Belirsizliği yönetmek, ahlak ve iktisat

EROL YARAR
Abone Ol

Gelecekte ne olacağını yıldızlara bakarak bilmeye çalışmak müneccimlerin mesleğidir. Yarın ne olacağını Allah’tan başka kimse kesin olarak bilemez ama insanoğlu daima geleceği tahmin etmek için yöntemler aramış, modeller kurmuş ve bu yolda epey bir mesafe kat etmiştir. Bu ilerlemenin günlük hayatımızdaki en önemli fiziki sembolü hava durumu raporlarıdır. Yer, miktar ve zaman temel üçlüsü içinde oluşturan modellemelerle tahminler çok ilerlemiştir. Tahminler her zaman isabetli olmasa bile gelinen noktada büyük ölçüde doğru çıkmaktadır. Hayatımızı kuşatan en önemli tahmin ilmi ise iktisat ilmidir. Tahmin modelleri, hava raporlarından çok daha karmaşık bir yapı içinde, maddi unsurlar yanında son iki yılda hayatımıza giren virüs etkisi gibi psikolojik, sosyal ve siyasi olayların etkisiyle adeta her gelişmeden nem kapan iktisat, aslında olanı iyi yönetme ve bilinmeyeni bilinene tutarlı tahminlerle indirgeyerek doğru zamanda doğru tercihler yapmayı sağlayan; bir matematik bilimi olduğu kadar sanattır aynı zamanda.

İşin matematik boyutu en kolay olanıdır. Tahmine esas teşkil edecek algoritmaları oluşturmak ise en az bir tuvale resim yapmak kadar zor bir sanattır. Elinizde bir fırça, bir tuval ve sonsuz renk opsiyonu yerine çok fırça, çok tuval, çok boya ve bunların yanında daha birçok malzemeyi içeren bir çeşitlik vardır. “Bu virüs de nereden çıktı! Bunun benim resmimde yeri yok’’ diyemezsiniz çünkü siz istemezseniz bile o çıka gelir ve sizin resminizi mahveder. Hesaba en baştan başlayarak yeni bir tablo yapmanız gerekir. “Şimdi resmi bitirdim’’ derken Ukrayna istilası çıkar ve yine resminiz mahvolur. Hesapta olmayan kriz ve belirsizliklerin yanında öngörülebilen hadiselerin dozundaki farklılık bile sizin resminizi bozar. Bu karışıklık içinde yolunu bulma şiarı iktisat ilmini cazip kılarken bir o kadar da ayağa düşürür çünkü herkes hakkında konuşabilir ve fikir yürütebilir. Müspet ilimlerde göremeyeceğiniz bu mesleki saygısızlık, maalesef iktisat ilminde vardır: herkes konuşur ve sadece devleti değil dünyayı bile yönetir (!)

Doğru olanı yapmak yerine elindekini koruma

Kadim kültürlerde iktisadın temel bilgisi ve belirsizliği yönetme usulleri, aile yönetimi için, davranış biçimleri olarak nesilden nesile, kadınlar öncelikli olarak aktarılır. Güvenli limanlara yatırım yapılır, küçük kaynaklar yıllarca biriktirilerek büyük işlerde kullanılır. En kötü senaryonun dahi cevabı bu davranış biçimlerinde içinde vardır. Ağustos böceği olmamak, ayağı yorgana göre uzatmak, zamanı gelir diye saman saklamak gibi örnekler verilerek doğru davranış modelleri önerilir ve uygulanır. Ama en büyük problem büyük başlardadır. Makam, mevki, servet ve buna bağlı imkanlar ve sorumluluklar arttıkça bu tavsiyeler yerini, eldekini veya konumu koruma öncelikli tercihler veya popülist çözümlere bırakır. Amaç doğru ve iyi yönetmekten çıkıp mevcut konumu muhafaza etme haline gelince makam sahiplerinin yönettikleri, elin malı diyebileceğimiz bütçelerin dağıtılması kolaylaşır. Esasında, global bir köy haline gelen dünyanın en büyük sorunu budur.

