Babür Hanedanlığının kabristanı

SELİM TEKE
Abone Ol

Yapısında kullanılan kırmızı kumtaşıyla, Delhi’ye tarihî rengini aşılayan görkemli anıt, her yıl binlerce ziyaretçiyi konuk ederek, Babür İmparatorluğu'nun hafızlarda diri kalmasını sağlıyor.

Karısı Hacı Begüm tarafından, kocasının ölümden sonra inşa ettirilmeye başlanan ve 9 yıl sonra Babür İmparatoru Hümayun’un istirahatgâhı olan görkemli Hümayun Türbesi, sadece Hindistan’ın başkenti Delhi’nin simgelerinden biri olarak değil, aynı zamanda Babür mimarisinin ilk ve en önemli figürlerinden biri olmasıyla da oldukça önemli bir mimari eser.


Hümayun Türbesi'nin (ortada) Gûr-i Emir'den (solda) miras olarak aldığı kemerli giriş, Babür mimarisinin ana unsuru olmuş, Tac Mahal (solda) gibi önemli eserlerde yer bulmuştur.

Hümayun Türbesi, Hümayun'un atası Timur’un türbesi Gûr-ı Emîr’den aldığı ilhamları, kendisinden takribi yüzyıl sonra yaptırılacak, Hindistan’ın gözde eserlerinden biri olan Tac Mahal’e aktararak, yüzyıllar boyu süren bir geleneğin köprüsü olma vazifesine de sahip.


Cenneti tasvir eden dört parçalı Pers bahçesi, Babür türbelerinde ilk defa Hümayun Türbesi'nde kullanıldı.

Hümayun’un vefat ettiği tarih olan 1565’de yapımına başlanan türbe 5000’in üzerinde işçinin hummalı çalışmalarıyla 1572’desona erdiğinde Hümayun, Babür İmparatorları arasında bahçeli bir türbeye sahip olan ilk şahsiyet oldu. İranlı Mimar Mirza Giyas Bey’in türbeye, 4 bölümlü bir Pers bahçesi kondurmasıyla, cenneti tasvir eden bu bahçeler Babür anıtlarının önemli bir parçası haline geldi.

Türbenin beyaz, mermer kubbesi de İran mimarisinin bir unsuru olarak yapıya dahil oldu.

Hümayun Türbesi'nin Pers kültüründen ilham aldığı tek şey, içinden geçen kanallarla 36 parçaya ayrılan 4 parçalı bahçe değildi. Türbeye narin bir ihtişam katan büyük, beyaz kubbesi de İran mimarisinden mülhem bir unsurdu. Bunların yanı sıra, yapının oyuklu kemerleri ve koridorlarında da İran havası teneffüs edilebiliyordu.


Hümayun Türbesi, 300'den fazla Babür Hanedanı mensubunun mezarını taşıması hasebiyle tarihî bir müze gibidir.

7 metrelik bir platformun üzerinde duran ve 47 metre uzunluğu, 91 metre genişliği olan bu devasa yapı, yıllar geçtikçe sadece Hümayun’a değil, Babür Hanedanının diğer üyelerine de ev sahipliği yapmaya başladı. Öyle ki, 19. yüzyıla kadar, türbenin bahçesi tamamen küçük türbelerle dolmuş, ana yapıdaki iç odalara Babür prenslerinin mezarları yapılmaya başlanmıştı.

Tac Mahal'in kardeşi: Agra Kalesi
Mecra

Babür İmparatoru Hümayun'un mezarı, mozolenin merkezinde, geniş pencerelerle donatılmış bir alanda yer alıyor.

Türbenin dış koridorlarında, oyuklu kemerlerle İran mimarisi ve ince işlemelerle Hind mimarisi, bir uyum içerisinde kendine yer buluyor.

İki katlı ana yapının ikinci katında, merkezde bulunan Hümayun’un mezarına, süslü camlarıyla çevresini saran birçok pencere ile aydınlık bir görünüm kazandırıldı. Merkezin etrafını saran küçük odaların da Hümayun’un vefat eden torunlarına ayrılmasıyla, mozole bir aile kabristanlığına dönüştü.

Yapısında kullanılan kırmızı kumtaşıyla, Delhi’ye tarihî rengini aşılayan görkemli anıt, her yıl binlerce ziyaretçiyi konuk ederek, Babür İmparatorluğunun hafızlarda diri kalmasını sağlıyor.

Taştan bir şiir: Tac Mahal
Mecra