Karmakarışık ruh hallerinde Duhâ'nın son ayeti
Yolunda gitmeyen değil şimdiye kadar geldiğin yola odaklan. Bir yolda olduğuna odaklan. Dikkatini olmayana değil olana ver.
Her hayat kırıktır. Her kalp efkardan ve kederden hissesine düşeni alır. Kırılmayan kalp yoktur. Her beden mutlaka hastalanır. Her yaşam bir dağdağa içinde seyrini tamamlar. İnsan acılara takılır kalır. Zihninde döner durur kalbini acıtan sözler. Geçmişte yaşadığı acılar şimdiyi istilaya çalışır. Acılar bir perde gibi hayatın üzerini örterse hayat aşağıda can çekişir. Ne yaşanırsa yaşansın, insanın başına ne gelmiş olursa olsun, hayat korunmalı, yaşanan musibetlerin, elemlerin, travmaların hayatın üzerini örtmesine izin verilmemelidir. Ama nasıl? Yol ve yöntem Duhâ'nın son ayetinde saklıdır. Kâinatın Yaratıcısı hayatta ilerlerken nasıl bir yol tutturmamız gerektiğine dair sırrı açıklar. Bu emir, bir nur gibi önümüzü aydınlatır. Gecelerimiz içindeki nurlu yıldızlara işaret eder. Ayetin hakikati gönlümüze damlar, şifa dağıtır.
- "Ve emmâ bini'meti rabbike fehaddiś"
- "Ve her zaman Rabbinin nimetlerini dilinden düşürme"
Ne zaman? Her zaman. Her koşulda. Her durumda. Her musibette. Her daralmada. Her hastalıkta. Her kalbinin kırıklığında. Bunaldığında. Nefes alamaz hale geldiğinde. Terk edildiğinde. Yalnız hissettiğinde. Anlaşılmadığında. Aşağılandığında. İftiraya uğradığında. Muhtaç hissettiğinde. Fakir de olduğunda zengin de olduğunda. Sevdiğinde sevildiğinde. Sevilmediğini düşündüğünde de.
- "Ve her zaman Rabbinin nimetlerini dilinden düşürme"
- "Yemîn olsun duhâ'ya (kuşluk vaktine)!" (Duhâ: 1)
- "Ve sükûna erdiği zaman, geceye" (Duhâ: 2)
Öyle bir Yaratıcımız var ki nimetlerini yemin ettiği kuşluk vakti ile sükuna eren gece arasında doldurmuş. Baştan başa kâinatı bir nimet şeklinde yaratmış. Nimetsiz bir tek boşluk bırakmamış. Ama insan, biz, sen, ben hepimiz, nankör ve cahiliz. Cahil mi cahil bir nefis taşıyoruz. Musibetler karşısında zayıf düşüyoruz. Hemen O'na sığınıyoruz. Bu güzel. Beklediğimiz istekler yerine gelmiyor. İçimizdeki sıkıntı hemen hafiflemiyor. Dertlerimiz bir çırpıda ortadan kalkmıyor. Sabah hastalandığımızda hemen akşamında iyileşmiyoruz. Yaralarımıza sürülen merhem hemen tesirini göstermiyor. Hemen Yaratıcı'ya bir gönül kırıklığı beliriyor. "Beni terk etti Yaratıcı'' diye bir vehim istila ediyor iç dünyamızı. Cevap Duhâ'dan geliyor yine.
- "Seni ne terk etti ne de darıldı!" (Duhâ: 3)
Bu dünyada yaralar hemen sarılmıyor. İstekler anında yerine gelmiyor. Bekleme dünyası burası. Bir tren garının bekleme salonu gibi. Bizi esas âleme, esas hayata, ahirete götürecek yolculuktayız hepimiz. Bekliyoruz. Müjde yine Duhâ'dan geliyor.
- "Gerçekten sonraki (âhiret) ise, senin için evvelkinden (dünyadan) daha hayırlıdır." (Duhâ: 4)
- "Ve Rabbin, elbette ileride sana verecek sen de hoşnûd olacaksın!" (Duhâ: 5)
Bütün isteklerimizi şimdi verme vaadi yok Yaratıcı'nın. Ama Duhâ'nın son ayeti unutmamalı. Bütün istekleri yerine gelmemiş bir hayatı yaşasak da bu dünyaya yetecek nimetler vermiş Yaratıcı. Bu dünya bütün isteklere yetecek kapasitede değil çünkü. Bu yüzden Duhâ son ayet hatırdan hiç çıkmamalı.
- "Ve emmâ bini'meti rabbike fehaddiś"
Duhâ'ya devam edelim. Ne güzel de uyarıyor Rabbimiz.
- "Seni bir yetim iken bulup barındırmadı mı? Ve şaşırmışken O sana yol göstermedi mi? Hem muhtaçken ihtiyaçlarını gidermedi mi?" (Duhâ: 6,7,8)
Yetim iken büyütülen ve sahip çıkılanın Efendimiz (sav) olma gerçeği yanında buradaki yetimliği bir yandan da sembolik olarak bir şeyden mahrum kalma olarak düşünürsek: Mesela gözü görmeyen göz açısından, kulağı işitmeyen kulak açısından, bir ayağı topal olan ayak açısından yetim dense yeridir. Hepimizin bu hayatta yetim bir yönümüz yok mu? Hep bir yanımız eksik değil mi? Buna rağmen sahip çıkılıp büyütülmüyor muyuz? Daha da önemlisi bu hayata devam edebilecek sonsuz nimetlere mazhar olmuyor muyuz? İhtiyaçlarımız giderilmiyor mu? Eksik gedik kalanı odaklanma, diyor ayet. "Ve her zaman Rabbinin nimetlerini dilinden düşürme" diyor. Var olanlara odaklan. Hayatındaki güzelliklere odaklan. İhsana odaklan. Verilmeyene değil verilen sonsuz nimetlere odaklan. Yolunda gitmeyen değil şimdiye kadar geldiğin yola odaklan. Bir yolda olduğuna odaklan. Dikkatini olmayana değil olana ver. Dilinden bir an olsun düşürme nimetleri. Dahası ahirete odaklan. Orada sonsuz isteklerin yerine gelecek. Orada hayatının eksiği olmayacak. Görmeyen gözün orada görecek. Ölen kedin orada olacak. Duymadığın kulağın orada duyacak. Hasret kaldığın her şeye orada kavuşacaksın. Şimdi sana düşen şu:
- "Ve her zaman Rabbinin nimetlerini dilinden düşürme"