"Okusana"da: Şule Gürbüz, Ömer Faruk Dönmez ve Sezai Karakoç
Bu ayki 'okusana' köşemizde üç yazardan seçtiğimiz üç eser ile okurlarımızın karşısındayız. Şule Gürbüz'ün kaleme aldığı ''Öyle miymiş'', Ömer Faruk Dönmez'in eseri olan ''Hep aynı hikaye'' ve Sezai Karakoç'tan ''Yitik cennet'' kitapları konumuz..
Şule Gürbüz / Öyle miymiş?
“Absent yeşili, afyon kızılı, şarap buharı, bira buğusu deyip geçtin, Allah sevmez haramı deyip çay üstüne çay içtin, Allah’ın ahmak sevdiğini söyle kimden öğrendin?” diyor Şule Gürbüz, ve dilinin büyülü evine, ezan çiçeklerinin bahçesine konuk ediyor okuyucusunu, ilerledikçe kitapla konuştuğunuzu hissedecek, tekrar tekrar misafiri olmak isteyeceksiniz, bu bahçenin. Kim bilir toprak kokan ellerinden tutarsınız Gürbüz’ün, diyor ya “hayat bazen işte bir hışırtı, bir kuşun iç çekişi, uzaktan bir kanat sesi,” gelin, dinleyin ve eşlik edin bu dünyaya.
Ömer Faruk Dönmez / Hep aynı hikaye
Hep Aynı Hikâye, içimizde hep var olan, olacak olan duyguları, yeniden, bambaşka bir coşkuyla sunuyor öykü severlere,
diyor ki “Savruldum, mahvoldum, yenildim. Babamın sözünü dinlemeyip, inancımın aşkımın peşinden gittim. Evet, perişan oldum; fakat hiç pişman değilim. Sonuçta hepimiz ölüyoruz nasıl olsa. Bu dehşetli bir hakikattir bayım. Şu veya bu şekilde hepimiz ölüyoruz.”
Sezai Karakoç / Yitik cennet
Ey inanmış kişi! Korkma! Bütün insanlık inkâr ve sapıklık bataklığına gömülse de senin için nurlu bir iz vardır. Hz. Nuh’un izi. Ve bu izi seni “kurtarıcı gemi”ye götürecektir. Yitik cennet tam olarak kurtarıcı gemiye olan yolculuğu, hakikate susamışlığın özlemiyle yitirilen cennete ulaşmanın sesi olmuştur. Bizleri yitirdiğimiz cenneti bulmamız için yol göstermiştir.