Mayın tarlasında gazozuna maç
Teknoloji kapitalizmi bugün bize kazanana gazoz ısmarlayacağı bir maç teklif eder. Ancak maçın oynandığı saha bir mayın tarlasıdır ve maçı kazanmaktan daha önemli olan, günümüzde mayına basmadan oyunu tamamlayabilmektir.
- Teknoloji Kapitalizmine dair şüpheler- 2
Francis Fukuyama Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte, kapitalist demokrasinin zaferiyle birlikte insanlık tarihindeki ideolojik evrimin tamamlandığını, liberal demokrasinin zaferinin ardından başka hiçbir büyük ideolojik veya siyasi alternatifin kalmadığını öne sürerek, tarihin sonunun geldiğini iddia etmiştir. Bu iddia ilk dönemler yoğun bir şekilde tartışılsa da sonraki yıllarda eleştirilen ve geçerliliği olmayan bir görüş olarak kabul edilmeye başlanmıştır.
Fukuyama, eserinde “son insan” kavramını tartışmaya açar. Fukuyama’ya göre, insanlık tarihindeki ideolojik çatışmaların sona ermesiyle birlikte, insanların temel fiziksel ihtiyaçlarının karşılandığı bir toplumun oluşması da kaçınılmazdır. Bu yeni durumda insanların daha yüksek düzeyde özgürlük, rahatlık ve mutluluk arayışında olduğu bir dönem yaşanacaktır. Akıllı cihazlar, uygulamalar, yapay zekâ ve büyük veri teknolojisiyle ortaya çıkan yeni şirketlerin bizlere sunduğu yeni yaşam da tam olarak Fukuyama’nın iddia ettiği son insanın taleplerini karşılamak ve yönlendirme amacında olduğu gerçeğidir. Günümüzde özellikle kurgulanan ve sürekli söylenerek kabul ettirilen evrensel bir “Z Kuşağı’nın var olduğu ve taleplerinin Fukuyama’nın “son insan”ının talepleriyle paralel olması tatsız bir rastlantı olmaktan öte bir durumu bizlere göstermektedir. Tarihin sonu dediğimiz ve sondan sonra başlayan yeni gerçeklik belki de teknoloji kapitalizminin bize sunduğu yeni liberal ve sadece hazların olduğu bir toplumsal gerçekliktir.
Sistem içinde sisteme karşı mücadele mümkün mü?
Teknoloji kapitalizmi, büyük veriye bağlı olarak çalışan, yapay zekâ araçlarının insan emeğini dışarıda bırakarak optimum fayda sağlama noktasında otonom sistemlerle hizmet sunmayı amaçlayan ve her şeyin dijital dünya içerisinde işlediği yeni bir evren inşa etmektedir. İnşa edilen bu evrende her şey ağlarla birbirine bağlanmakta ve bu ağlarda olup bitenlerin hepsi bireylerin dijital ayak izi olarak kayıt altına alınmaktadır. Bugün teknoloji kapitalizmi şirketlerini bu kadar değerli ve önemli kılan şey, ellerinde tuttukları ve kullanılmak istendiğinde her alanda kullanılabilecek değerde olan kullanıcı verileridir.
Küresel bir teknoloji şirketi, bize sunduğu içeriklerden ziyade bizden aldığı verileri kullanarak gelir elde etmekte, bu verileri üçüncü parti şirketler, devletlerle paylaşmakta ya da bizlerin daha çok içerik tüketmesi için bizi manipüle ederek ağda daha fazla vakit geçirmemiz için kullanmaktadır. Kurgulanan bu yeni sistemde tüm ağlar birbiriyle bir şekilde ilişki içerisinde hareket etmekte, zihinlerimizdeki korkularımız gerçeğe dönüşmeden teknoloji şirketlerinin bize sunacağı ürünleri belirlemesine olanak sağlamaktadır. Kanser olduğunuzdan ya da hamile kaldığınızdan şüpheleniyorsanız, dijital teknoloji şirketleri bu durumun ne kadar gerçek olduğunu öngörebilecek metriklere sahip olarak, siz gerçekle karşılaştığınız anda size sunacak içeriklerini çoktan hazırlamış oluyor ve kendi varlığını pekiştirerek devam ettiriyor.
