Koca kafalar dünyayı ele geçirecek

MELİH TUĞTAĞ
Abone Ol

S.S.’de (Selfie’den Sonra) insanlar fotoğrafta görünmediği zaman yok olacağına inanmaya öylesine inandılar ki “Bir de beni tek çek” demeye başladılar. Çünkü tek başına var olmak, kendi ayakları üzerinde durmak ancak bununla mümkün olabilir.

O gün, sıcak yataklarımızdan, esneyip belimizi kaşıyarak kalktığımızda hayatlarımız bir daha düzelmemek üzere değişmişti.

Nasıl olduğunu, ne olduğunu, o “şey”lerin evlerimize nasıl girdiğini anlayamamıştık. Her evin muhtelif yerlerinde o “şey” vardı.

Bulduğumuz o şeyler birer çubuktu. Multitap’ın o neşeli şarkısındaki çubuk, daha doğrusu çıbık değildi bu. Çünkü ona “armut” dememiştik.

Çııbııııık / İşte geldim kapına / Elma dersem çıkma / Armut dersem çık

Bu çubuklar kraker de değildi, fakirin validelerinin kullandığı gibi paspas sopası da. Hele Faça Şahin’ine çocuğundan bile iyi bakan Ayhan abinin kullanmaya çalıştığı gibi radyo anteni hiç değildi. Gerçi uzayıp kısalması onu biraz daha masum kılıyordu, ama o çubuk, bu çubuk değildi.

  • O çubuğu ilk olarak Çin’de bir genç esas amacıyla kullanmıştı. Kullanmaz olasıca! Hayır yani bir insanın aklına; evinde bir anda ortaya çıkan bir çubuğun ucuna telefonunu takıp ön kameradan kendi fotoğrafını çekmek neden gelir?

Tüm dünyada bir anda beliren çubukların “Selfie çubuğu” olduğu anlaşıldıktan sonraki aşama; nereden geldiğinin araştırılmasıydı. Üzerlerinde İsviçreli bilim adamları dahil cümle bilim gönüllüsü araştırmalar yapmaya başladı. Öyle ki; Norveçli bilim adamları balıkçıların ellerindeki çatlaklarla uğraşmayı bırakıp selfie çubuklarının nereden geldiğini araştırmaya koyuldular.

Ülkemizde ise en önemli çalışmayı gerçekleştiren ve Dünya’daki en isabetli tahmini yapan kişi N.İ.B.U.N. (Ne İdüğü Belirsiz Uçan Nesne) Araştırma Merkezi başkanı Haktan Fezai bey idi. Aynı zamanda dünyada kalan son üç top sakallıdan biri olan Haktan bey, selfie çubuklarının uzaylılar tarafından dünyaya gönderildiğini iddia ediyordu.

Haktan bey her şeyi uzaylılara bağladığı için sözünün tesirini yitirmiş biriydi. Bir keresinde bulut diye bir şey olmadığını, onların uzaylıların kanalizasyon atığı olduğunu dahi iddia etmişti. Fakat bunca akıl almaz iddialarının arasında selfie çubuklarının uzaylılar tarafından dünyaya gönderildiği gerçeği Haktan beyin ikinci doğru tespitiydi. İlki ise zaman ayarlı fotoğraf makinelerini uzaylıların gönderdiğiydi.

Dünyayı işgal etmek isteyen bu hayın uzaylılar, insanları bir punduna getirip önüne, yoluna, geleceğe bakmaktan alıkoymak istiyordu. Aklı beş karış havada olan bir insan güruhu, onların kolonilerine katıp gezegenlerine götürmeleri için daha uygundu.

O gezegenlerde jetonlu işçi çalıştırmanın moda olduğuna dair bilgiler epeydir kulağımıza geliyordu zaten. Demekki çok uzun yıllardır bunun planını yapıyorlarmış. Rahmetli dedemin zaman ayarlı fotoğraf makinelerini hiç sevmemesinden bu işte bir bit yeniği olduğunu anlamalıydım. Gerçi rahmetli fotoğraf makinelerini genel olarak hiç sevmemiş olacak ki, resmi işlemlerde kullanılacak bir siyah beyaz vesikalık dışında hiç fotoğrafı yoktu.

  • Uzaylılar, insanların fotoğraflarda kendilerini görmedikleri an yok olacağına inandıkları bir zamanın geleceğini hesap etmişlerdi. Bunun için ilk adım dünyaya fotoğraf çeken kişinin de fotoğrafa katılıp hatıralarda yer alacağı bir makine yollamaktı. Zaman ayarlı fotoğraf makinesi yok olmak korkusunun ilk tohumlarını attı.

Bütün aileye poz verdir. Makineyi yedi saniyeye kur. Tuşa bas. Koş kalabalığın arasına karış ve fotoğrafta yer almış ol. Bu sayede var ol. Varlığın kadrajda olmaya bağlı.

Uzaylıların modernleşen insana attıkları bu tohum büyüdü, ağaç oldu. Ağaç gelişti, meyvesini verdi. Meyve olgunlaştı ve selfie çubuğu olarak evlere düştü.

S.S.’de (Selfie’den Sonra) insanlar fotoğrafta görünmediği zaman yok olacağına inanmaya öylesine inandılar ki “Bir de beni tek çek” demeye başladılar. Çünkü tek başına var olmak, kendi ayakları üzerinde durmak ancak bununla mümkün olabilir. Tıpkı ünlü şairimiz ve feylozofumuz Özlem Tekin’in dediği gibi: “dağları deldim tek başıma / çölleri aştım bir tek ben / erleri yendim kız başıma / sende yıkılmam”

Modern insan S.S.’de yok olma korkusunu bir adım ileriye götürdü. Fotoğrafta en çok görülmek, en büyük olmak, hayatta da en çok var olmak demek oluyordu. Diğerlerinden ne kadar büyük olursan, o kadar değerlisin.

Bu sebeple toplu bir fotoğraf çekilecekse, selfie çubuklu erk sahibi en öne geçer, topluluğu arkasına alır ve basar tuşa. Fotoğrafta olduğu için varlığını gerçekler. Fotoğrafta en büyük olduğu için en değerli de o olur.

Sonra her milletten turistler bunu da bir adım ileri götürdü. İnsanlar gezdikleri yerleri seyretmek yerine selfielerini seyrettiler. Evlerine gidip çektikleri selfielerinde gittikleri yerleri tekrar gezerken, koca kafalarından arta kalan yerlerde görülen minik Topkapı Sarayı’na, Eyfel Kulesi’ne, Tac Mahal’e bakıp, bu eserlerden daha değerli olduklarını düşündüler.

Uzaylılar Nefs-i Emmare ile ortak çalışıyor olmalı. İşte esaslı bir şer ittifakı.