ABD’nin Almanya’daki nükleer silahları koalisyon krizine dönüşüyor
Almanya, ABD’nin dünyada en çok askeri varlık gösterdiği Japonya’dan sonra ikinci ülke. Ayrıca dünyanın en büyük askeri üssü de Almanya’da bulunuyor. Enteresan olan, federal hükümetin Almanya’daki ABD askeri varlığını finansal desteklemesi. Hükümet son 7 yılda, Almanya’daki üslerde bulunan ABD askeri birliklerine 243 Milyon Avro destek sağladı. Bunun dışında 480 Milyon Avro ile ABD yerleşkelerinin bakım ve onarımını üstlendi.
Bu yazı 11 Mayıs 2020 tarihinde, Gerçek Hayat dergisinin 1020. sayısında yayınlanmıştır.
ABD’nin Batı Almanya’da B-61 tipi 20 atom bombasının bulunması uzun yıllardır birçok Alman vatandaşını ve siyasileri rahatsız eden bir gerçek. Her bir nükleer bombanın tahribat gücü Hiroşima’ya atılan bombanın 13 katı. Avrupa genelinde 180 nükleer silah bulunuyor. ABD’nin Almanya’da bulunan nükleer bombalarına muhalefet eden Yeşiller ve Sol Parti’ye son günlerde hükümet ortağı SPD’de katıldı. ABD’nin Avrupa’da bulunan nükleer silahlarını 2024’e kadar modernize etme çalışmaları Federal Koalisyon Hükümeti ve Federal Parlamentoyu ikiye böldü.
SPD Grup Başkanı Rolf Mützenich ve parti eş genel başkanı Norbert Walter-Borjans’ın ABD’nin Almanya’da bulunan nükleer silahlarını çekmesi ve Almanya’nın NATO çerçevesindeki nükleer katılımını sona erdirmesi gerektiğini açıklaması ülke gündemine oturdu. SPD talebini, Trump’ın yeni bir nükleer strateji izlemesi ile açıklıyor. SPD Grup Başkanına göre Trump nükleer silahları caydırıcı bir unsur olarak değil de, savaşta kullanılacak etkin bir silah olarak görüyor. Almanya, NATO üyeliği kapsamında savaş halinde ABD nükleer bombalarını Alman pilotları ve uçakları ile atmayı taahhüt etmişti.
ABD nükleer silahlarını Almanya’da istemeyen siyasilere göre Almanya 45 yıldır Nükleer Silahlarının Yayılmasını Önleme Anlaşmasına aykırı hareket ediyor. En son 2010 yılında Federal Parlamento hükümetten ABD’nin nükleer silahlarını Almanya’dan çekmesi yönünde irade göstermesini talep etmişti. Oysa ki son 10 yılda görev yapan üç SPD’li Dışişleri Bakanı NATO toplantılarında 2021 itibarıyla ABD’nin Almanya’da bulunan nükleer silahlarını modernize etme planına ve bununla birlikte Almanya’nın yeni nükleer silahlar ile uyumlu savaş uçaklarını envanterine katma kararına onay vermişti.
- Savunma Bakanı Annegret Kamp-Karrenbauer (AKK) bu amaçla F-18 savaş uçaklarını satın alacaklarını kısa süre önce açıkladı. Alman Hava Kuvvetleri ABD nükleer bombalarını taşıma kapasitesine sahip Tornado tipi 45 savaş uçağına sahip. Savunma Bakanı AKK Tornadoları 93 adet Eurofighter ile yenilemek istiyor. Federal bütçenin korona pandemisi ile mücadele kapsamında aldığı ekonomik önlemler ile ağır yük altına girmesi ve Alman ekonomisinde 2020’de %6.3 küçülme beklentisi savunma bakanının yenileme planına olan tepkileri arttırıyor.
Almanya Dış Politikasında Paradigma Değişikliği
Avrupa Birliği’nin en güçlü ülkesi, 4,2 trilyon dolar GSYH ile dünyanın 4. büyük ekonomisi olan Almanya, şu günlerde yaşanan ve önümüzdeki yılları etkileyeceği öngörülen korona pandemisinin küresel sistemi ve ticareti sarsmasıyla birlikte uluslararası politikada yeni rol arayışlarını tekrardan tartışmaya açtı. Alman jeopolitiğinin en güçlü ayağını ihracat odaklı ekonomisi oluştururken bu olgu Almanya’yı uluslararası tedarik zincirlerinin güvenliğine ve dış ticarete bağımlı kılıyor. Almanya ekonomisi için serbest ticaret şartlarının ve serbest pazar ekonomisinin korunması vazgeçilmez parametreler. Trump döneminde gerilen iktisadî ve siyasî ilişkiler transatlantik ilişkinin yeniden düzenlenmesini dayatıyor. Almanya’nın son dönemde ekonomik çıkarları her ne kadar ABD’nin çıkarları ile çatışsa da, Almanya ve Avrupa ABD savunmasına ve nükleer gücüne ihtiyaç duyuyor.
