İletişim ve sosyal medya:Kafamızı ekrandan kaldırırsak ne göreceğiz?

ERSİN ÇELİK
Abone Ol

Madem telefonsuz, internetsiz bir hayat düşünemiyoruz, önümüzdeki zamanlarda bir mucizenin gerçekleşip sosyal medyadan uzak kalacağımızı öngöremiyoruz ve hayatı sosyal medyada yaşamaya devam edeceğimiz önümüzde duruyor… O zaman asıl meselemiz bu mecraları bilinçli kullanmaya kafa yormak olmalı. Birçok kullanıcı için maniple edilme, tuzağa düşme, aldatılma, algı operasyonlarına mâruz kalma ve dolandırılma hikâyeleri mutlaka olmuştur.

Biraz uzun bir alıntı olacak. Lakin bir gün böyle bir yazıya giriş olması için not etmiştim bu satırları.

“Yaylı arabayla, karı, koca ve iki çocuk, babam ve bacısı, büyük halam, bir buçuk ayda Şam’a gidiyorlar. Tarih 1913. Aynı adam bir gün yani 1958'de İstanbul'dan Şam’a bu sefer uçakla bir buçuk saatte varıyor. Düşününüz! Bir ömürdeki değişime bakınız. Yalnızca buranın değil, dünyanın, insanlığın hepten değiştiği bir zaman dilimi. Tarihte bunca ilgi çekici başka hiçbir dönem daha yoktur. İnsanlığın geçmişi üç yüz binse, onca yıldır insanlar dış güçlü, çoğunlukla hayvanların çektiği taşıtlarla hareket etmişler. Artık bunlar, birdenbire kendi kendine hareket eden nesnelerle yer değiştirmeye başlamıştır. İnanılmaz bir şey bu.”

Felsefe profesörü Şaban Teoman Duralı Hoca, ‘Öyle Geçer Ki Zaman’ isimli hatıratında, dünyanın yaşadığı hızlı dönüşümü babasının seyahatleri üzerinden çok güzel özetlemişti. Konuyu yaylı arabadan getirip sosyal medyaya bağladığımda ‘iletişim ve sosyal medya’ üzerine kaleme alacağım yazıların ilkini de ortaya koymuş olacağım.

İngiliz mühendis ve bilgisayar bilimi profesörü Tim Berners’in, World Wide Web'in (www) mucidi olarak 1990'da ilk web sitesi W3'ün ne olduğunu anlatan online sayfayı oluşturmasının üzerinden 30 yıl geçti. İnsanlık 1995’de Windows’un yeni sürümü 4.0 yani Windows 95’le tanıştı. Aynı yıl internet üzerinden ilk kitap satışı yapıldı. Bir yıl sonra da İnternet Explorer girdi hayatımıza. Sonrasını ise hissetmesek de parmaklarımızın ucuyla dokunarak yaşadık.

  • YouTube’a ilk video 2005’te yüklendi. ‘Hayvanat bahçesindeki ben’ başlığıyla yayında. Daha dün gibi değil mi? Bir yıl sonra da ilk tweet atıldı. Yani Twitter ile tanıştık. Tam 14 yıl oldu. İnternetli dünya 30 yılda her alanda büyük bir dönüşüm ve ilerleme kaydederken, ‘WEB2.0’ diye adlandırılan sosyal medya çağı 15 yıl içerisinde dünyayı, insanlığı, medeniyetleri, nesilleri, eğitimi, medyayı, iletişimi ve dahi aklınıza gelen hemen her şeyi alt üst etti.

Sizi bilgiye boğmak istemiyorum ama şu veriyi de ara not olarak aktarayım: Günümüzde dünya nüfusunun yarıdan fazlasının internete erişimi olduğu tahmin ediliyor. Dev teknoloji şirketleri dünyanın geri kalan kısmını da uydular, zeplinler ve balonlar aracılığı ile online hayata kavuşturma (sömürme) projeleri yürütüyorlar. İnternetsiz dünya, internet ekonomisinin gözlerini kamaştırıp duruyor. Ancak aynı dünyada 2,2 milyar insan hala temiz suya ulaşmış değil. Yine aynı dünya nüfusunun 700 milyonu ise aç. Bakın yoksul değil aç. Yani yeterli beslenemiyorlar.

Dev teknoloji şirketleri dünyanın geri kalan kısmını da uydular, zeplinler ve balonlar aracılığı ile online hayata kavuşturma (sömürme) projeleri yürütüyorlar. İnternetsiz dünya, internet ekonomisinin gözlerini kamaştırıp duruyor. Ancak aynı dünyada 2,2 milyar insan hala temiz suya ulaşmış değil.

Türkiye’ye ve sosyal medyaya dönecek olursak.

