İngiltere'de erken seçim: Ana muhalefet seçimlere nasıl hazırlanıyor?
İngiltere hükümeti, parlamentonun Avrupa Birliği'nden ayrılığın (Brexit) gerçekleştirilmesinde anlaşamaması üzerine erken seçime gidilmesini istemişti. Jeremy Corbyn liderliğindeki ana muhalefetteki İşçi Partisinin de desteğiyle 12 Aralık'ta erken seçim yapılması kararı alındı.
Seçim kampanyasına başlayan Corbyn, konuşmalarında "vergi kaçakçıları, üçkağıtçı patronlar, çevreye büyük zarar veren şirketler ve milyarder medya sahiplerini" hedef alıyor.
İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn’nin iktidara gelmesinden en çok korkanların ülkenin zengin kesimi olduğu belirtiliyor. Bu duruma sebep olarak İşçi Partisi'nin iktidara gelmesi durumunda zenginlerin ödediği vergilerin yükseltilmesi ihtimali gösteriliyor.
İngiltere'nin AB'den ayrılma referandumunun üzerinden üç buçuk ve 2017 yılındaki erken seçimlerin üzerinden henüz iki buçuk yıl geçerken, İngilizler 12 Aralık'ta tekrar sandık başına gitmeye hazırlanıyor.
Parlamentonun alt kanadı Avam Kamarası’nda ana muhalefetteki İşçi Partisi'nin de desteğiyle 29 Ekim'de 438 oyla kabul edilen karar sonucunda İngiltere'de yılan hikayesine dönen Brexit tartışmalarının gölgesinde erken seçime gitme kararı alındı.
Erken seçimler neticesinde göreve gelecek yeni hükümetin parlamentoyu Brexit konusunda 31 Ocak 2020’ye kadar ikna etmesi gerekiyor. Brexit tartışmalarının İngiltere ve Avrupa siyaseti açısından bir süre daha zaman ve enerji israfına neden olmaya devam edeceği belirtiliyor.
Ana muhalefetteki İşçi Partisi erken seçim kampanyalarına hızlı başladı. Sahaya inen İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn her fırsatta sosyal adalet mesajı veriyor.
Corbyn son olarak, “İngiltere’de 150 milyarder varken 14 milyon insan yoksulluk çekiyor. Adil bir toplumda milyarderler olmamalı, yoksulluk olmalı” şeklinde yaptığı sosyal medya paylaşımı ülkedeki zengin kesimi telaşlandırdı.
İngiltere’nin zengin kesiminin İşçi Partisi’nin iktidara gelmesi durumunda kendilerine yönelik yeni yüksek vergiler getireceğinden endişe ettiği belirtiliyor.
Corbyn geçtiğimiz günlerdeki bir paylaşımında da Amazon’un İngiltere’de kazandığına göre oldukça düşük vergi ödediğini gösteren bir haberin linkini paylaşarak dikkatleri üzerine çekmişti.
İngiliz basınına konuşan üst düzey zenginlerin avukatları Brexit’in değil İşçi Partisi’nin kazanmasının tehdit olduğunu ifade ediyor. Hatta bazı üst gelir seviyesine sahip olanların Jeremy Corbyn’nin iktidara gelmesi durumunda “bir kaç dakika içinde” ülkeden ayrılmaya hazırlandığı öne sürülüyor.
"İşçi Partisi iktidara gelirse müvekkillerimin varlıkları başka ülkelere transfer edilecek"
Boodle Hatfield hukuk firmasından Geoffrey Todd da İşçi Partisi lideri Corbyn seçilmesi halinde müvekkilerinin varlıklarını bir kaç dakika içinde başka ülkelere transfer edeceğini duyurdu. Todd, müşterilerinin İşçi Partisi iktidarında yüksek varlık vergisi ödemekten endişe ettiklerini bildirdi.
Corbyn Londra'da meydanlara indi
Jeremy Corbyn, seçim kampanyası kapsamında geçtiğimiz günlerde Londra'da parti üyelerine seslendi. Ülkenin her bir parçasına değişimi getirme sözü veren Corbyn, konuşmasında "vergi kaçakçıları, üçkağıtçı patronlar, çevreye büyük zarar veren şirketler ve milyarder medya sahiplerini" hedef aldı.
Jeremy Corbyn, "Elitleri ne korkutuyor biliyor musunuz? Asıl korktukları şey vergilerini ödemeleri. Dolayısıyla bu seçimde her zamankinden daha çok ve daha kirli savaşacaklar. Üzerimize her şeyi atacaklar çünkü onlara karşı gelmekten korkmadığımızı biliyorlar." dedi.
"Vergi kaçakçılarının, üçkağıtçı patronların, çevreye büyük zarar verenlerin peşine düşeceklerini" söyleyen Corbyn, "Hangi taraftasınız?" diye sordu.
