Aklın peşinde bir filozof

HABER MASASI
Abone Ol

İslam felsefesi denildiğinde akla birçok ilim ehli, bu yola ömrünü adamış birçok düşünür gelir. Fakat bu isimler arasında İslam felsefesinin kurucusu olan El-Farabi, ortaya koyduğu eserler ve fikirler bakımından ayrı bir değer taşımaktadır. Aklın evrenselliğini savunan bir düşünür olmakla birlikte bir mantıkçıdır da. Bu yönünü felsefe ile bütünleştirerek evreni anlamanın bu yol doğrultusunda ilerleyebileceğini düşünür. Tabii zihin yolculuğunda Aristoteles ile karşılaşmamaları da düşünülemez.

Aristo tarihte ikinci muallim olarak bilinmektedir. Farabi, kendisinin sıkı bir takipçisi olup, fikir yapısının şekillenmesinde etkilerini üzerinde barındırır. Farabi'nin bu yolu benimsemesinin sebebi ise bilgilerini temellendirip İslam felsefesine etki etmektir. Çünkü bilinmektedir ki İslam toplumunda baz alınan unsur dindir. Bundan dolayı felsefenin kabul görmesi için düşüncelerin dini ilkeler ile paralel seyretmesi gerekir.

Haliyle İslam düşünürü olması akıllara ilk olarak felsefe ve dini nasıl yoğurduğunu getirmektedir. Farabi dini bilimle, bilimi din ile kuvvetlendirip İslam toplumunun temellerini sağlama almayı başarmıştır. Yani günümüzde din ve bilim kavramlarını kutuplaştırmadan konu edinmemizin öncülüğünde bu düşünürümüzün payı yadsınamaz. Elbette sadece bu kavramlara değil, siyaset, ahlak gibi toplum yapısını oluşturan konuları da sıkı bir bağ ile bütünlemiştir. Kısacası Farabi bir toplumun en doğru nasıl şekillendiğinin de öncülüğünü edip önümüzü aydınlatmıştır. Biliriz ki felsefi düşünce öne sürülüp kalmaz, elbette tartışmaları, problemleri olmalıdır. Aristo'nun felsefeye bakışını yorumlayıp felsefe-din ilişkisi üzerine çok titiz incelemelerde bulunmuş, gerek toplum şekillenmesine gerek ortaya atılan bilgilerin temel çıkışına kaynaklık yapmıştır.

Farabi'ye göre toplumun refaha ermesinde din başroldedir. Şöyle açıklık getirilebilir ki kavramların çıkış noktası dindir. Din; içinde bulundurduklarını kişilere sunar, kişiler de bunun öncülüğünde belli kideler oluşturup toplumu meydana getirir. Eğer ki kişi verilen kavramları doğru algılayıp zihin süzgecinden geçirirken eksik temellendirmelerde veya yeterli görüşlerde bulunamazsa toplumun yapısı bu doğrultuda seyir alır ve bozuk bir millet ortaya çıkar. Haliyle toplumun ahlak durumunda ve siyasetinde çatlaklar olur. Yıkılması da an meselesidir. Farabi tam da bu çerçeve üzerinde durmuş, siyaseti oluşturan yöneticilerin ve onların kontrolünde olan toplum ahlakının oluşumunda doğruya akıl ile varılacağına ve bunun da Allah’ın insanlara ihsan ettiği dine işaret ettiğini belirtir.

Peki ya günümüz penceresinden bakarsak Farabi'yi nasıl anlarız? Kendisiyle aramızda çok fazla zaman farkı bulunmakta lakin temelde vermek istediği kelimeleri iyi yakalayıp Farabi'nin günümüze ne kadar tesir ettiğini görebileceğimizi düşünmekteyim. Örneğin hakikat kavramını anlayıp toplumun oluşturduğu siyaseti var edebilmek için en önce aklı kullanmak gerektiğini savunur, bunun doğrultusunda din ve dinin verdiği kavramları tek tek zihnimizde sistemleştirmiş oluruz. Günümüze uzanan başka bir kapı açarsak Farabi mantığı bir bütün olarak ele alır ve der ki: “Mantık ilmi genel olarak aklı düzeltmeye ve insanı her türlü hatadan koruyup doğru yola sevk etmeye yarar, mantık aklın kurallarını sunar.” Görmekteyiz ki Farabi sunduğu görüşü hep bir temel üzerinden kollara ayırmaktadır. Fikrimce o, günümüze ''akıl'' kelimesini anahtar olarak bırakmıştır. Tabir edilirse ürettiğimiz, oluşturduğumuz, geliştirdiğimiz her yapının özüne aklı koyduğumuzda hakikate varan binlerce yol çizebilmekteyiz.

Farabi geleceğe anahtar bırakmıştır diyoruz, çoğu kavramları bağdaştırmamızın temelidir diyoruz. Aslında bir sistem bir ideolojidir bana göre çünkü insanlık Âdem peygamberden bu yana gelişmekte ve yükselmektedir. O, bizlere bu sistemin harcında kullanmamız gereken malzemeleri ve nerede ne şekilde kullanacağımızı öğretir. Düşünelim, önümüzde ev yapmak için malzemeler duruyor ama hangi işlev için kullanacağımızı bilmiyoruz ortaya ne çıkar? Elbette bir ürün çıkarırız peki ya ne kadar dayanır, kaç kuşağa aktarılır? İşte Farabi tam da bunun üzerinde yükselmiş, geleceğe eğitim aracı olmuştur. Maddeleri öğretir, metotları gösterir ve bize sunar. Tüm bunların sonucunda şu çıkarımı yapmanın yanlış olmayacağını düşünüyorum. Farabi sadece bir filozof değil bir ustadır, eğitimcidir, batılı gün yüzüne çıkarıp temizlemek için uğraşan bir ekoldür.

Elif Kübra Bıçakcı-Öğrenci