“Doğru olan nedir ne yapılmalıdır?’’ sorusu yerine “mevcut pozisyonun korunması için nereden kaynak bulunur ve bu kaynak nereye harcanırsa bu hedefe ulaşılır?’’ sorusu sorulur ve bu sorunun cevabı alınır. Artık, doğrular yerlerini konumu muhafazaya bırakmıştır. Bütün bu karmaşanın içine gelecekle ilgili belirsizlikler de eklenince kaos başlar. Kısaca ifade edersek iktisat ilmi; kişisel, ulusal veya küresel ölçekte tahminleri içeren bir eylem stratejisi ilmidir. Sonuçları globalleşen dünyada hepimizi etkiler. İyi iktisadi öngörü ve buna bağlı uygulamalar gelişimin yolunu açar. Aksi halde fakirlik ve sosyal karmaşa egemen olur.

Belirsizlik rahatsız eder

Belirsizliği yönetmede en önemli kural, mevcut konumun tespitidir. Bu, günümüzde kurumlar aracılığıyla yapılıyor. Devletler, İstatistik kurumu veya Bilgi Merkezi, adı ne olursa olsun “neredeyiz?’’ sorusunun cevabını veremeyen bir kurum nereye gidileceğini ve nasıl gideceğini de söyleyemez. Gelişmiş ülkeler bu tespitleri çok önemser ve düzenli olarak bilgi toplayarak yayınlar. Diğer ülkelerde ise hem bu bilgilere erişmek zordur hem de özellikle Çin gibi kapalı ülkelerde, erişilen verilere güvenilmez çünkü oradaki kurumlar ellerindeki bilgileri genellikle manipüle edilmiş şekilde yayınlarlar. Enflasyon gibi veriler bu yüzden her daim tartışma konusudur. Sıklıkla ihtiyaç duyulan malların halkın bütçesindeki ağırlıkları ile devlet kurumlarının verisini topladığı malların veri sepetindeki ağırlığının farklı olması tereddüte ve hatta öfkeye dönüşür; devlete ve siyasete olan güveni sarsarsacak boyuta gelir.

Belirsizlik rahatsız edici ve endişelendirici bir durumdur. En iyi davranış biçimi, kişisel tevekkül ile korkulara esir olan toplum yapılarından değil iktisatlı yaşam içinde paylaşmayı bilen toplum yapılarında ortaya çıkar.

“Adalet eden korkmaz”

İslam’ın temel ahlak anlayışı israftan uzak durmak, çalışıp gayret etmenin sonuçlarını tevekkül ile karşılamaktır. Hz. Ömer’in “adalet eden korkmaz“ sözüyle özetlediği sosyal nizam, huzursuzluk kaynağının adaletsizlik olduğuna işaret eder. Allah’ın mutlak emri olan doğruluk, israftan uzak yaşam biçimleriyle sosyal nizamın temelidir. Aldatmak, İslam ahlakında olmayan bir sıfattır. Belirsizliği yönetirken sapılan gayrimeşru yolların sonu hep hüsran olmuştur. Doğruluk her zaman başarının, huzurun ve ilahi yardımın temel kaynağıdır.

Yüksek ahlat temelinde yüksek teknoloji içeren kalkınma modeli

İslam ülkeleri eşitsizlik, adalet ve doğru paylaşımlar açısından sınıfta kalan ülkeler gurubu içindedir. İslam mükemmeli tarif etse de, müslümanların görüntüsü o mükemmellikten çok uzak kalmıştır. İktisadi gelişme, istikrar ve huzur ancak doğruluk, adalet ve ehliyet temelinden filizlenen bir yaşam biçimi ve sosyal nizam ile mümkündür. Her koşulda bunları muhafaza etmek yaşam gayemiz olmalıdır. Belirsizliklerin sürekliliği, dünya hayatının vazgeçilmez bir parçasıdır ve uyulması gereken temel kideler ile değişmez bir bütünlük arzeder. Belirsizliği yönetebilmenin, matematik ve sanat karışımı bir tecrübeyle yoğrulmuş bu beceriye sahip olmanın ilk ve en temel kidesini ahlak teşkil eder. Ahlak olmadan gelen büyümeler huzur getirmez. Bizim dünyaya sunmamız gereken iktisadi gelişme yöntemi inancımızda vardır. Bizlerde olması gereken, yüksek ahlak temelinde yüksek teknoloji içeren bir kalkınma modelidir. Ehliyet ve adalet de onun mayasıdır.

Vesselam…