Türkiye, İsrail, Amerika ve heykelcilik
Dünyada iki tür inanç, toprak ve sistem var. İlkinin mâzisi güçlü, kökleri sağlam ve özgüveni yerli yerindedir. Diğeri ise yıkılıp gitme, elden avuçtan çıkıp gitme korkusuyla yaşar ve bu korku onu zulme iter. Çünkü güçsüzdür ve gücünü, köksüzdür ve köksüzlüğünü, sağlam değildir ve çürüklüğünü, kendine itimadı yoktur ve korkusunu; zulümle, bayrakla, yalan tarihle, uydurma masallar ve heykellerle baskılamak ister.
Amerika’nın Kızılderililer hariç yerlisi yok. İsrail, hiçbir santimi kendisine ait olmayan bir toprakta diken üstünde duruyor. Türkiye’de Kemalist rejim halka rağmen var olmaya çabalıyor. İşte bu farklı nedenlerle Amerika, Türkiye ve İsrail’in rejim ideolojisi bir birine çok benzer.
Bu üç ülkede de rejimin propagandası için her yere bayrak asarlar. Türkiye’de ilaveten heykel dikerler. Her meydana, her köşeye, her okula, her kamu binasına hâsılı her yere Mustafa Kemal’in heykelini dikerler. Bu etkili propaganda aracıyla rejim diri olduğunu göstermek ister.
Dünyada iki tür inanç, toprak ve sistem var. İlkinin mâzisi güçlü, kökleri sağlam ve özgüveni yerli yerindedir. Diğeri ise yıkılıp gitme, elden avuçtan çıkıp gitme korkusuyla yaşar ve bu korku onu zulme iter. Çünkü güçsüzdür ve gücünü, köksüzdür ve köksüzlüğünü, sağlam değildir ve çürüklüğünü, kendine itimadı yoktur ve korkusunu; zulümle, bayrakla, yalan tarihle, uydurma masallar ve heykellerle baskılamak ister.
Amerika’nın siyahî zulmü, İsrail’in Filistin zulmü, Kemalizm’in Müslüman zulmünün temel nedeni de budur. Çünkü her birinin kökü olmadığı için geleceği de yoktur. Yaşamak için despotizme ihtiyaç duyar. Rejimin köksüzlüğünü ima etmemek, heykellerine, putlarına itiraz etmemek şartıyla hürriyetleriniz alabildiğince geniştir. Sarı, beyaz, siyah yahut Kızılderili de olsanız yeşil dolara, Siyonizm ve Kemalizm’e boyun eğdiğiniz müddetçe sıkıntı yoktur.
Bir de sadakatinizi ispat için her mekâna, dağa taşa bayrak asmalı ve heykel dikmelisiniz.
Türkiye’de Kemalistlerin yahut da işlerini Kemalizm’in ardına sığınarak görmek isteyenlerin heykel aşkı anlaşılabilir. Hiçbir Memluk, Selçuklu, Osmanlı Sultanı veya Emevi, Abbasî emirinin kendi devrinde heykelini yaptırdığını veya buna müsaade ettiğini göremezsiniz. Çünkü onlar, putları yıkmak için gelmiş İbrahim Aleyhisselamın millet ve inancındandırlar.
Oysa Mustafa Kemal’in heykelleri kendi sağlığında yapılmaya başlanmıştı. Bunun için de Clare Sheridan gibi pek çok istihbaratçı kadın gelmişti.
- Senelerdir savaş vermiş, bu nedenle aç biilaç milletin başka ihtiyacı yokmuş gibi, Viyana’ya Mustafa Kemal heykeli sipariş edilmiş, İstanbul’a ilk heykeli 3 Ekim 1926’da Sarayburnu Parkı'na dikilmişti. İstanbul heykelini yapan Heinrich Krippel'e Ankara ve Konya için de sipariş verilir. Ardından her mekâna ve hatta dağa taşa heykelleri dikilir.
İnönü’nün Heykel Kırdırma Tarikatı
Mağrip bölgesi tarikatı olan Ticânîliğin Osmanlı devrinde Anadolu’da faaliyeti yoktur. Tekkelere, tasavvufa ve hatta İslam’a düşman olan İsmet İnönü, adamı Kemal Pilavoğlu’na Türkiye’de bu tarikatın adıyla bir tekke kurdurur. 1950 seçimlerinde CHP’nin Ankara milletvekili adayı olan Kemal Pilavoğlu bu sözde tarikatın sözde şeyhidir ve müritlerini sürekli Mustafa Kemal’in heykellerine saldırtır.
- Sıkıyönetim Komutanlığı’nın 1972 tarihli raporunda bu hususta şu cümleler yazılıdır: “Liderleri Kemal Pilavoğlu, Abdurrahman Babür olan Ticânîlik, MAH tarafından kurulmuş istihbarat alınan bir tarikattır.” Kurulma tarihi 1940’ların başı. Yani İnönü’nün “tek adamlık” rejiminin ilk yılları…
Heykellere saldırtmanın gerisinde yatan sözde sebep, din. Ancak asıl amaç, Kemalist rejimi sağlama almak ve rejim muhaliflerini kışkırtarak afişe etmek ve sonra da icabına bakmak. Ancak sokağa dökülse başına geleceği bilen halk, feraseti ile bu oyuna gelmez.