- Almanya’nın dış politika algısı, ortak değerler etrafında birleşen ve ortak değerler için çabalayan uluslararası siyaset yerine rekabetçi bir uluslararası sistem algısına dönüştü.
Bununla birlikte ‘yeni düzen’ ve ‘yeni gerçekler’ ışığında Almanya için soft power ağırlıklı dış politika stratejisi küresel düzende ve AB içerisinde daha etkin ve liderlik pozisyonuna talip bir güce dönüşmesi gerektiği fikri yaygınlaşıyor. Almanya, transatlantik ilişkilerin kıskacında ABD’nin gölgesinde yeni bir dış politika oluşturma gayretinde.
Yeniden Konumlanma Sancısı
8 Mayıs 1945’de silahlar sustuğunda, Nazi propaganda bakanlığı tarafından ‘bin yıl süreceği’ iddia edilen Nazi İmparatorluğu sadece 12 yıl ayakta kalmış, İkinci Dünya Savaşı süresince 60 milyon insan hayatını kaybetmişti. 5 Haziran 1945’de müttefik devletler Sovyetler Birliği, Birleşik Krallık, Fransa ve ABD Berlin Deklarasyonu’nu imzalayarak işgal edilen Almanya’yı ve Berlin’i dört bölgeye böldü. Müttefik devletler kendi bölgelerinde kendi çıkarları doğrultusunda siyasî ve ekonomik kararlar alıyordu. Kısa süre sonra yönetim merkezlerini birleştiren müttefiklerin kararına Sovyetler Birliği’nin karşı çıkması soğuk savaş düzenini ortaya çıkardı. Almanya’nın şartsız işgaline ilişkin deklarasyon özetle müttefik devletlerin Alman hükümeti, yüksek komutanlık ve her türlü bölge belediye ve yerel hükümetlerin yönetimini üstlenmesini sağlıyordu. Müttefikler, Almanya’nın tamamen silahsızlandırılması ve askerlerden arındırılması dâhil, gelecekte güvenlik için gerekli tüm önlemleri alabileceklerini bildiriyordu.
Nazi Almanya’sının çöküşü ile birlikte Almanya askeri bağımsızlığını tamamen kaybederek, âdeta ABD’nin savunma stratejisinin Avrupa üssü oldu.
1945 ile 1955 arasında Almanya topraklarında bulunan 400 bin yabancı askerin yarısı ABD askerlerinden oluşuyordu. İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya düzeninde şekillenen bugünkü Almanya’nın dış politikası dört temel üzerinde yükseliyor; tam bağımsızlık, doğu-batı Almanya’nın birleşmesi, batı ittifakı ile bütünleşme ve diplomasi, barış ve soft power odaklı dış politika.
Sancılı Ferağat
Almanya, o yıllarda Sovyetler Birliği’nin itirazlarına rağmen Batı ittifakı ile bütünleşmede aktif rol oynayarak NATO üyesi oldu, Avrupa Birliği’nin temellerinin oluşmasında ve entegrasyon sürecinin derinleşmesinde önemli rol oynadı. Almanya Federal Cumhuriyeti’nin dış politika önceliği, Marshall Planı ve onun üzerine inşa edilen Avrupa ticaret politikası çerçevesinde Batı ittifakı ile bütünleşmeydi. Bu sebepledir ki ilk şansölye Konrad Adenauer’ın dış politikasının özü Batı entegrasyonunu sağlamaktı. Adenauer, pragmatik sebeplerle Batı ittifakına tavizler vererek Almanya’yı Batı’nın partneri olarak Avrupa-transatlantik ilişki ağına dahil etti. 1952’de yürürlüğe giren Paris Anlaşması ile Fransa, Batı Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg arasında bugünkü AB’nin temelini oluşturan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kurularak uluslar üstü Avrupa sistemi içerisinde bir taraftan Almanya’nın ağır sanayisi kontrol altına alındı, diğer taraftan Almanya eşit partner olarak Fransa, İtalya ve Benelüks ülkeleri ile hareket alanı kazandı.
Almanya, 1955’de NATO üyeliği ile birlikte atom, biyolojik ve kimyasal silah sahibi olmaktan feragat ederek yeni askeri tavizlere mecbur kaldı.
