştim. O sırada aydınlandım ve inancım hakkında daha fazla okumaya ve çalışmaya karar verdim.”
Evely Cobbold’ın kendisi gibi sonradan Müslüman olan Marmaduke Pickthall (1915 yılında Kur'ân-ı Kerîm'i İngilizceye çevirmiştir) gibi arkadaşları da vardı. Cobbold’ın Müslümanlarla olan arkadaşlıklarının İslâm’a yönelmesinde etkisi büyük oldu.
Cobbold’ın Kuzey Afrika ve Suriye’den Arap arkadaşıyla yazışmalarından kalan mektuplarında çocukluk arkadaşlarının Cobbold’a “Our sister in Islam”, “Müslüman kardeşim” diye hitap etmesi kendisinin o dönemlerde Müslüman olduğunu en azından arkadaşlarının onu Müslüman olarak gördüğünün kanıtı niteliğinde.
Cobbold,"Pilgrimage to Mecca”,“Mekke'ye Kutsal Yolculuk” adlı kitabından ne zaman Müslüman olduğuna dair bir anekdot paylaşır:
Eğer aslolan İslâm olsaydı" diye sorar Goethe, “Hepimiz İslâm'ı yaşıyor olmaz mıydık?" Carlyle, “Evet” diye cevaplar. “Herhangi bir ahlakî değere sahip olan herkes, hepimiz zaten İslâm'ı yaşıyoruz.
"Sık sık kendime ne zaman ve niçin Müslüman oldum diye sorarım. Sadece şunu söyleyebilirim ki İslâm hakikatinin kafama dank ettiği o kesin anı tam olarak bilemiyorum. Öyle görünüyor ki ben her daim Müslümandım. Bir çocuğun kendi haline bırakıldığında bulacağı dinin İslâm olması düşünüldüğünde çok da garip değil. Gerçekten de, Batılı bir eleştirmenin de söylediği gibi, “İslâm, ortak akıl ve sağduyu dinidir.”
Evelyn Cobbold, "Pilgrimage to Mecca” “Mekke’ye Kutsal Yolculuk” kitabının yanında, bir arkadaşıyla 1911’deki Mısır seyahatini konu alan “Wayfarers in the Libyan Desert”, “Libya Çölündeki Yolcular” başlıklı bir kitap da kaleme aldı.
Evelyn Cobbold, İslâm'ı seçtikten sonra ismini Zeynep olarak değiştirdi ve Lady Zeynep olarak anıldı.
- Zeynep’in ailesiyle olan ilişkilerinde özelikle evliliği üzerinde İslâm'ın etkisi büyük oldu. Evelyn, Kahire’de tanıştığı İngiliz soylusu olan John Dupuis Cobbold ile 1891’de evlenmiş; evlendikten 31 yıl sonra, 1922’de eşinden resmen boşanmadan ayrılmıştır. Evliliği süresince Cobbold’ın 3 tane de çocuğu oldu. Kesin olmasada, Zeynep’in Müslüman olmasının, eşinde ve eşinin ailesinde huzursuzluğa yol açtığı ve ayrılmalarında etkili olduğu biliniyor.
Zeynep, eşinden ayrıldığı 1922 yılından itibaren Hacca gitmeyi ciddi ciddi düşünmeye başladı.
Zeynep’in hikâyesindeki sıra dışı şeylerden biri de 1933 yılında 65 yaşındayken Hac ibadetini yerine getirmek için Kutsal topraklara gitmesi oldu.
O dönemde kendisine eşlik eden biri olmadan Batılı bir kadının Hac ibadetini yerine getirmesi oldukça alışılmadık bir durumdu. Fakat Hacca gitmeyi kesin olarak kafasına koyan Zeynep, Suudi Arabistan'ın Londra Büyükelçisi Hafiz Wahba’ya izin talebini iletir.