Bugün herkesin diline pelesenk olan bilgiye ulaşmanın kolay olduğu iddiası içerisinde herkes dijital ortamı bilgi edinme aracı olarak kullanmakta ve geleneksel yöntemlere sırt çevirerek, bilgi yerine içeriğe ve malumata erişmektedir. Bu erişilen içeriklerse sosyal ağların sürekli değiştirdiği algoritma yapılarından başarıyla geçerek önümüze ulaşan, geride daha doğru/tartışmalı/zihin açıcı/gerçek olanları da bırakarak en önde karşımıza çıkan içerikler olarak bizi karşılıyor. Bilgiye erişmek geçmiş zamanlarda meşakkatli bir yol olarak görülüp, bugün kolay olduğu düşünülürken, aslında perdenin arkasında kalan birçok bilginin de etkisiyle, teknoloji kapitalizminde bilgiye ulaşmak hiç olmadığı kadar zordur. Çünkü eğer “bilgi güçse” en güçlü olmak için sadece bilgiye sahip olmak değil, onun ne kadarına erişilecek olacağına ve kime ne kadarının sunulacağına karar vermek daha büyük bir güçtür. Bugün bu güç teknoloji kapitalizmi şirketlerinin elinde yükselmektedir. Sisteme içkin ya da sistem karşıtı olup olmamanız teknoloji kapitalizmi şirketleri ve onlara payende devletler için sorun teşkil etmez. Çünkü sizin durumunuza dair bilgiye sahip olan şirketler aynı zamanda ne kadar ilerleyebileceğinizi de öngörebilmekte ve hatta sizi kendi istediği noktalara doğru yönlendirebilmektedir.
Optimizasyonu bozarak bir yol açmak
Kapitalizm ve yeni yükselen teknoloji kapitalizminin odaklandığı en temel nokta öngörülebilirliktir. Bunu sağlayacak olan yegâne şeyse “şeffaflık”ı tüm süreçlerde hâkim kılmaktan geçmektedir. Bugün kamu yönetiminden şirket idaresine, küresel yapılardan etik değerlere kadar her alanda yükselen değer olan şeffaflık sayesinde her şey takip edilebilir, öngörülebilir ve hesap verilebilir bir hale getirilmektedir. Devletlerin dijitalleşmeye başlaması aynı zamanda ellerindeki tüm bilgilerin verileştirilmesi anlamına da gelmektedir. Elbette bu başlı başına olumsuz bir durum değildir. Zira bu sayede yönetimde etkinlik ve hizmette verimlilik sağlanabilir. Ancak her şeyin verileştirilmesi demek her şeyin yorumlanabilmesi, donanımsal anlamda güçlenen teknolojik araçlar tarafından işlenmesi, görselleştirilmesi, manipüle edilebilmesi anlamına da gelmektedir.
Bugün yaşadığımız dünya, özellikle borsa göz önüne alınırsa, mikrosaniyelerin bile her şey olmaya başladığı, en ufak bir gecikmenin ya da hatalı çıktının en büyük günahtan daha büyük sayıldığı bir dünya. Çünkü anlık bir takılma milyonlarca dolar zarara, oyunlarda ölmeye, içeriğe erişmede geride kalmaya sebep olabilir. Bunun için her şey optimize edilmektedir. Mikro saniyeleri düzenleyecek şekilde geliştirilen alt sistemler gecikmeleri engellemeyi amaçlamaktadır. Arama motorları “SEO” ile, yapılan aramayla en ilişkili sonuçları mikro saniyelerde önümüze sunduğunu iddia etmektedir. Ama sorun “SEO” kurallarına uymayanların katlandığı maliyetin büyüklüğüdür ve kurala uyanın kurala benzemeye başlayarak tek düze bir içeriğe dönüştüğüdür.
Bugün teknoloji kapitalizmi şirketleri, koydukları yeni algoritmik kurallar, SEO düzenlemeleri, içerik filtreleri sayesinde kime hangi içeriği sunacağına karar verebilmektedir. Hal böyle olunca direnişi dijitalden örgütlemek bir süre sonra direnişin başarısız olacağının en büyük kanıtıdır. Çünkü dijital ağlardan geçen her veri yorumlanabilir, görselleştirilebilir ve anlamlandırılabilir. Bugün dijitalden alınan bilgi de bir şekliyle manipüle edilmiştir ya da bir sürdürülecek bir tartışma nihayetinde anlamsız bir kavgaya dönüşerek hiçbir sonuç elde ettirmeyecektir.
Teknoloji kapitalizmi bugün bize kazanana gazoz ısmarlayacağı bir maç teklif eder. Ancak maçın oynandığı saha bir mayın tarlasıdır ve maçı kazanmaktan daha önemli olan, günümüzde mayına basmadan oyunu tamamlayabilmektir.
Fukuyama’nın bahsettiği tarihin sonu belki de teknoloji kapitalizminin egemen olduğu yeni uygarlık düzenini bizlere bildirmektedir. Yoksa zaten teknoloji kapitalizmi şirketleri için ideolojilerin bir önemi yoktur. Bugün dünyanın her yerinde Netflix filmleri izlenmekte, Spotify dinlenmekte ve YouTube fenomenleri toplumu yönlendiren birer fenomen olarak bilinmektedir.