Suyu şifa güneşi sefa 5'i ise cefa
HABER MASASI
Nisan ayazdan ılığa, kıştan bahara dönüşümün nişanesi olarak yer etmiş hangi dilde ve nerede olursa olsun adı baharla anılmıştır. Nisanla birlikte gelen yağmurun hayatımıza kattığı sağlık ve bereketin serüvenini Ayşenur Erdoğan Derin Tarih dergisinde kaleme aldı.
Nisan'ın serüveni Roma İmparatoru Romulus'un düzenlettiği takvimle başlar. İlk düzenlendiğinde Mart ayıyla başladığı için yılın 2. ayı Aprilis olarak çıkar karşımıza.
Hayatımıza Rumî takvim ile giren Nisan, dilimize Süryaniceden geçmiştir. Kökeni Akatça taze mahsul, turfanda anlamına gelen nisannu kelimesine dayanır. Sümerceye nisag, yani ilk meyveler şeklinde geçer. Ayrıca İbrani takviminin 7. ayıdır; İbraniceye de Aramicenin hediyesidir.
Nisan baharın müjdecisi olduğu gibi bolluk ve bereketin de timsalidir. Ebr-i Nisan denilen Nisan bulutu bolluk ve bereket sembolüdür. Nisan yağmurları kâselerde biriktirilip şifa niyetine içilirdi.
Mevlevilikte de bu inanış görülür. Mevlana türbesinin girişinde, sol tarafta set üstünde duran Selçuklulardan kalma işlemeli tas Nisan Tası diye anılır. Bu tas bir zamanlar Kubbe-i Hadra'nın (Yeşil Kubbe) üstüne yağan yağmurla doldurulur, içine destar şeritlerinin taylasanları, yani sarıkların sarkan uçları batırılır, isteyenlere şifa niyetine dağıtılırdı. Ona “destar suyu” da denilirdi. Bu gelenek Osmanlı sarayında da geçerliydi. Kiler koğuşu elemanları Nisan yağmuru başladığında suyu kâselerde toplar ve padişaha takdim ederlerdi. Karşılığında padişah da Nisan Suyu Akçesi adı altında kendilerine birer akçe bahşiş verirdi.
Nisan suyu halk arasında efsanelere de konu olmuştur. Rivayete göre yılan ve istiridye Nisan ayında yağan yağmurdan nasiplenir ve bu yağmurun ilkinin karnında zehir, ikincisinin karnında da inci taşıdığına inanılırdı. Öyle ki, Güneş Koç burcunda iken istiridyenin deniz yüzeyinde kabuklarını Nisan yağmurlarına açtığı, içine giren yağmur damlalarının Güneş Yengeç burcuna girince inci tanesi haline geldiği kanaati yaygındı.
Kork Aprilin 5'inden
Nisan, halkın tecrübeleriyle oluşan ve Rumî takvim esasına dayanan halk takviminde de April diye geçer ve söylenişi yöreden yöreye (April, Abril, Abrul, Ebrul gibi) değişir.
Bu takvimde baharın güzelliği arasında bir anda aşırı soğuk ve fırtına yaptığına inanılan bir gün vardır: 'Aprilin Beşi'. Rumî takvimde Nisan'ın 5'ine, Miladi takvimde ise Nisan'ın 18'ine denk gelen bu gün pek çok halk deyişine konu olmuştur: 'Kork Aprilin beşinden, öküzü ayırır eşinden', 'Mard ekini merd olur, Aprilinki derd olur', 'Korkma zemherinin karından, kork abrulun beşinden'… Bazı yörelerde bu günden öylesine korkulmuştu ki, Kayseri ve çevresinde Camızkıran fırtınası çıkacağına inanıldığından o gün hayvanlar ahırdan dışarı çıkarılmazmış.
Öyle de olsa varsın günlerden 5'i korkutsun bizi, kalan 29 günü bağrımıza basmayı biliriz.
(Venüs'ün Latinceye aphrilis şeklinde geçtiğini hatırlatalım).Bahar ve tabiatın kilidini açarak soğuklara son vermesi, toprağı canlandırması ve ağaçları çiçeklendirmesinden olsa gerek aprie (açmak) ve apertum (açık) kelimelerinden gelmiştir. Üstelik Roma soyunun sürmesini sağlayan Venüs'e adanmıştır
Hayatımıza Rumî takvim ile giren Nisan, dilimize Süryaniceden geçmiştir. Kökeni Akatça taze mahsul, turfanda anlamına gelen nisannu kelimesine dayanır. Sümerceye nisag, yani ilk meyveler şeklinde geçer. Ayrıca İbrani takviminin 7. ayıdır; İbraniceye de Aramicenin hediyesidir.
Nisan baharın müjdecisi olduğu gibi bolluk ve bereketin de timsalidir. Ebr-i Nisan denilen Nisan bulutu bolluk ve bereket sembolüdür. Nisan yağmurları kâselerde biriktirilip şifa niyetine içilirdi.
Mevlevilikte de bu inanış görülür. Mevlana türbesinin girişinde, sol tarafta set üstünde duran Selçuklulardan kalma işlemeli tas Nisan Tası diye anılır. Bu tas bir zamanlar Kubbe-i Hadra'nın (Yeşil Kubbe) üstüne yağan yağmurla doldurulur, içine destar şeritlerinin taylasanları, yani sarıkların sarkan uçları batırılır, isteyenlere şifa niyetine dağıtılırdı. Ona “destar suyu” da denilirdi. Bu gelenek Osmanlı sarayında da geçerliydi. Kiler koğuşu elemanları Nisan yağmuru başladığında suyu kâselerde toplar ve padişaha takdim ederlerdi. Karşılığında padişah da Nisan Suyu Akçesi adı altında kendilerine birer akçe bahşiş verirdi.
Nisan suyu halk arasında efsanelere de konu olmuştur. Rivayete göre yılan ve istiridye Nisan ayında yağan yağmurdan nasiplenir ve bu yağmurun ilkinin karnında zehir, ikincisinin karnında da inci taşıdığına inanılırdı. Öyle ki, Güneş Koç burcunda iken istiridyenin deniz yüzeyinde kabuklarını Nisan yağmurlarına açtığı, içine giren yağmur damlalarının Güneş Yengeç burcuna girince inci tanesi haline geldiği kanaati yaygındı.
Kork Aprilin 5'inden
Nisan, halkın tecrübeleriyle oluşan ve Rumî takvim esasına dayanan halk takviminde de April diye geçer ve söylenişi yöreden yöreye (April, Abril, Abrul, Ebrul gibi) değişir.
Bu takvimde baharın güzelliği arasında bir anda aşırı soğuk ve fırtına yaptığına inanılan bir gün vardır: 'Aprilin Beşi'. Rumî takvimde Nisan'ın 5'ine, Miladi takvimde ise Nisan'ın 18'ine denk gelen bu gün pek çok halk deyişine konu olmuştur: 'Kork Aprilin beşinden, öküzü ayırır eşinden', 'Mard ekini merd olur, Aprilinki derd olur', 'Korkma zemherinin karından, kork abrulun beşinden'… Bazı yörelerde bu günden öylesine korkulmuştu ki, Kayseri ve çevresinde Camızkıran fırtınası çıkacağına inanıldığından o gün hayvanlar ahırdan dışarı çıkarılmazmış.
Öyle de olsa varsın günlerden 5'i korkutsun bizi, kalan 29 günü bağrımıza basmayı biliriz.