Pis piskopos psikolog ve yol
Ortalığın hem zihinsel hem de insansal olarak kan irin kusmuk ve iğrençlikten geçilmez olduğu algısının yerleşmesi çok işlevsel ve yöntem olarak psikopatça.
Yazının başlığı cinler romanının bir kelime fazlasıyla son cümlesi. Benim eklediğim kelime piskopos. Ancak çok işlevsel olduğunu söyleyebilirim. Cinler yayınlanırken Stavroginin itirafları - Tihon'un evinde kısmı yayıncının okur tepkisinden korkması sonucu romandan çıkarılır. Bu kısmın romanın içinden çıkarılamayacak evsafta olduğunu söylemeliyim. Stavrogin bir piskopos olan Tihon’a gider ve deyim yerindeyse bütün yapıp ettiklerini sıralayarak günah çıkartır. Hatta mahkemeye giderek yazılı bir şekilde bunları sunacağını söyler. Tihon ise bunları kendisine daha sonra çok daha iğrenç eylemleri yapabilmek için anlattığını ve asla hukuk karşısına çıkmayacağını söyler. Stavrogin'in tepkisi pis psikolog cümlesi ile somutlaşır. Syavrogin hem sinsiliğin hem alçaklığın tek bir kişide somutlaşmış şekli gibidir. Yaklaşık iki yıldır televizyon kanallarında gerçek bir hayat hikayesinden alınmıştır tanıtımıyla diziler yayınlanıyor. Yargı dizisinden Kızılcık Şerbeti dizisine -milleti topluma indirgeyerek her toplum katmanına yönelik daha birçok dizi var- kadar her kesimi stavroginleştirerek günah çıkarmaya yönlendirmek isteği saklı sanki. Ortalığın hem zihinsel hem de insansal olarak kan irin kusmuk ve iğrençlikten geçilmez olduğu algısının yerleşmesi çok işlevsel ve yöntem olarak psikopatça. Belirli bir yapım şirketinin isim değiştirerek bu işlemde ön aldığını söylemeliyim. Her yere sızanların sızıntı yöntemi sanki. Stavroginden ödünç alarak söyleyelim. Pis psikolog(lar).
Muhammed Ali bir konuşmasında yorulunca “kaçma dinlen” diyordu. Faulkner'da edebiyata şiirle başladığını başaramayınca -şiir ile başarı kelimeleri ancak bir Amerikalının ağzında yan yana gelebilir- öyküde de istediğini bulamayınca romana yöneldiğini ve başardığını söylüyor. Tanpınar'ın macerası ile benzer denilebilir. Faulkner'ın izleğinin kaçmayıp dinlenmek ve devam etmek olduğu söylenebilir. Ne diyeyim yoldaysan dinlenerek de olsa yürüyeceksin her zaman yeni kapılar açılabilir. Hele ki bu sıcak yaz günlerinde esintinin rüzgâra evrilmesi ve yağmur getirmesi ne müthiştir.
Avı özgürlük ve özgürlük acısı
Klişeler gücünü ya da güçsüzlüğünü tekrar edilmekten alır denilebilir. Sanat eserlerinde özellikle müzik ve edebiyatta klişeye yaslanmak sık rastlanan bir durumdur. Acı ey acı der birisi klişedir. Bir başkası özgürlük ey özgürlük der klişedir. Gençken benim de çok söylediğim klişe bir cümlem vardı. Hey gönlüm hey derdim durup durup klişeyi koyultmak için bir cümlede iki tekrar. Klişelere olsun diyebileceğiniz tek alan kendinizle başlayıp kendinizle bitmesidir. Git git bitmeyen bir yolun kendinde iken bitmesi gibi.
Suç ve Ceza kitabında önce acı diyor Dostoyevski. Acının sefalete iğrençliğe alçaklığa ve masumiyete bulanmış bin bir resmini çiziyor. Cahit Beyin Raskolnikov müthiş bir Allah ağrısı çekmektedir dizesini hatırlayalım. (Sahi niçin Dostoyevski demiyor) İlerleyen kısımlarda acının yanına hatta belki de üstüne özgürlük kavramını ekleyiveriyor. Burası mühim. Bütün eserlerinde görülen Katoliklere ve Cizvitlere karşı duruşu Suç ve Ceza kitabında bir formülasyona ulaşıyor. Hristiyanlıktaki kilisenin Hz. İsa'nın cisimlenmiş ve kurumlaşmış hali olduğu inancına karşı Rus ruhu ve Rusya toprağının Hz. İsa'nın ruhani ve cismani karşılığı olduğunu savunuyor. Lütfi Bergen'in bu konuda İtibar Dergisi'nin 10. sayısında bir yazısı var. Vatan ile İman arasında kurulan benzer bağıntıların ülkemizde de yaygın olduğunu söylemekle yetinelim. İpucu da ya istiklal ya ölüm klişesi olsun.
Tolstoy'un bilime ve bilimselcilik yaklaşımına gösterdiği olumlu tutum Dostoyevski’de yoktur. Hatta bilimselciliğin karşısında -çok da eğlenceli bir üslup ile- mevzilendiği söylenebilir. Bugünlerde Türkiye'de yaygın olup kabul görmüş Sosyoloji'nin ve muhasebenin parlak tutamağı 'yüzde’ ile hesaplaşır. “Yüzde! Çok ilginç bir sözcük: Yatıştırıcı ve bilimsel bir söz... Bir kez yüzde sözü edildikten sonra ne diye korkmalı sanki. Bakın eğer bunun yerine başka bir sözcük kullanılmış olsaydı işte o zaman belki bu denli güven verici olamazdı. Evet! Duneçka'da buna değilse bile bir başka yüzdenin içine katılıverse ne olacak.” Sahi herhangi bir yüzdenin içine birileri tarafında katılmayı nasıl kabul edebilir bir insan. Şimdi Cemal Süreya'nın sözünü güncelleyebiliriz: Sosyoloji insana sanata ve şiire düşman. Dostlukla kalın.