Kolonya yeniden gündemimizde
Hoş kokusu, ferahlık veren yapısı ve içerdiği alkol sayesinde dezenfektan özelliği ile kolonya, her evin baş köşesinde bulunur. Bayramlarda, evde misafir ağırladığımız özel günlerimizde ikram edilen kolonya çeşitleri, an’anevi kültürümüzün olmazsa olmazlarından biri. Son zamanlara kadar hemen her misafire ikram edilen kolonya bugünlerde unutulmuş bir âdet haline gelmiş hatta kolonya ikram eden yaşlılarımıza “artık böyle şeyler mi kaldı” diye hayıflanılır olmuştu. Koronavirüsün bize hatırlattığı bir âdetimiz de kolonya oldu son günlerde.
İlk defa 1709’da İtalyan Giovanni Paolo Feminis tarafından Köln’de üretilen kolonya, bütün zamanların en çok kullanılan tuvalet malzemesi olarak da bilinir. Hakkında bazı efsaneler de yok değildir. Tevatüre göre bir keşiş Macaristan kraliçesi Elizabeth için bu kokuyu üretmiş ve ismine “Macar suyu” demiştir. Ardından da Floransa’da bulunan Santa Maria Manastırı rahibeleri bu alkollü kokuyu üretmeye başlamış; İtalyan seyyah ve parfümcü Feminis de Floransa’da bu kokuya tesadüf etmiş ve başrahibeden formülünü almış. Köln’e gelip yerleşen Feminis bu formülün içine bergamot, limon ve portakal esansı katmış ve bugünkü kolonyanın ortaya çıkmasını temin etmiş.
Kolonyanın Avrupa’da yaygınlaşmasının en büyük sebebi ise Köln Tıp Fakültesi’nin bu kokuyu tıbbî bir ürün olarak onaylamasından sonra olur. Bundan sonra da tıbbî maksatla kullanılmaya başlanır. Sindirim sistemi rahatsızlıkları için damıtılarak, antiseptik özelliği sebebiyle ağızda çalkalanarak, yara temizliğinde de sürülerek kullanılırdı.
Uzun yıllar tıbbî gayeler için kullanılan kolonya yavaş yavaş tuvaletlerde tercih edilmeye başlandı. 18. yüzyılda Fransız İhtilâli sebebiyle aristokrasi mağlup olunca pahalı kokuların da itibarı azaldı. Çünkü pahalı kokular aristokrat sınıfının kullandığı ürünlerdi. Bu sebeple kolonya sadeliği ve ferahlatıcı özelliğiyle ön plana çıktı.
Ciltte kullanıldığında muhtevasındaki alkolün çabucak buharlaşması, buharlaşan alkol moleküllerinin etrafındaki ısıyı çekmesiyle kullananda bir ferahlık hissi uyandıran kolonya artık serinlik için tüketilmeye başlamıştı.
Hz. Peygamber’in (sas) güzel kokuları sevdiği bilindiğinden koku konusuna meraklı olan ve daha çok esans kullanan Müslümanların kolonya ile tanışması da güç olmadı.
2. Abdülhamid devriyle birlikte ithal edilen kolonya, 1882’de yerli üretime geçti ve evlerde gül suyu ikramının yerini almaya başladı. Zamanla bütün evlerin köşesini süsleyen bu serinletici sular, limon çiçeğinden olduğu gibi, tütün, lavanta, gül, mandalina özlerinden de istihsal edilir ve tüketilir oldu.
Bunun yanında keskin kokusu sebebiyle ayıltıcı özelliğini de unutmayalım. Bayılan bir kişiye kolonya koklatılması, rehavet çöktüğünü hisseden kişinin gidip kolonya sürünmesinin sebebi de bu.
Bakalım virüs bizden neleri götürürken daha neleri hatırlatacak. Ancak günümüzdeki kolonyalar ile eski kolonyalar arasında hiçbir ilişki kalmadı. Zira eski kolonyalar sadece etil alkol, su ve bitki esanslarından oluşurdu. Günümüz kolonyaları parfüm ve pek çok sentetik maddeden üretiliyor. Bu nedenle kullanımını asla tavsiye etmiyoruz.
Dilerseniz evinizde kendiniz kolayca kolonya üretebilirsiniz.
- ■ 800 cc 80 derece etil alkol
- ■ 200 cc su
- ■ 5 gr dolayında çeşitli bitki yağları ekleyerek karıştırın işte size gerçek kolonya.