Kimileri Pilavoğlu’nun İnönü ile irtibatlandırılmasını iktidarda olması ile ilişkilendirmenin yanlış olduğunu söyleyebilir. Buna cevabı ise 26 Nisan 1950 tarihli Zafer gazetesi ilgili haberinde şöyle veriyor: “Ticânî Tarikatı’nın şeyhi Kemal Pilavoğlu ve müritleri, İsmet İnönü’nün onayıyla partiye üye yapılmış, tarikat üyeleri köylerde toplantılar düzenleyerek parti propagandası yapmışlar ve köylüleri CHP’ye üye yazmışlardı. Atatürk heykellerine mel’unane tecavüzleri tel’in maksadı ile bugün büyük bir miting yapılıyor.”
Sonra ne olur biliyor musunuz? Koruma Kanunu’nun çıkarılmasının ardından “Ticânîler, heykel kırma eylemleri” gerekçesiyle CHP’den ihraç edilirler. Yani Kemal Pilavoğlu ve İnönü amaçlarına erişmiş, sahte tarikatın sözde müridlerine ihtiyaç kalmamıştır artık! Bir bir onların da icabına bakılır.
Heykel Dikme Kampanyası
Sabetayist Karacanlar, Milliyet’lerinde 1 Kasım 1963’de bir heykel kampanyası başlatır. 6 Aralık 1963 tarihli Milliyet’e göre 200.000 bin lira heykel bağışı toplanır. Bir TL’nin 4-5 dolar ettiği, paranın alım gücünün bugünküne nispeten onlarca kat büyük olduğu zamanlar…
Kampanyaya ilkokul talebelerinden Bursa Musevi Cemaatine, işçilerden Zeki Müren’e, CHP’den Bankalara, mahkûmlardan askerlere pek çok kişi ve kurum para verir veya verdirilir. Zira kimi gönüllü vermiştir, kimi de zamanın şartları gereği kendini mecbur hissetmiştir.
Böylece yurdun dört bir yanı heykellerle donatılır ve belirli zamanlarda gidilip tazim edilir, dilekte bulunulur.
Zamanımız Ve Heykel
İslam ile irtibatı olmayan kimseler heykel yapmak istiyorsa bu onların kendi meselesidir. Ancak, bunu ülke sathına yayıp icbar etmesinin gayesi bellidir. Herkes bilir ve kabul eder ki, milletle, değerleri ve inancıyla açıktan savaşamayanlar, kendilerini heykellerin ardına saklayarak yaparlar bunu.
Bir başka mesele ise zamanımızın bazı AK Partili belediyelerinin de bu heykelcilik işine girişmiş olmasıdır. Mesela Fatih Edirne Kapı mevkiine, Fatih Sultan Mehmed Han hazretlerinin heykeli dikilmiştir. Elbette bu tek örnek olmayıp, onlarca, yüzlerce misali vardır.
- Lakin son olarak, Ordu Büyükşehir’de yaşanan Ertuğrul Gazi heykeli skandalı bu işin çığırından çıkmak üzere olduğunu gösteriyor. Çünkü “Hz İbrahim’in milletindenim” diyen bir kimse, her türlü şahsiyetten bağımsız olarak, yaşayan veya tarihe mâl olmuş bir kimsenin heykelini dikemez. Dikiyorsa sıkıntı büyük demektir ve Recep Tayyip Erdoğan’ın bu işe de el atması beklenir.
İslam Ve Heykel
Ayrıca meselenin bir de İlahî veçhesi vardır ki, İslam bunu tümüyle reddeder. Bırakınız heykeli, bir mekâna resim asılmasını da…
Bu hususta birkaç sahih rivayeti nakledelim ki, bilinmeyen veya unutulan bu hassasiyet yeniden canlanır. Umulur ki, hata etmekte olan Müslümanlar, Allah Rasülü (a.s.v.)’ın ikazına kulak verir. Zira Allah'ı, yaratma fiilinde taklit mânâsı taşıyan tasvirler konusunda Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselâmın ikazları çok çok ağırdır. "Tasvirin olduğu yere melek girmez!" "En büyük azâba maruz kalacak kimseler musavvirlerdir!" "Dünyada suret yapana kıyamet günü ‘haydi, yaptığına ruh üfle’ denecek ve üfleyemeyecek!" şeklindeki ikazları, Müslümanlar açısından büyük ehemmiyet arz etmek zorunda.
- Hz. Aişe (r. anhâ) annemiz şöyle anlatır: "Hz. Peygamber (a.s.v.) bir seferden dönmüştü. O’nun yokluğu esnasında, üzerinde kanatlı at timsalleri bulunan bir örtüyü eve asmıştım. Bana onu indirmemi emretti, indirdim. Hz. Peygamber (a.s.v.) onu görünce "Kıyâmet günü azabın en şiddetlisine dûçar olacak kimseler, Allah'ın yarattıklarını taklid edenlerdir" buyurdu...”
- Dehlevî'ye göre; duvar ve elbisenin resimlenmesi iki sebepten yasaktır: İsrâf ve iftihârı önlemek, putperestlik kapısını açmamak!
Ordu Belediyesi’nin yapması gereken şey, yaptırdıkları heykel Ertuğrul Gazi hazretleri yerine, dizide onun rolünü üstlenen sanatçıya benzemediği için heykeli değiştirmek değil, tümüyle bu yanlış fiilden vazgeçmektir. Sadece Ordu değil diğer tüm kurum ve kuruluşlar da…
Yoksa bir İbrahim gelir kaldırır!