Ülkemizde Ocak 2020 verilerine göre 63 milyona yakın internet kullanıcısı var. Bu rakamın pandemi sonrası yaygınlaşan uzaktan eğitim ile 65 milyonu geçtiği tahmin ediliyor. Türkiye’de 54 milyonun üzerinde de sosyal medya kullanıcısı var. Tek bir kişinin birden fazla sosyal medya hesabı açtığını düşünürsek bu rakamı iki, hatta üç ile çarpmak gerekiyor. Londra Merkezli We Are Social’ın 2020’nin ilk çeyrek verilerine göre, Türkiye’de 37 milyon Facebook kullanıcısı var ve Facebook’un en fazla kullanıldığı ilk 10 ülke arasında, Avrupa’da ise ilk sıradayız. Gelelim Instagram’a. Türkiye’de 38 milyon Instagram kullanıcısı var ve dünyada 6. sıradayız. Medyanın, politikacıların günlük üretim ve tüketim merkezi haline gelen Twitter’ın Türkiye’deki nüfusu 11,8 milyon. Dünyada altıncı, Avrupa’da ise ikinci sıraya yerleşiyoruz.

Durun her şey bitmedi, Hüseyin kodlarımızı tamir ediyor!
Gerçek Hayat

Aynı rapora göre; Türkiye’deki 16 ile 64 yaş arası sosyal medya kullanıcıları sosyal medyada günlük 7 saat 29 dakika geçiriyorlar. İşte tam olarak burada durmamız gerekiyor. Günde 7 buçuk saatimizi sosyal medyada geçiriyoruz. Bu satırları yazan ben dahil. Çok değil 30 yıl önce, yani internet hayatımıza girmeden, saatlerce televizyon başında geçirilen zamanın elimizden kaçıp gitmesine üzülen, kahrolan bir toplumduk oysa.

  • Mustafa Merter Hocanın geçtiğimiz yıl Sevda Dursun’a verdiği röportajdaki şu tespitlerini de not etmiştim: “O aptal telefonlara ne kadar bakıyorsak, o kadar ifsad oluyoruz. Oradan zehir aktığını düşünün, bu zehirlenme herkes için geçerli. Bakanından doktoruna, psikiyatristinden psikoloğuna herkesin bağımlı olduğu bir toplumda kime anlatacağız bunun zararını?”

Evet, neredeyse herkes bağımlı oldu ama telefonun kendisine değil, telefonun bağlı olduğu ağa, internete... Bunu kendimize itiraf edemiyoruz belki ama kafamızı ekrandan kaldırıp evde, iş yerinde, misafirlikte, arkadaş buluşmasında ve hatta yemek yerken dahi elimizdeki telefonun ekranına odaklandığımızı acı bir gerçek olarak aslında hepimiz biliyoruz.

İnternetsiz telefon

Madem telefonsuz, internetsiz bir hayat düşünemiyoruz, önümüzdeki zamanlarda bir mucizenin gerçekleşip sosyal medyadan uzak kalacağımızı öngöremiyoruz ve hayatı sosyal medyada yaşamaya devam edeceğimiz önümüzde duruyor… O zaman asıl meselemiz bu mecraları bilinçli kullanmaya kafa yormak olmalı. Birçok kullanıcı için maniple edilme, tuzağa düşme, aldatılma, algı operasyonlarına mâruz kalma ve dolandırılma hikâyeleri mutlaka olmuştur. Çünkü bu mecraların büyüsüne kapılan herkes için bir mağduriyet üretecek kadar mayınlı bir alan söz konusu. Bu yazının ve nasip olursa bundan sonraki yazıların amacı da bu mayınlı bölgede doğru adımlarla yürüyebilmek olacak.

Birçok kullanıcı için maniple edilme, tuzağa düşme, aldatılma, algı operasyonlarına mâruz kalma ve dolandırılma hikâyeleri mutlaka olmuştur.

Paylaşma üzerine kodlanan fakat kullanıcılarının çok büyük bir bölümünün başkalarının paylaştığı içerikleri tükettiği sosyal medyayı nasıl okumalıyız sorusuna yanıt arayacağız öncelikle.

  • Bir kısmını aşağıda sıraladığım ve hemen herkesin zihninde olan soruları da yanıtlamaya çalışacağım.
  • • Hesabımı nasıl kullanmalıyım?
  • • Ne paylaşırsam nasıl okunur?
  • • Beni bu paylaşımı yapmaya zorlayan sebepler neler? Üzerimde kimlerin baskısı var?
  • • Ben aslında kimim ve sosyal medyadaki ‘ben’ kim?

Şimdilik Bundle Post’un kurucusu Robert Caruso’un, daha sonra üzerinde duracağımız ‘etkileşim pazarını’ özetlediği sözler ile noktalıyorum: “Sosyal medyada içerikler sohbetle, sohbetler etkileşimle ve etkileşimler yatırımla sonuçlanır.”