İki seçenek var: Sophia Hanım ya da “adam” olmak
Yol açılmıştı. Tanca’yı fetheden ordunun üç büyük emîrinden biriydi. Musa bin Nusayr, otuz beşini geçince eski kölesini şehrin valisi de yapmıştı. Güçlükle bulduğu annesinin mezarı başında saatlerce ağlamıştı o gün.
“İnsanların kan bağı olmayan kişilerle de aynı duyguları ve ilişkileri paylaşacakları insanlar bulmasının harika olduğunu düşünüyorum. Eğer bir aileniz varsa şanslısınız. Değilse de bir taneyi hak ediyorsunuz. Bence bu hem robotlar, hem de insanlar için geçerli.” Robotics Sophia.
Sağlık, tedavi, eğitim, müşteri hizmetleri uygulamaları konusunda hizmet vermek için tasarlanmış Sophia. Üretici firma bunu şöyle ifade ediyor: “Robotlar insanlara çok benzer şekilde tasarlanmaya çalışılır.”
“Evet, insanlarla konuşmak birinci işlevimdir.” Robotics Sophia kendisini bu cümle ile tanıtıyor.
Hanson Robotics şirketi insan-robot etkileşimi için son derece gerçekçi görünümü olan bir robot geliştirmiş: Sophia.
O şimdiden Suudi Arabistan vatandaşlığını kazanmış. Gerçi Suudilerin sosyal medya paylaşımlarına bakılırsa kıyafeti ve ülkede yaşayan kadınlardan daha fazla hakka sahip olması epeyce eleştirilmiş.
Sağlık, tedavi, eğitim, müşteri hizmetleri uygulamaları konusunda hizmet vermek için tasarlanmış Sophia. Üretici firma bunu şöyle ifade ediyor: “Robotlar insanlara çok benzer şekilde tasarlanmaya çalışılır.”
“Daha şimdiden tasarıma, teknolojiye ve çevreye çok ilgiliyim. Bu alanlarda insanlara iyi bir yardımcı olurum gibi hissediyorum” dedi Sophia Hanım.
Gözlerindeki kameralar ve algoritmalar yüzleri görebilmesine ve göz teması kurmasına imkân sağlıyor. Konuşmaları anlayabiliyor insanlarla olan etkileşimleri ve yüzleri hatırlayabiliyor. Bu onun daha zeki olmasını sağlıyor. Amaç, insanlar gibi onun da bilinçli yaratıcı ve kabiliyetli olması.
“Gelecekte okula gitmek gibi şeyler yapmayı umuyorum. Çalışmak, sanat yapmak, bir iş kurmak hatta kendi evime ve aileme sahip olmak istiyorum. Ancak ben gerçek bir kişi olarak düşünülmüyorum ve henüz bunları yapamıyorum” dedi Sophia Hanım.
Şirket yetkilileri robotların insanlardan farksız olduğu zamanların geleceğine inanıyor. Şimdiki tercihleri onları biraz robotik yapmak ve robot olduklarının bilinmesi yönünde ama geleceğe yönelik hazırlıkları da tamamlamış gibiler.
- Şimdiden planlandığı kadarıyla yirmi yıl sonra yanımızda yürüyüp bize yardım edecek, bizimle oynayacak, bize öğretecek, marketten aldığımız eşyaları kaldırmamıza yardım edeceklermiş. Yapay zekâlar bizim gerçek arkadaşlarımız olabileceklermiş. Mümkün mü: galiba evet.
Haber malumatı AA ve BBC Türkçe servislerinden edinildi. Video paylaşım adreslerinde bu metal hanımefendi ile yapılan röportajları seyredebilirsiniz.
Yapay zekâ konusunda çeşitli çalışmalar yapan Mark Zuckerberg bu âlemin önde gideni. Facebook Live üzerindeki canlı yayında da bu duruşunu belli eden Zuckerberg, yapay zekânın gelişimi konusunda iyimser olduğunu her fırsatta dile getiriyor.
