Gizleme, kendini en iyi ifşa etme biçimidir
Gayb’ın görünmezliği; onun ortada ve aleni olmadığını düşünenlerin en göz önünde olan yere bakmadıkları, burunlarının önünde olanı görmedikleri, içlerindeki şüpheyle, çok farklı yerlerde içgüdüsel olarak, panik bir durumda bir şeyleri aradıkları anlamına gelir. “Kalbi ve aklı açık”, perdesiz bir kalp ve akıl için Gayb, gözün gördüğü en güzel bahçedir. GAYB oysa işte nasıl da göz önündedir.
Gayb görebilen bir göz için, çırılçıplak bir hakikate dönüşür. Timsahların retinalarını örten çifte göz kapakçığı vardır. Bilenler bilir. Biri dikey açılır bunun, biri ise yatay. İnanan biri sanki sadece gündelik hayatta eşya ile, durum ile, oluş ile, akış ile ilişkisini gözündeki ilk perde ile karşılar. Bu perde insanın, bir nevi dünyaya bağlı bir varoluşa sahip olmasından bu eşyaya, duruma, oluşa, akışa bağlılığını gerekli kılar.
İnsanın Gayb olan ve belli bir mühlet de gizlenmiş olan hakikati -timsahın gözünde de olduğu gibi- birinci yatay göz kapakçığını akılla, ikinci dikey göz kapakçığını da kalbiyle araladıktan sonra, bulabileceği akıllara gelir mi?
Ama insanın Gayb olan ve belli bir mühlet de gizlenmiş olan hakikati -timsahın gözünde de olduğu gibi- birinci yatay göz kapakçığını akılla, ikinci dikey göz kapakçığını da kalbiyle araladıktan sonra, bulabileceği akıllara gelir mi? Eşyanın hakikati ancak öyle aralanabilir. Kalbin akla fısıldaması olmadan, eşyanın hakikatini aralamak güç gibi görünmektedir.
Sadece akılla yani tek perdeyi aralama ile hakikate varmak isteyenlerin, kalbin desteği almadan inançlarında eksiklik hissedilir. Akıl, kalbin desteğini aldığında, kendinde sınırsız bir boşluğa açılma kudretini görebilir. Cibril’ in Hz. Muhammed’le (SAV) feleklerin derinliklerine seyahatte, daha derinlere daha derinlere varamaması ve o derinlere biraz daha kanat çırpsa, o “kanatlarının yanacağını” dillendirmesi akla, derinliklerin aşılabileceği bir akıl ve kalp yarılması ve arınmasını getirir; kalbin eşyanın perdesini aralaması aklınkinden daha sağlam görünse de şeytanın kalbe musallat olması ve bürhan talebi kalbi de zor duruma sokar. “İmam Gazzali ve Yaşlı Kadın” temsili burada devreye girer.
- Hikâyede yaşlı kadın“kalbi”, İmam Gazzali “aklı” temsil eder. Şüphe, hem aklı hem de kalbi yoklayacaktır. “İhtiyar kadın imanı” masum ve arı bir iman olmasına rağmen şiddetli akıl fırtınasında şüpheye ivedi düşebilir. Gizliliği, yani gaybı “akılkalp” ya da “kalpakıl” ile açma yolu en sağlam yol gibi gözükür.
“Akılkalp” ya da “kalpakıl” yolunu bulduğumuzda, gaybın zaten aleni olduğunu, gizliliğin olmadığını, saklı olanın burnumuzun dibinde, önünde olduğunu göreceğiz. Edgar Allan Poe’nun “Çalınan Mektup” adlı hikâyesini hatırladım burada. Adı üzerinde bir mektubun çalınması üzerine dedektif her tarafı didik didik aratır. Öyle aratır ki insana gizliliği hatırlatacak her yer açığa çıkarılır. Oda içinde saklı hangi nesne varsa yerlere dökülür. Mektup bir türlü bulunamaz.
Ömrü boyunca hep bir şeyleri bulup çıkarmış, saklı olanları ifşa etmiş dedektif mektubun o zaman ortada bir yerde, aleni bir yerde olabileceğini düşünür. Öyledir de. Mektup masanın tam da üzerinde öylece duruyordur. Kendini ifşa etme, görünme, belirme en iyi gizlenme biçimidir.
Gayb’ın görünmezliği; onun ortada ve aleni olmadığını düşünenlerin en göz önünde olan yere bakmadıkları, burunlarının önünde olanı görmedikleri, içlerindeki şüpheyle çok farklı yerlerde içgüdüsel olarak, panik bir durumda bir şeyleri aradıkları anlamına gelir. “Kalbi ve aklı açık”, perdesiz bir kalp ve akıl için Gayb, gözün gördüğü en güzel bahçedir. Gayb oysa işte nasıl da göz önündedir.