Alman siyasi partileri arasında uzun yıllar 1955’de kurulan Alman Silahlı Kuvvetlerinin faaliyet alanının anayasada belirlenen görevinin sadece ‘savunma’ olduğuna dair konsensüs var. Alman askeri faaliyetlerinin temelini NATO’nun belirlediği çerçeve ve BM kararlarının uygulanması oluşturuyor. Öte yandan sınır ötesi faaliyet alanı birçok uluslararası anlaşma ile sınırlandırılmış durumda. 1990’da imzalanan ve Almanya’ya siyasi bağımsızlığını getiren ‘İki-Artı-Dört-Anlaşması’ ile Almanya, silahlı kuvvetlerini 1994 yılına kadar 370 bin asker ile sınırlandıracağını taahhüt ederek askeri tavizlerini sürdürdü. Ayrıca;
- * tank kapasitesini yüzde 41,
- * zırhlı panzer kapasitesini yüzde 61,
- * obüs ile top kapasitesini yüzde 41 ve
- * uçak kapasitesini yüzde 12 indirmeyi taahhüt etti.
Almanya’nın NATO anlaşmaları millî operasyon planlama ve uygulama hakkını tamamen NATO içerisindeki komuta kademesinin iradesine devretmesi ile sağlandı.
Sovyet askerlerinin Doğu Almanya’dan geri çekilmesi, komünizmin çöküşü ve soğuk savaş döneminin sona ermesiyle birlikte Almanya’nın dış ve güvenlik politikasında yeni parametreler oluştu. Almanya uluslararası anlaşmalar ile kendi asker sayısını 370 bine sınırlandırmış olsa da, hâlihazırda yaklaşık 200 bin askeri güce sahip. Başka ülkelerin aksine Silahlı Kuvvetleri neredeyse tamamen NATO yapısına entegre.
ABD, Almanya'dan 51 Ülkeyi Kontrol Ediyor
Almanya’nın ABD savunması için stratejik önemini Stuttgart’ta bulunan Avrupa Komutanlığı (EUCOM) gösteriyor. ABD, Stuttgart’taki merkezden 51 ülkeyi kontrol ediyor. EUCOM’un görevi, ABD’yi korumak ve savunmak. Bunu, Almanya’da bulunan yaklaşık 39 bin askeri ile yapıyor.
Almanya, ABD’nin dünyada en çok askeri varlık gösterdiği Japonya’dan sonra ikinci ülke. Ayrıca dünyanın en büyük askeri üssü de Almanya’da bulunuyor. Enteresan olan, federal hükümetin Almanya’daki ABD askeri varlığını finansal desteklemesi. Hükümet son 7 yılda, Almanya’daki üslerde bulunan ABD askeri birliklerine 243 Milyon Avro destek sağladı. Bunun dışında 480 Milyon Avro ile ABD yerleşkelerinin bakım ve onarımını üstlendi.
- AB içerisinde liderlik pozisyonunu son yıllarda kaçınılmaz olarak arttıran Almanya, AB içerisinde Türkiye’ye yönelik politikanın da en önemli belirleyicilerinden. Küresel düzende daha aktif dış politika geliştirmeye ve uygulamaya çalışan Almanya’nın dış politikasında 2014 sonrası paradigma değişikliği gözlemleniyor. Merkel, Almanya’nın bölgesel ve küresel güvenlik alanında daha aktif rol oynamaya ve sorumluluk almaya hazır olduğunu ifade etmiş, dış politikadaki paradigma değişikliğini dile getirmişti. Almanya’nın resmi güvenlik belgesi olan ve Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan ‘Weißbuch’-Beyaz Kitap’ta Almanya, Avrupa içerisinde ‘merkez güç’ olarak tanımlanıyor.
Almanya dış ve savunma politikasında paradigma değişikliğine gitme iradesi gösterse dahi, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ABD çıkarları için Avrupa içerisinde üstlendiği rolden sıyrılması neredeyse imkansız gözüküyor. Bu nedenledir ki, SPD’nin ABD nükleer silahlarını Almanya’dan çekme talebine Hristiyan Birlik Partisinden oldukça sert tepki geldi. CDU/CSU Meclis Grup Başkan Yardımcısı Johann Wadephul ‘Almanya’nın nükleer katılımının sürdürülmesi tartışma dışıdır. Bu konu haklı gerekçelerle koalisyon sözleşmesine geçirilmiştir. Nükleer caydırıcılık Avrupa’nın güvenliği açısından elzemdir’ diyerek ABD’nin Almanya’daki nükleer silahlarını tartışmaya açmayacaklarını net ifade etti.