Taştan bir şiir: Tac Mahal
Babür Hükümdarı Şah Cihan, karısı Banu Begüm’ü ebediyete uğurlamak için yaptırdığı yapıda ahiret hayatını tasvir eden semboller oluşturdu. Üç parça şeklinde inşa ettirdiği yapıyı, hizmetkârların kalması için yaptırdığı ön avlu ile iki parçaya böldü. Önde kalan pazar bölümü bu dünyayı tasvir ederken, yemyeşil bir bahçe ile donatılmış avlu ise cenneti sembolize etmekteydi. Her ne kadar bu görevi mimarlara vermiş olsa da Şah Cihan projenin başında bizzat kendi durdu ve karısının anısı olacak bu eserin yapımını yönetti.
Babür Hükümdarı Şah Cihan’ın karısı Ercümend Banu Begüm’ün 1631 yılında 14. çocuğunu doğururken vefat etmesiyle dünya büyük bir anıt, mimari bir ağıt sahibi oldu. Ercümend Begüm, onu çok seven kocasının adlandırmasıyla Mümtaz Mahal, ölmeden önce dünyanın en görkemli anıt mezarının dikilmesini vasiyet etti. Bu rivayeti üstlenen kocası Şah Cihan ise karısını hakkıyla uğurlayabilmek adına Hindistan Agra’ya yeryüzünün gördüğü en ihtişamlı yapılardan birini inşa ettirdi.
Asıl adı Hürrem olan Şah Cihan’ın Ercümend Begüm ile gerçekleşecek evliliği henüz küçük yaşlarda karar verilen bir meseleydi. Şah Cihan, babası Cihangir’in veziri Mirza Gıyâsüddin’in oğlunun kızı olan Ercümend Banu ile 1612’de henüz bir şehzade iken evlendi.
Politik bir ilişki, ebeveynlerin karar verdiği bir birliktelik olarak başlasa da bu evlilik sonradan büyük bir aşka dönüştü.
Şah Cihan tahta geçtiğinde ve imparator olduğunda birçok hanımı olmuş olsa da Ercümend Begüm’e her daim farklı bir konum atfetti. Onu Mümtaz Mahal, yani “sarayın seçkini” olarak çağırması da buna bir delildi.
Şah Cihan güce ve iktidara ulaştıktan kısa bir süre, 4 yıl, sonra eşini doğum esnasında kaybetti. Ağır bir hüzne gark olan İmparator günlerce yemek yiyemedi, odasından çıkamadı. Bir süre yas tutan fakat daha sonra karısının vasiyetini gerçekleştirmek adına kendine gelen Cihan hummalı bir çalışmaya girişti.
- İran’dan, Osmanlı’dan, Hindistan’dan birçok mimarı huzuruna toplayarak, o beyaz tasvirin, Tac Mahal’in yapımı ile görevlendirdi.
Her ne kadar bu görevi mimarlara vermiş olsa da Şah Cihan projenin başında bizzat kendi durdu ve karısının anısı olacak bu eserin yapımını yönetti. Ailesinde anıt yapılar inşa ettiren tek kişi Şah Cihan değildi. Kendi babası Cihangir ve dedeleri de olağanüstü mozoleler inşa ettirmişlerdi. Bu tecrübeden faydalanmak isteyen, belki de kalbinin bir yerinde de onların yapıtlarını aşmak arzusu yatan Şah Cihan tüm bu yapıları Tac Mahal için bir ilham kaynağı olarak kullandı.
Tac Mahal’in kubbesini, minaresini, giriş kapılarını atalarının inşa ettiği yapılardan uyarlayarak müthiş bir tertip ortaya koydu. Farklı yapılardan aldığı unsurları, tek bir yapıda başarı ile birleştirdi ve Tac Mahal’in orijinal yapısını da yansıtabilmeyi başardı.
Şah Cihan karısını ebediyete uğurlamak için yaptırdığı bu yapıda, ahiret hayatını tasvir eden semboller oluşturdu. Üç parça şeklinde inşa ettirdiği yapıyı, hizmetkârların kalması için yaptırdığı ön avlu ile iki parçaya böldü. Önde kalan pazar bölümü bu dünyayı tasvir ederken, yemyeşil bir bahçe ile donatılmış avlu ise cenneti sembolize etmekteydi.
Anıt bölümünde olan Tac Mahal’in beyazlığı ise cennete göçen Mümtaz Mahal’in temizliğini ve kurtuluşunu temsil etmekteydi.
22 yıllık bir inşa sürecinin sonunda nihayet bitmiş olan anıt tamamlanana kadar Babür İmparatorluğu’nun hazinesinin büyük bir kısmını eritmişti. Ekonomik durumlar hepten kötüleşmeye başladığında tepkiler de ortaya çıkmaya başladı. En nihayetinde, babasının yeni ortaya çıkan hastalığını da fırsat bilen oğlu Evrengzîb tarafından tahtan indirilen Şah Cihan Tac Mahal’ı gören bir odaya hapsedildi. 1666 yılında vefat ettiğinde oğulları tarafından Tac Mahal’e gömüldü.
- Öldükten sonra çok sevdiği karısına kavuşan Şah Cihan ardından da kendi gözünden çıkan fakat zamanın yanağına düşen bir gözyaşı olarak Tac Mahal’i bıraktı.
İnşasında sadece mermer kullanılan tek yapı olan Tac Mahal, çevresi için kullanılan kırmızı kum taşı sayesinde tüm dikkatleri üzerine çekmektedir. Kırmızı ve beyazın tezatlığından ortaya çıkan bu durum zaten ışıl ışıl olan Tac Mahal’i bir inci gibi parlatmaktadır. Yaklaşık 177 dönümlük kocaman bir alanın içine kurulmuş yapının büyük bir kısmını bahçeler kaplamakta, ana türbe binası ise sadece 8 dönümlük bir alanda bulunmaktadır. Buna rağmen Tac Mahal dört köşesinde bulunan 42 metrelik minareleri ve 44 metre dış kubbesi ile oldukça büyük gözükmektedir.