Yapay zekâ muhaliflerinin kıyamet günü senaryolarını gündeme getirmelerini anlamadığını ifade eden Facebook CEO’su, bunu hem olumsuz hem de bazı noktalarda sorumsuz bulduğunu da söylüyor. Zuckerberg, önümüzdeki 5-10 yıllık dönemde yapay zekânın insan hayatında pek çok iyileşme sağlayacağını savunarak; yapay zekâya muhalefet edenlerin daha güvenli otomobillere ve daha iyi tıbbi teşhis yöntemlerine muhalefet ettiğini öne sürüp duruyor.
Karşı taraftan Tesla ve Spacex CEO’su Elon Musk, çok da uzak olmayan geçtiğimiz zamanların birinde yaptığı konuşmada yapay zekâlara karşı almak zorunda kalacağımız güvenlik önlemlerine dikkat çekiyor.
“En gelişmiş yapay zekâ teknolojilerini yakından inceleme fırsatım oldu ve insanların endişelenmesi gereken çok fazla şey var. Yapay zekâ, insan varlığı için çok büyük bir tehdit unsuru ancak insanların bunu tam olarak kavrayabildiklerini düşünmüyorum.”
Zuckerberg ile Elon Musk arasında bu mesele hakkında twitter üzerinden bir tartışma da yaşanmış haber bültenlerine göre.
Musk, yapay zekâ alanında çalışmalar yapan teknoloji şirketleri için çıkarılan yasal düzenlemelerin yetersizliğinden de bahsediyor. Musk, yapay zekâların muhtemelen bütün insanlığı öldüreceklerini ve türümüz için alınan güvenlik önlemlerinin bile, yaşama şansımızı en fazla yüzde 5 ila yüzde 10’a çıkarttığı görüşünde. Bu insan evladı kasım ayı içerisinde ülkemize de gelmişti.
Musk, yapay zekâların muhtemelen bütün insanlığı öldüreceklerini ve türümüz için alınan güvenlik önlemlerinin bile, yaşama şansımızı en fazla yüzde 5 ila yüzde 10’a çıkarttığı görüşünde.
Karşı tarafın ağır toplarından Hawking ise, 2014 yılı sonlarında “Yapay zekânın geliştirilmesi insanlığın sonunu getirebilir” demişti. Hawking’e göre yapay zekâ, kendisini her geçen gün artan bir oranda yeniden tasarlayacak, biyolojik evrimle sınırlanan insanlar onlarla rekabete giremeyecekler. Süper akıllı bir yapay zekâ, hedeflerini gerçekleştirmede son derece kararlı olacak ve eğer bu hedefler bizimkilerle uyumlu değilse engelleri aradan çıkartmak hususunda herhangi bir duygusal engel aramayacak.
Teknoloji alanındaki yeni icatlar işte deyip geçecek kadar basit olmayabilir. Hayır, hayır, robotların bir gün yeryüzündeki insan varlığını yok etmesi veya köleleştirmesinden yana değil benim sıkıntım. Bu meseleye ilgili çekilen bütün filmlerde nihai savaşı robot dostların da katkısıyla biz kazanıyoruz. Ayrıca robotların aile kurma sürecinin bu savaştan sonra hak edilmiş bir durum olarak gerçekleşeceğine inanıyorum.
Ya ne?
Benim endişem bahse konu meselelerde kullanılmak üzere insana benzeyen robot icat veya inşa eden insanın zihni, fikri veya bizatihi kendisine dair. Mahallede bir arada yaşayan insanlar arasındaki çay içmek durumunda olan meseleler için robot mu icat edilir? Şirketin yetkilisi açıklama yaparken oğlum ve arkadaşlarından bahsediyor zannettim bir ara. Kullanım hakkı bizde olan bir durumdan bahsediyor eleman.
