Şair neye yarar hatırlamazsa
Çapaksız bir şiir yazdı Sunal. Esasen modern Türk şiiri çapaklıdır. Ancak bazı istisnalar bu kaotik şiir geleneğinde kendine yer bulabiliyor... Bu nedenle her zaman dupduru çıkar sahneye Sunal. Girift gündelik hayat (somut hayat) belki de ilk kez onun şiirinde bu denli dupduru bir hâl almıştır.
Levent Sunal
1960 doğumlu bir şair Levent Sunal. Tıp doktoru. Şiirlerini çoğunlukla Dergâh, Yedi İklim, Varlık ve Şadırvan'da yayımladı. İlk kitabı Mevsim Birdenbire 1997 yılında çıktı. Onu, 1999'da yayımlanan Biz Neyi Anlar ve Soldurmayan İmla izledi. 2010 yılında emaneti teslim ettiğinde henüz 50 yaşında "genç" bir şairdi. Bugün yaşasaydı hiç şüphesiz yine "genç şair" olacaktı. Şimdi bu ufak yazının kahramanı...
***
Kısa ömründe yayımladığı üç kitap ile sadık okurların kronolojisinde sağlam bir yer edinmeyi bildi Sunal ve bu üç kitabında da dünyaya karşı derin bir şaşkınlığın şiirini yazdı. Cemal Süreya'dan mülhem, hep beyazı söyledi o, hiç terlemedi şiirinde... Vazgeçişten serinlikler çıkardı. Sofanın şairidir...
***
Sunal'ın şiir serüveni, süssüz ve tabii bir hâlde hikmet burcuna doğru evrilir. Bu hikmet burcu -İslami duyarlığa sahip birçok şairde görülmediği kadar- ironi ve ince bir mizahı da barındırır. Bu anlamıyla da geleneği bir ölçüde dönüştürmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Kuşağındaki kimi şairler gibi, saf şiir uğruna mıymıntı bir şiire prim vermez. Sessizce okunan şiirler yazmadı bu yüzden. Meydanlarda okunmaya elverişli olmasa da –iyi ki öyle değil!- dost meclislerinde, edebiyat mahfillerinde yüksek sesle okunacak şiirlerdir bunlar. Yine kuşak arkadaşı Ahmet Murat'ı hatırlatır bu özelliği ile. İronik, sakin, hayal gücü ve ufku yüksek...
***
Kolay okunmasına, naif olmasına rağmen kendini hemen ele vermez Levent Sunal şiiri. Böylece okuru şaşırtır ve etkiler. Yalnız bu, bir "argüman" etkisi gibi değildir. Okunup geçmez. Bir anlık hoşlanış ile çeviremeyiz sayfayı, şairin elleri müdahâle eder okura ve düşünmeye sevk eder onu. Neyi düşüneceğiz peki? Modern dünyayı elbet ve bu modern dünyada insanın konumunu. Dostluğu, hakikati ve penyeyi. Bu bakımdan basit değil, büsbütün sade bir şiirdir yazdığı ve okuru her hâlükârda sarsar bu özelliğiyle.
***
Tamamen modern hayatın içinde, modern hayat eleştirisi üzerine kurulu olduğu için dinginleşmemiş bir ruhun eseridir Levent Sunal şiiri. Dış dünyaya dönüktür ama kendini ifşa etmez. Anılarını kolay kolay ele vermez. Boyuna bir iç hesaplaşmanın ortasındadır. Kim bilir ömrü vefa etseydi belki de dinginleşecekti... Onun dış dünyaya dönük olması, söyleme dayalı şiir yazdığı anlamına gelmez tabii. Dışa dönük tutum, Sunal şiirinin, bir yandan saf-lirik şiire varmasına mâni olurken bir yandan da olgun (tam anlamıyla olgun) bir söyleyişe ulaşmasını sağlıyor.
***
Teknik anlamda bir yenilik arzusu içinde olmasa da salt çocukluğa, anılara ve ilk gençliğe dayanarak bir tür popülizme ve nostaljiye düşmez Levent Sunal. Çünkü samimiyetinde herhangi bir yapıntı unsur ya da hazırlop ifade bulunmaz. Bu bakımdan kişisel trajedisinden yola çıkarak edebi kişiliğini tesis etmiş bir şairdir.
***
Çapaksız bir şiir yazdı Sunal. Esasen modern Türk şiiri çapaklıdır. Ancak bazı istisnalar bu kaotik şiir geleneğinde kendine yer bulabiliyor... Bu nedenle her zaman dupduru çıkar sahneye Sunal. Girift gündelik hayat (somut hayat) belki de ilk kez onun şiirinde bu denli dupduru bir hâl almıştır. Bu hâl ile beraber büyük ölçüde arifaneye yaslanır. Bu arifanenin içerisinde ise entelektüel donanım ve bireysel trajedi (burada tecrübe) önemli bir yer tutar. Bu da onun şiirini "sahih" bir alana çeker. Sahih bir alana çekebildiği için üç kitabında da herhangi bir tıkanma yaşamaz (çünkü kendi poetikasını sürekli geliştirdiği görülüyor...) ve lirik şiirin (evet, Sunal saf-lirik ve romantik şiire düşmeyen nadir şairlerimizden...) temel handikaplarından olan klişeyi de aşmış olur.
***
Türk şiirinin sinir uçlarını iyi bilen bir şairdir Levent Sunal...
***
Şiirinin ana damarını lirik eda oluşturur...
***
En başından beri aynı şablona ve biçime mahkûm etmemiştir şiirini...
***
Gücünü kurgudan ziyade samimiyetten alır...
***
Her zaman genç şairdir... Her zaman!
- Ayşenur
- ellerim az robespierre ellerinden geçtim
- sütnine mısır kavuruyordu sobada
- dökülmüş saçlarıydı yanıyor sandık
- birdenbire uyanmış görmemişti beybabamı
- çünkü bahriyeli saçı var yıldızlardan uyanmış
- giyerdi bir upuzun entari eski aşkları yazardı
- masmavi bir göğe her gün yeniden uyanırdı
- gök maviydi camilerin kutru kısa
- ve her cuma nedense giyilmiş donları askıda
- bir torun birkaç tane torba ederdi bunu bilirdik
- arapça seni seviyorum nasıl yazılırdı
- cuma sarnıçlarda gezinir cuma esrik yaşayamazdı
- üflüyorum bir daha üflüyorum yangın çıkıyor karşıki evde
- bunu ayşenura söylüyorum gülüyor kahkahalarla
- ilk kez tanıyorum aslında denizlerden geçiyorum onunla
- boğulacak mıyım küpeşteme tutunacak mı boğularak mı ölecek
- bilmiyorum bildiğim bir sevgi filizlenirse giderek
- ayşenurun dudak izleri kanardı resmigeçitlerimde bilmeyerek
- aşk yazdım donanmamı geçirdim sularından
- piyade okulu ah! şimdi tonlarca savaşa hazır
- aşk yazdım pantolonlu buluta benzedim giderek
- sordum seni sahi şubat denizlerinde giriyor muydun denize