Resmî işlemlerin tamamlanmasını beklemeden Cidde’de yaşayan arkadaşları İngiliz Harry St. John Philby ve eşinden durumunu anlatan kendi mektubunu iletmelerini rica eder. Harry St. John Philby de sonradan Abdullah adını almış bir İngiliz Müslümandır. Abdullah Philby, Zeynep’e yardım eder ve onun Mekke’ye giriş izni çıkana kadar Suudi Arabistan'a gelmesini sağlar. Philby’nin aracılığıyla Cidde’nin önde gelenleri ve Veliaht Faysal ile tanışan Cobbold, daha sonra yine Philby’nin yardımıyla Medine’de yaşayan bir ailenin yanına gider.
Fakat Zeynep’in, Mekke’ye tek başına seyahat etmesi için Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz’den özel izin alması gerekir. Lady Zeynep’in siyasî referansları ve uzun uğraşları sonucunda kendisine seyahat izni çıkar ve
Zeynep, Hac ibadetini yerine getiren ilk İngiliz Müslüman kadın olur.
Hac görevini yerine getirdikten 30 yıl sonra, 1963 yılında 95 yaşındayken hayata gözlerini yuman Zeynep, inancına uygun bir şekilde, ücra ve güzel bir yer olan İskoçya’nın kuzeyindeki Inverness’e gömülür.
Bazen insanlar Inverness’deki caminin kapısına gelip imama, Lady Zeynep’e olan hürmetlerini göstermek maksadıyla mezarını ziyaret etmek için gömülü olduğu tepeye çıkıp çıkamayacaklarını sorarlar. Fakat mezar, özel mülk sınırlarında yer aldığı için mezarı ziyaret etmek kolay değil. Zeynep’in gömülü olduğu araziye girmek için özel izin gerekiyor. Araziye girdikten sonra mezarı bulmak için de bilen birinin size mezarı bulmak için rehberlik etmesi gerekli.
Inverness, bugünlerde birkaç yüz insanın bulunduğu Müslüman bir topluluğa sahip, fakat Zeynep vefat ettiğinde Inverness’de, ondan başka Müslüman olan yoktu. Kasabada, Zeynep’in cenazesini kaldıracak bir imam bulunmuyordu. Cenazeyi kaldırmak için İmam Mevlana Şeyh Muhammed Tufail’den yardım istendi. İmam, önce mesafenin uzaklığından dolayı tereddüt etti. Fakat Zeynep’in özellikle İslâmî usullere göre gömülmeyi vasiyet ettiğini öğrenince Londra yakınlarındaki Woking şehrinden 16 saatlik yolu kat ederek son görevi tamamlamak üzere geldi.
İslâm kültüründe, cenaze töreni sade bir şekilde gerçekleştirilir. Bu hayata nasıl elimizde dünya nimetlerine dair bir şey getirmeden geldiysek giderken de aynı şekilde sahip olduğumuz malı mülkü geride bırakarak beyaz bir çarşafa sarılı veda ederiz.
Zeynep’in son isteği, geyiklerin mezarının üzerinden gelip geçebileceği şekilde gömülmekti. Zeynep, Glencarron Bölgesi'ndeki Glenuaig'de ebedi istirâhâtgâhında bulunuyor. Cenazesinde, bir yanda İskoç tulumu ile şarkılar çalınırken, öte yanda imam Kur'ân-ı Kerîm’den ayetler okudu. Cenaze töreninde yerel halktan katılanlarla birlikte İngiliz soyluları da yas tutanların arasına karışmıştı.
Zeynep’in mezar taşında Kur'an-ı Kerim’den şu satır yer alır:
Allahu nuru's-semavati ve'l-ard”, "Allah, göklerin ve yerin nurudur.
Zeynep, din değiştiren pek çok insan gibi ailesiyle olan ilişkilerinde sorunlar yaşadı. Fakat Zeynep’i asıl sıkıntıya sokan durum, geniş bir Müslüman cemaat tarafından desteklenmemek ve kabullenilmemek oldu.