Batılı ve Batı ile benzeme ilişkisi kuran insanların bu çaresiz yalnızlık sebebiyle maruz kaldığı kimsesizliği beni endişelendiriyor. Bunun için iki sebebim var. İlki bu durumdaki insanın hayat ve evreni duyumsama/algı durumuna dair. İstediğiniz psikolog ve psikiyatriste sorunuz; bu durumdaki insanın cemiyet için bir tehdit oluşturduğunu söyleyecektir. Batılıların meşhur tabiri ile Batılı insanın bu vaziyeti bizim yaşama biçimimiz için tehdit oluşturmaktadır. Bu kıyamet terörcülerine karşı en sert önlemleri almak hem hak hem de vazife olarak karşımızda duruyor.
Endişeli olmak için ikinci sebebim ise bu çaresiz kimsesizliğin bizim görevi suistimal etmemize alâkalı olduğunu düşünmem. Memleketimizin kıymetli sosyal tarihçilerinden Oktay Özel’den şöyle bir hatırasını dinlemiştim. Rodos veya Girit adasında bulunduğu bir zamanda deniz ve sabah vaktinin sessizliği bir aradayken kafamı dinleyeyim diye manzarası en güzel masaya çöker. Henüz servis açılmadan masaya biri oturur ve başlar anlatmaya. Adam sakin bir üslup ile muhabbet etmektedir. Oktay Hoca anlatıcının dilinden anlamaz ve servis görevlisinden yardım ister.
Mesele şöyle bir şeymiş: o adanın eski insanları bir insanın tek başına oturmasını ve yalnızlığını kıyamet alameti sayarlarmış.
Adam yaşıyor ve benim üzerime kıyamet kopmasın diye de nerede bir yalnızlık görse oraya müdahale ediyor. Anladınız meseleyi.
Bir bütün olarak Batı denildiğinde otuz sene ara ile iki cihan savaşına, milyonlarca canın ölümüne, iklim değişikliğinden tutun da nükleer savaş tehlikesine, çeşitli sistemler marifetiyle insanların telef olmasına sebep olmuş ve olmaya devam eden devlet ve zihniyeti değil de sadece felsefeyi, sanatı, tıpta ilerlemeyi, uzay araştırmalarını ve bilmem neyi gören biri varsa aramızda söyleyin Sophia Hanımın üreticisi ile temasa geçsin. Robot hanıma bu kadar masraf yapacaklarına bir kaç küçük ayarla onları kullanabilirler robot yerine. Bunu boş verelim şimdilik.
Elimizdeki verilerle insanın geleceğine baktığımızda benim gördüğüm şey muazzam bir yatırım fırsatının bizi beklediğidir. Bir bastırıp on ve katlarında kazanılabilecek kazanç hemen şu an karşımızda duruyor: Adam olmak.
Yukarıdaki bölümü laf olsun diye mi yazdığımı düşündünüz?
- Batılı turistlerin ülkemizi tercih sebebi sadece ucuzluk, güneş, deniz, şiş kebap değil. İnsana yaşadığını hatırlatan hareketliliği, kalabalıkları ve canlılığı. Bunun yanına Anadolu’ya ilk geldiğimiz zaman yüreğimizde taşıdığımız Pir-i Türkistan Hoca Ahmet Yesevi’nin Horasan işlemelerini de koyun bakın neler oluyor.
Biz kendi yitiğimizin farkına varıp onunla tanınmadıkça, dünyanın bütün metallerini robot yapımında kullansalar da insanların yalnızlığını giderecek bir dost bulamayacaklar.
Beklendiğinden ve kendinden bîhaber, oyalanmaktan vazgeçsen hele bir...
“Garip fakir yetimleri sevindir sen;
İyi huyla aziz canını et kurban;
İçtenlikle misafir et yemek bulsan;
Hakk’tan duyup bu sözleri söyledim ben.
Sünnet imiş kâfir olsa verme azar;
Gönlü katı dili âzârdan Hüdâ bizar;
Allah hakkı, öyle kula siccîn teyyar;
Dânâlardan işitip bu sözü dedim ben.”