Küçük adam neden hayatımızdan çekildi? O galiba istenmediğini hissetti, gitti buralardan

EROL GÖKA
Abone Ol

Prof. Dr. Erol Göka ve Rıdvan Tulum'un birlikte giriştikleri Whatsapp Konuşmaları'nın ikincisinin konusu "Sevmek de yorulur mu" idi. Üçüncü konuşmanın konusu ise "Küçük adam neden hayatımızdan çekildi?" Mütevazı, kanaatkâr, şimdilerde pek bulunmayan "o adam" nereye gizlendi? Rıdvan Tulum sordu, Erol Göka yanıtladı.

"Küçük adam neden hayatımızdan çekildi?"

"Küçük adam" derken şu bizim Wilhelm Reich'ın "dinle" dediği mi, yoksa mütevazı, kanaatkâr, şimdilerde pek bulunmayan geleneksel toplumumuzun olağan kişisi mi?

Evet Hocam, pek bulunmayan kişiden bahsediyorum.

O galiba istenmediğini hissetti. Gitti buralardan. Gitti dediysem bir sahil kasabasına değil. Öyle bir kasaba da yok artık zaten, ilk oralar doldu. Evine gitti, sadece zorunlu ihtiyaçları için çıkıyor dışarı... İstenmediğini hissetti ve gitti işte.

"Nereye gittiler dersin, Çin Seddi'nin bittiği gece duvarcılar?" Brecht'in bu dizesi geldi birden aklıma siz böyle deyince.

Müthiş. "Duvar" imgesi tek başına etkileyici. Sıradan bir kelime ama özgürlük kadar etkileyici.

Kaf Dağı'nın ardında bile olsa bir umudum var. Bizim küçük adam arada bir Zümrüdü Anka'nın sırtına atlayıp geziyor âlemi baştanbaşa. Hâlimizi görüyor, böyle olmayacağını görüyor.

Bizim küçük adam da güya küçük ama başı göğe eren kimse aynı zamanda o. O kadar mütevazı ve kaderine razı ki göklerle, kâinatla barışık yaşıyor, kozmosun bir parçası olduğunu biliyor. Bu durumdan ve kendi rolünden çok memnun.

Ama... Burada bir ama var sanırım...

Evet, bir ama var. Her zaman vardır. Sana geçenlerde bir dostumun attığı hikâyeyi gönderebilirim, istersen.

Tabii Hocam.

Ceviz kurdu, cevize gireceği kadar bir delik açar ve cevizin içine girer. Cevizin içi insan beynine benzer, kurt başlar cevizi yemeye. Elbette ki buraya kadarı normal. Yedikçe şişmanlar şişmanladıkça karnı büyür. Yeterince doyunca yükünü tutunca! Gitmek ister, ama girdiği delikten çıkması mümkün değildir istese de çıkamaz. İşin enteresan ve daha da kötü tarafı; içi yenilen cevizin kabuğu da kurumuş ve iyice sertleşmiştir. Artık o deliği genişletmek de imkânsızdır. Kurtçuk oturup etrafına bakar, düşünür taşınır delikten geçip çıkmak için tek çaresi vardır; zayıflamayı beklemek. Aç kaldıkça zayıflar, eski cılız hâline döner. Ve bir gün bitap düşmek üzere ilk başladığı gibi cevizden çıkar. Ama çıktığında mevsim bitmiş, ortada aç ve cılız bir kurtçuk ile bir içsiz bomboş bir ceviz kabuğu kalmıştır. Kimi insanlardaki para ve mal-mülk hırsı da ceviz kurdundaki iştaha benzer. Hırsı yenip, artık yeter dediğinde baharlar ve yazlar bitmiş olur.

Halka bakmayı unutunca gözlerimizin feri söndü, eşyaya, makama, mevkiye tamah edersek gözlerimizin yeniden canlanacağını sandık.

Çok güzel Hocam. Bana öyle geliyor ki küçük adam yıllarca yüceltildi. "Onu sevmemiz karşılığında bile fikrini değiştirmedi." Sonunda modern insan, onu değiştiremeyeceğini anladı ve yalnızlığa itti. O da bu yalnızlığı kabullendi ve kendi olarak hayatını bir köşede sürdürdü sizin dediğiniz gibi. Fakat "küçük adamın" dönüş filmi çekilecek mi sizce?

Bence evet... Kaf Dağı'nın ardında bile olsa bir umudum var. Bizim küçük adam arada bir Zümrüdü Anka'nın sırtına atlayıp geziyor âlemi baştanbaşa. Hâlimizi görüyor, böyle olmayacağını görüyor. Kalbimizin gözü onu görebilsin diye önümüzde uçuyor.

İnsanın olduğu yerde hayatta kalmak tek ahlaki değer olamaz
Cins

Ona imreniyoruz, hayran oluyoruz. Kalbimiz ona baktıkça insanlığımızı hatırlıyoruz. Ceviz kurtluğundan vaz geçip tekrar hakiki insan olmak istiyoruz. Olacağız inşallah. Küçük adam yeniden dolduracak yeryüzünü...

"İnsan ırkı ya satıcı, ya müşteri, üçüncü imkânsızdır". Sanırım küçük adam "imkânsız" kısmını doldurmak için gelecek öyle değil mi?

Evet, nasıl diyorlardı varoluşçular, "İnsan aşkın varlıktır." Bu berbat tüketim toplumu rolümüzü de aşıp niye imkânsızı istemeyelim, "emaneti üstlenme" sözü vermişsek, bunu niye yapmayalım.

Bağlamı farklı olsa da ne diyordu Ataol Behramoğlu; "Bir gün mutlaka."

Bağlamı çok farklı kesinlikle. Komünizmin dünya cenneti asla gelmeyecek, ama biz insanız zaten, "bir gün mutlaka" özümüze döneceğiz.

"Gözlerim ne güzeldir halka bakınca" Küçük adamı unutmamızda "eğitim ve aile" meselesinin de etkili olduğunu düşünüyorum. Bir yanıyla. Halka bakınca terlemeyi unutmuş bir eğitim ve küçük işleriyle meşgul büyük ideallere sahip aileler...

Evet, kesinlikle... Halka bakmayı unutunca gözlerimizin feri söndü, eşyaya, makama, mevkiye tamah edersek gözlerimizin yeniden canlanacağını sandık.

Sevmek de yorulur mu hocam? Sevgi yorulmaz, seven yorulur...
Cins

Hâlbuki çare tekrar halka bakmak. Mazluma, yoksula, garibe gurebaya bak, ama sahiden bak. Kaygılan, endişelen onlar için. Onlardan insan olarak farkın olmadığını idrak et. Her şey düzelecek.