Kültür Out, İrfan İn
Kuruyan dallarımıza asılı olan yapraklar, tut bak, plastikten başka bir şey değil. Oysaki “irfan” İnsanı olgunlaştıran bilgidir. Bu da eserden eser sahibine, sebepten sebebi ortaya çıkarana, sanattan sanatkâra ulaşma çalışmasıdır. O zaman naifliğimizle, cesaretimizle, kıymetli cevherler olarak köklere su yürütebileceğiz.
Kökleri kurutulmuş bir ağacın filiz vermesini beklemek ve bu konuda gayretli çalışmalar sürdürmek havanda su dövmekten farksız. Bu yüzden en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek... Kültür kelimesini insanın şerh edilmesi açısından bir kavram olarak kullanmak ve bunun üzerinden sonuçlar çıkarmak aynen kökleri kurumuş ağacın kökleri ile hiç ilgilenmeyerek dallarından onu ihya etmeye çalışmak kadar sonuçsuz bir gayret. Yumuşacık kalbimizin yaraları, naif yönlerimizin törpülenmesi, cesaretimizin kırılması, korkularımızın köpürmesi hep bu yüzden.
Kuruyan dallarımıza asılı olan yapraklar, tut bak, plastikten başka bir şey değil. Oysaki “irfan” İnsanı olgunlaştıran bilgidir.
Bu yüzden hoyrat, saldırgan ve alabildiğince görgüsüz ve merhametsiz oluyoruz da bunu özgüven sanıyoruz. Kuruyan dallarımıza asılı olan yapraklar, tut bak, plastikten başka bir şey değil. Oysaki “irfan” İnsanı olgunlaştıran bilgidir. Bu da eserden eser sahibine, sebepten sebebi ortaya çıkarana, sanattan sanatkâra ulaşma çalışmasıdır.
O zaman naifliğimizle, cesaretimizle, kıymetli cevherler olarak köklere su yürütebileceğiz. Belli disiplinleri kaybetmiş, zihni yapısı iğdiş edilmiş fertlere bunu anlatmak gerçekten zordur. Çağımızda yaşadığımız sıkıntıların pek çoğunun sebebi bu yüzdendir. Bütün meselede burada yatmaktadır.
Yeme, içme ve cinsî ilişki gibi kaba duyu hazlarından alabildiğine keyif alan ve bunları varlık sebebi olarak gören günümüz düşünce yapısına ‘irfan’ kavramını anlatmak elbet zordur. Bu eylemleri kontrol edebilenlerin pencereyi açıp dış dünyayı görebileceği bilgisi ise tartışmasız bir gerçektir ve bunu anlatmaktan asla vaz geçmemek gerekir. Zira dünyamızın kurtuluşu insanoğlunun kurtuluşundan geçmektedir. Alıcıları tamir etmekten başka çare yoktur. Uydu alıcılarını yeniden formatlamak tek çaredir. Bunun yolu da bilgiden geçmektedir. Başka türlü hakikat bilgisini elde etmek “irfanî” bir düşünce yapılanmasını elde etmek mümkün değildir.
- İnsanoğlunun gerçek mutluluğu bulmasının tek yolu da buradan geçmektedir. Geçmişten devşirilen hasletleri gelecek kuşaklara aktarabilmek için kelimeler, deyimler, atasözleri ve kavramların kullanılması boşuna değildir.
Bu sebeple kökleri kurutulmaya çalışılan nesle kelimeler unutturulmaya çalışılmaktadır. Kelimeleri ve anlamlarını unutmak kör, sağır ve dilsiz olmaktan başka bir işe yaramaz. Kötülüğün arzu ettiği de budur. İrfan kelimesi de unutturulmuş bir kelimedir. Her insanın doğrudan Allah ile ilişki kurma imkânı bulunmadığına göre bu konuda Allah’ın peygamber olarak görevlendirdiği elçileri vasıtasıyla yüce iradesini kullarına iletmesi aklın garip karşılayacağı bir şey değildir. Peygamber öğretisinden geçmeden ‘irfan’ kelimesini tam olarak idrak etmek mümkün değildir. Bu sebeple “Peygamber gerçeği” eylemleri ve sözleri unutturulmaya ve önemsizleştirilmeye çalışılmaktadır.
Kültür kelimesini irfan kelimesinin yerine kullanmakta ısrar edenleri iyi niyetli olarak saymış olsak bile bu durum aslında onların cehaletlerinin altını çizmelerinden başka işe de yaramamaktadır. Kültür irfanın sadece bir bölümünü ifade edebilir. Bütüncül idraki asla karşılayamaz. Kültür bir hayat tarzıdır. Ahlâki hiç bir değer belirtmez. Değer yargıları farklı olan toplumların kültürlerinin farklılığı buna işaret eder.
Buna karşın irfan eserden eser sahibine, sebepten sebebi ortaya çıkarana, sanattan sanatkâra ulaşma çalışmasıdır. Bu kavram asla kültür ile karşılanamaz. İrfan bize Hikmetin kapılarını aralar ki o zaman biz varlığın hakikatini bilip bu bilgiyi doğru bir şekilde hayata geçirebiliriz. Düşünce gücü ile bilgeliği elde edebilir insanoğlu. Bu hayatın ve insani değerlerin daimi canlı tutulması için gerektiğinde ölümü göze alabilecek kıvamda insanların ortaya çıkmasını sağlar.
Cesaret tam da budur. Bunun için bedenin eğitilmesi gerekmektedir ki bayağılık ve rezillikten uzak kalabilsin. Başka türlü insan kalesini surlarla çeviremeyiz. Bu iffetli hâl bizi dengeli ve normal kıvama getirir ki eksiği ve fazlası olmayan davranışlar ile toplumsal hayata karışırız. Bu yüzden asla felsefeden korkmamalıyız zira felsefeden uzak kalmak ve felsefeyi akıl karıştırıcı, yoldan çıkarıcı bir düşünsel faaliyetler toplamı olarak görmek bizi kısırlaştırır ve kutsallarımızı zarar verir. Felsefe, varlığı derinden kavrayabilmemiz için, düşüncelerimizi sağlam temellere oturtabilmemiz için muazzam bir disiplinden başka bir şey değildir.
- Felsefe insanın kendisini bilmesidir. Buradan yola çıkarak kâinatın sahibini bilmesidir. İşte o takdirde arınıp saflaşan insan sezgilerinin ışığı ile eylemlerinde billurlaşabilir. Metafizik düşüncenin cazibesi de bir anlamda bu sebepledir.
Zira metafizik kozmik varlığın ilk sebebi ve son gayesi insanoğlu açısından hazine sandığından farksızdır. Bütün mesele bu sandığa ulaşmasını sağlayacak sandığın saklı olduğu yeri gösteren haritayı nasıl bulacağını bilememesidir. Biz bilgilerimizin sebebini bilirsek ancak o zaman onları tam olarak bilmiş oluruz ve böylece hazine sandığının yerini belirten haritaya kavuşabiliriz.