Kentlinin dört sığınağı: Kültürel etkinlikler, tatil, tabiat, dernek

SADIK KOÇ
Abone Ol

Köylerden kentlere göçen insanlar apartmanlara doluştuğunda birbirlerini tanımıyorlardı. Akşamları fabrikalardan, iş yerlerinden evlerine komşuyu, komşuluğu düşünemeyecek kadar yorgun dönüyorlardı kim bilir. Bir komşuluk söz konusu olabildiyse bile herhâlde bu yorgunluğun müsaade ettiği kadardı. Şikâyete konu olan durum tabiiydi yani.

Modern kentlerin, endüstrileşme olgusunun bir neticesi olarak şekillendiğini belirtmiştik önceki yazılarımızın birinde. Endüstrinin ihtiyaç duyduğu insan kaynağı kırsaldan kentlere göçen insanlarla karşılanmıştı. Kente göçen bu insanların konut ihtiyaçlarına da apartmanlarla çözüm bulunmuştu. Apartman, insanları hızlıca konut sahibi yapmanın pratik bir yoluydu o gün. Apartmanlarda oturan insanlar arasında komşuluk ilişkilerinin başlatılamadığı, yürütülemediği ya da apartmanların fiziki yapısının oldukça zayıf ve sınırlı bir komşuluk ilişkisine imkân tanıdığı yollu birçok şikayet duymuş, biz dahi bu konuda müşteki olmuşuzdur. İşin tabiatını anlayınca durumu yine insani bulmasak da, anlamanın sağladığı düşünsel bir esnekliğe ya da yumuşaklığa varabiliyoruz. Köylerden kentlere göçen insanlar apartmanlara doluştuğunda birbirlerini tanımıyorlardı. Akşamları fabrikalardan, iş yerlerinden evlerine komşuyu, komşuluğu düşünemeyecek kadar yorgun dönüyorlardı kim bilir. Bir komşuluk söz konusu olabildiyse bile herhâlde bu yorgunluğun müsaade ettiği kadardı.

Doğası gereği insana belli ölçüde kapalı bir düzeni olan apartman ya da site yaşamı kentlinin sıkıntı duygusunu besleyen kaynaklardan biri.

Şikâyete konu olan durum tabiiydi yani. Durum bu anlamda bugün de ve bizim toplumumuz için de, fazla değişmiş değil. Komşusuzluk, insansızlık durumunu besleyen kaynaklar çoğalmış durumda; fakat insanların kendi başlarına vakit geçirme imkânları eskiye göre daha fazla aynı zamanda. Daha fazla uzatmaya gerek yok bu bahsi. Doğası gereği insana belli ölçüde kapalı bir düzeni olan apartman ya da site yaşamı kentlinin sıkıntı duygusunu besleyen kaynaklardan biri. İş hayatı, çalışma şartları ve düzeniyse kentli üzerindeki önemli başka bir etki. Sıkıntıdan, acıdan uzaklaşmak ise insanın tabii bir davranışı. İnsanlar sıkıntılarından bir süre için de olsa uzaklaşmak ve onları unutmak için sığınaklar bulmak durumunda kalıyorlar. Kültürel etkinlikler bunların başında geliyor diyebiliriz. Kültür merkezi etkinlikleri, okulların düzenlediği ya da okullarla bir şekilde bağı olan etkinlikler, sinema, tiyatro, konserler, festivaller, halka açık sokak-meydan etkinlik ve gösterileri… kentlinin kültürel ilgisinin yöneldiği etkinlikler olarak beliriyor.

  • İlginin etkinlik üreticilerini tatmin edip etmemesi ise ayrı bir konu. Geçmeden her kentli kültürel etkinliklere can sıkıntılarını savma arzusuyla yöneliyor demek istemediğimizi belirtelim. Tatil de modern kentlinin sığınaklarından biri. Çalışma hayatının insanı değil işi öne alan, kanunlu, yönetmelikli; zamana fazlasıyla ayarlı, hız, verim, kalite ve başarı beklenti ve baskısından kaynaklanan sıkıntılı, stresli ortamından uzak bir ıssızlık, sessizlik ve huzur diyarı olarak beliriyor tatil. Tatil de kültürel etkinlikler de günlük yaşamın sıkıntılı gerçekliğinden bir kaçış demiş olduk. Kaçış alanlarından biri olarak tabiatı da sayabiliriz bu noktada. Neredeyse her şeyin insan eliyle yapıldığı, düzenlendiği bir yaşama alanından neredeyse hiçbir şeye insan elinin dokunmadığı bir ortamın doğallığına sığınmada bir ferahlatıcılık buluyor insanlar. Bunu aslında insan fıtratının tabiatın fıtratıyla buluşması olarak da anlayabiliriz.

Fıtratını tabiatla buluşturmak isteyen tabiat sığınmacısı, kentte yaşarken köyde yaşama hayalleri de kuruyordur öte taraftan. Bunu gerçekten istediğini sanarak. İstiyordur belki de. Fakat enine boyuna iyice düşündüğünde arzusunun ne kadar gerçekçi, ne kadar romantik, nostaljik olduğunu anlayabilir sanıyoruz. Belgeselleri, kovboy ve dönem filmlerini izlemeye sevk eden duygu durumu etkili aslında tabiata sığınma anlayışında. Hatta genel olarak bir şeylere sığınma anlayışında… Dernekler ise köylünün köyden kente taşıdığı küçük bir yaşama, sığınma alanı işlevi görüyor. Kente sonradan dâhil olan köylü, kent kültürünü henüz edinmiş ve edinmeye de pek hevesli olmadığından kent yaşamına tam olarak dâhil olamıyor.

Şehir şehircilik: Kim için nasıl?
Cins

Köylüsüyle, hemşerisiyle tabii olarak kurmuş olduğu yakınlığı sürdürmek ya da çeşitli sebeplerle fazla yakınlık kuramadığı köylüsüne, hemşerisine yaklaşmak kolay ve kendiliğinden bir çözüm olarak beliriyor. Dernekler sınırlı, dar bir alanda da olsa bu çözümü somutlaştırmanın mekânı olarak varlık buluyor kentlerde. Altını çizelim. Dernekler köylü, hemşeri yakınlığının neticesi olarak varlık bulan mekânlar. Yeni yakınlaşmalar ile sosyal medyada yer bulamayan haber alışverişini sağlaması, kentte yerleşik olarak yaşamayan köylüye bir uğrak yeri, yerel ve genel yönetim ilgilileri için de toplanma yeri olması, burada konuşulanların daha geniş bir kesime, halkın istek ve beklentilerinin de ilgili yönetim birimlerine ulaşmasına fırsat sağlaması bakımından da dernekler önemli, diyerek noktalayalım yazımızı.