"Adil bir ülke inşa edebiliriz"
"Hileli sistemi desteklemek için propaganda pompalayan Rupert Murdoch'un medya imparatorluğunu" da eleştiren Corbyn, seçimi kazanması halinde İşçi Partisi hükümetinin bu gibi kişilerin değil halkın yanında olacağını ifade etti. Corbyn, "Hep beraber, yozlaşmış sistemi yıkabilir ve herkesi önemseyen daha adil bir ülke inşa edebiliriz." diye konuştu.
İngiltere siyasetinde Jeremy Corbyn'nin yeri
İngiltere’de 2015 yılının Mayıs ayında gerçekleşen seçimlerin ardından Ana muhalefetteki İşçi Partisi lideri Ed Miliband istifa etmişti. İşçi Partisi yeni bir lider arayışındaydı.
Jeremy Corbyn, partisine lider olmayı en başlarda düşünmedi ancak, ileriki süreçte adaylığını koyan isimlerin hiçbirisinin sol görüşü temsil etmediğini öne sürerek liderlik yarışında ben de varım dedi.
Parti liderliğine aday olabilmesi için en az 35 İşçi Partili milletvekilinin imzası gerekiyordu. O dönemde Corbyn'in bu imza sayısına ulaşmasının zor olduğu yorumları hakimdi; ancak Corbyn imzaların verilmesi için son tarih olan 15 Temmuz 2015 günü, imzaların teslimine 2 dakika kala 35 sınırına ulaşarak resmen İşçi Partisi liderliğine aday oldu.
Corbyn’in liderliğe aday olması için imza veren 36 milletvekilinden bir bölümü imzasını, başka adayları destekledikleri halde demokratik bir rekabet ortamının oluşması için vermişti. İşçi Partisi’nin liderliğine seçilen Jeremy Corbyn, özellikle gençlerin desteğini arkasına alarak İngiltere siyasetinin yükselen gücü haline geldi.
En az masrafta bulunan milletvekili
Corbyn bugüne kadar savunduğu politikalar ve katıldığı kampanyalar kadar mütevazı görüntüsüyle de dikkati çekti. Giysilerini büyük markaların mağazalarından değil yerel esnaftan aldığını belirtiliyor.
2009 yılında patlak veren meclisteki milletvekili harcamalarıyla ilgili skandalda Corbyn'in 650 milletvekili arasında en az masrafta bulunan milletvekili olduğu ortaya çıkmıştı.
Filistin konusunda birçok etkinlik içinde bulundu
Corbyn, ABD Başkanı Trump'ın göreve gelir gelmez Müslüman ülkelere vize yasağı uygulamasına sert çıkan politikacılardandı. Öyle ki Corbyn, Trump'a İngiltere'ye giriş yasağı konulmasını istedi.
Corbyn, geçmişte İngiliz Krallığının tamamen ortadan kaldırılması görüşüne sahipti, bu görüşünü birçok platformda bile getiriyordu. Bu nedenle partisinde dahi yıllarca istenmeyen adam ilan edildi.
Filistin Dayanışma Kampanyası'nın üyesi olan Corbyn, Filistin konusunda birçok etkinlik içinde bulundu, parlamentoda Filistin konusunda en etkin vekillerden biri oldu.
Öte yandan Corbyn’nin TV kanalı Channel 4'daki bir röportajında Hamas ve Hizbullah'tan 'dostları' olarak bahsetmesi, İran'a yaptırımların kalkmasını savunması, İsrail'in nükleer silahlarının feshi için bir politik sürecinin başlatılmasını savunması İngiltere’de büyük tartışmalara yol açmıştı.
Corbyn Kraliyet karşıtlığıyla biliniyor
Kraliyet karşıtı cumhuriyetçi ve pasifist görüşleriyle tanınan Corbyn İkinci Dünya Savaşı'ndaki dönüm noktalarından Britanya Hava Muharebesi'nin 75. yıl dönümü için yapılan törende herkes "Tanrı kraliçeyi korusun" (God save the Queen) adlı ulusal marşı söylerken eşlik etmedi.
Corbyn'in ise ulusal marş okunurken "sessizce ve saygıyla" dinlediğini söyleyerek kendisini savundu.
Corbyn'nin Türkiye'ye bakışı
Jeremy Corbyn, 2010 yılında Türkiye'ye giden ve gözlemci olarak KCK davasını izleyen heyet içinde yer aldı. Jeremy Corbyn, 22 Ekim 2010'da Morning Star gazetesindeki köşesinde dava ile ilgili gözlemlerini paylaşmıştı. "PKK ve Öcalan olmadan barış sürecinde çözüme ulaşmak mümkün değil" görüşünü savundu. Corbyn, 2013 yazındaki Gezi Parkı olayları sırasında Financial Times'ta yayınlanan "Türkiye Başbakanına Açık Mektup" adlı skandal metnin imzacıları arasındaydı.