Son dönemin en iyi ‘aşk’ kitabı
Cansu Çevik Turan’ın ilk kitabı “Yol Ayrımı” konusu ve akıcılığıyla kitapseverlerden tam not aldı. Biz de “Yol Ayrımı”nı Cansu Hanım’la konuştuk…
36. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı, 4-12 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirildi. Kitapseverler fuarda birçok yeni eser ve yazarla tanışma fırsatı buldu. Bu isimlerden biri de “Yol Ayrımı” isimli kitapla Cansu Çevik Turan’dı.
Yerli Sarah Jio
İlk kitabıyla kasım ayında okuyucuyla buluşan Cansu Çevik Turan için “Yerli Sarah Jio” benzetmesi yapılıyor.
Soluksuz bir heyecan
Yol Ayrımı daha ilk cümlesiyle okuyucuyu kendisine bağlıyor ve son satıra gelene kadar zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorsunuz. Kitabın ana karakteri ‘Melda’ bizlerden biri ve onun hikayesi karşısında gözyaşlarımızı tutmakta zorlanıyoruz.
Bu güzel kitap hakkında Cansu Çevik Turan ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
İşte Cansu Hanım’la yaptığımız söyleşi;
Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?
28 yaşındayım, asıl mesleğim Halka İlişkiler. Bu benim ilk kitabım ve bundan sonrası için tek uğraşımın sadece yazı yazma olmasını istiyorum.
Kitap yazma fikri birdenbire mi gelişti yoksa yıllardır planlıyor muydunuz?
Kitap yazma isteği aslında yıllardır hayalini kurduğum bir şeydi. Hem okumayı hem de yazmayı çok sevdiğim için ‘Günün birinde acaba bende insanların hikayelerimi okuyacağı romanlar yazabilir miyim?’ diyordum kendi kendime. Bu hayalimin günün birinde gerçekleşeceğini hep hissediyordum o yüzden şimdi hayallerimden birine daha bir tik atabiliyorum.
Kitaptaki karakterler bizlerden biri gibi… Kitabı okurken hiç sıkılmıyorsunuz ve bu karakterlerde kendinizde paylar buluyorsunuz. ‘Yol Ayrımı’nı yazmaya nasıl karar verdiniz?
Öncelikle çok teşekkür ederim. Kitabı yazmaya başlarken en çok dikkat ettiğim şeylerden biri kitap kahramanlarımın bizlerden biri olması, gerçek hayatta da karşılaştığımız ve herkesin hikayesine benzer şeyler yaşayan insanlar olmasıydı aslında. Yıllardır kafamda hep ‘Yol Ayrımı’ndaki gibi bir hikâye şekilleniyordu ve doğru zaman geldiğinde de hayalimde yaşattığım hikayem sayfalara dökülüp, kitap haline geldi ve okuyucularla buluştu.
Konu gerçek bir hikâyenin yansıması mı?
Konuya karar verirken elbette çevremde tanık olduğum aşk hikayelerinden esinlendiğim taraflar oldu ama hikâyenin bütünü sadece benim hayal gücümün yansıması.
Melda’yı biraz kendime benzetiyorum aslında. Karakteristik özelliklerini yazarken kendimden de bir şeyler katmadım desem yalan olur. Melda yalnızlığından keyif alan, insanlara karşı her zaman bir adım geride duran ve gerçek aşkı bulduğunda kendisinin de gün geçtikçe tanımaya başladığı aşık bir kadınla karşılaşan biri.
Hikayesi ve diliyle satırlar arasında kayboluyor insan. Aslında Türk okurlar mutlu sonlara bayılır. Kitabın son sayfalarında gözyaşları şiddetle akmaya başladı ve kendimi Melda’nın yerine koydum. Eminim kitabı okuyanlar da benimle aynı şeyi düşünüyordur, “Yol Ayrımı’nın devamı gelecek mi?”
Bu duyguyu geçirebildiysem size ne mutlu bana. Hikâyeye başlarken hikâyenin gidişatıyla ilgili kafamda hiçbir kurgu yapmamıştım, tek bildiğim bir şey vardı o da hikâyenin mutlu sonla bitmeyecek olmasıydı. Çünkü ben mutlu sonla bitmeyen hikayelerin kalıcılığına daha çok inanıyorum.
Bu hikâyenin devamı olmayacak ama ben başka hikayeler yazmaya devam edeceğim. Hatta şu anda üzerinde çalıştığım bir hikayem de var. Henüz tam olarak şekillenmiş değil ama inanıyorum ki en az Yol Ayrımı kadar okuyanlarda iz bırakacak bir hikâye olacak.
Son yıllarda Türk yazarların kaleme aldığı kitaplar beyazperdeye de yansıyor, sizin de böyle bir hedefiniz var mı?
Tabii ki neden olmasın. Her şeyin en başında yani kitap basılmadan önce bu teklifi yayın evim yaptı aslında. Yani kitabı senaryolaştırıp yapım şirketleriyle paylaşmak istediklerini söylediler. Tabii ki böyle bir şey olması benim için çok gurur verici olur. Ama henüz kitap çıkalı çok az bir zaman oldu o yüzden sanıyorum daha epey bir zamanımız var bunun için.