Geleceği hatırlayanlar dergâhı
Hatırlamak, hatırlatmak süreci geçmişin sürekli inşasıyla sınırlı kalmayacak ve bizi zamanla geleceği hatırlayanlar hâline getirecek. Bu romantizm tınılı bir söz oyunu değil. Sezgisel bir çıkarsama. Bilimsel gözlükle bakıldığında da zaman sanıldığı gibi düz çizgide akan bir nehir değildir. Gelecekten gelen eko sağanaklarının içinden geçiyoruz muntazaman.
Evren, (kimileri kitaplık diye anıyorlar) birbirinden engin hava sütunlarıyla ayrılmış, çok alçak parmaklıklarla çevrili, sayısı belirsiz, belki de sonsuz, altıgen dehlizlerden oluşmuştur. Altıgenlerden hangisinden bakılsa uçsuz bucaksız üst katlarla alt katlar görülebilir. Dehlizin dağılış düzeni de değişmezdir.
Kâğıt üzerine basılmış her şeyin, romanların, felsefi eserlerin vb. gün gelip külliyen efemeralaşmasının kaçınılmaz olduğunu açıkça hissedebildiğimiz zamanları yaşıyoruz.
Her yanda beşer uzun raftan toplam yirmi beş raf, biri dışında duvarların tümünü kaplamaktadır, sıradan bir kitaplığınkini pek aşmaz. Açıktaki kenarlardan biri dar bir geçide, ilk geçidin ve ötekilerin tıpkısı bir başka dehlize açılır. Geçidin sağ ve sol yanında iki küçücük hücre vardır. Bunlardan birinde ayakta uyuklanabilir, ikincisinde dışkılama gereksinimi karşılanabilir. İkisinin arasında döner bir merdiven, rafların yüksekliği tavandan zeminedir. İkisinin arasında döner bir merdiven dipsizlere inerek inerek tepelere doğru ağar...
Kitaplık sınırsız ve sarmaldır. Bir sonsuzluk yolcusu ondan geçerek hangi yöne giderse gitsin, yüzyıllar sonra aynı ciltlerin aynı bozuk düzende yinelendiğini görecektir (ve böyle bir yineleniş, yeni bir düzene değişecektir. Biricik Düzen'e) Yalnızlığım bu soylu umutla avunuyor.
J.L.Borges – Babil Kitaplığı (1941)
İletişim – Tomris Uyar çevirisi
Kâğıt üzerine basılmış her şeyin, romanların, felsefi eserlerin vb. gün gelip külliyen efemeralaşmasının kaçınılmaz olduğunu açıkça hissedebildiğimiz zamanları yaşıyoruz. Ekrana yıvışan alüvyonlar bizi teselli edecek. O da bir süre. Bir gün onun da modası geçecek ve yerini başka algımetrik bir akıya(medyuma) terk ederek tarihin koynundaki kuytu müzeye çekilecek. Asıl harflerin neyi üstüne kayıtlı olduğunun sezgisiyle bu yolda yürümeye devam edeceğiz.
Külliyen Efemera – Sadık Yemni
Cins Dergi - Temmuz 2019
Kitap külü ağıdı
MÖ 330'da Büyük İskender'in Persepolis Kütüphanesi'ni yaktırması tarihteki büyük kitap kıyımlarının başlangıç noktası gibi algılanır. Sonrasında Çin'den Bizans'a, İskenderiye'den Nantes Toledo'ya, Maya, İnka elyazmalarına, Bağdat'daki Batınî Kütüphanesi'ne kadar uzanan bir kitap yıkımı tarihine sahibiz. İnsanlığın ortak belleğinin ve ortak geçmişinin yok edilmesi girişimi binlerce yıllık bir maziye yaslanıyor.
Fahrenheit 451 - 233
Ünlü bilimkurgu yazarı Ray Bradbury'nin 1951 yılında yayımladığı Fahrenheit 451 adlı bir eseri vardır. Aynı isimle 1966 yılında filme çekildi. Sonradan aynı tema birkaç filmde daha kullanıldı, ama Francois Truffaut'un yönettiği ilk filmi izlemenizi tavsiye ederim. Konu çok aşina gelecek. Devlet insanların düşüncelerini enginleştirdiği, iradelerini özgürleştirdiği için tüm kitapları yasaklamış ve kitap kavramını tedavülden kaldırmıştır. İtfaiyecilerin bir görevi de bulabildikleri her kitabı yakmaktır. Öykü, itfaiyeci başkahramanın kitap yakan birinden kitap sakınan birine dönüşmesini konu eder.
- Fahrenheit 451, 233 santigrat dereceye tekabül eder ve bu kâğıdın tutuşma sıcaklığıdır. Öyküde mücadeleci insanlar kitapları ezberlerler ve sürekli tekrarlayarak unutmamaya çabalarlar. Böylelikle kitaplar yansa da onlar var olduğu sürece kitaplar da yaşayacaktır.
Büyük sıfır tsunamisi
Çok lafa gerek yok. Tek dilli dünya devleti, ailesiz toplum ve hologram bazlı zihinler. Akıllı-nöro ilaçlar, fıtratı ve fizik görünümü değiştiren kimyasallar. Küresel ölçekte bir Dijital Politbüro benzeri bir ara istasyon. Covid-19 bizi bu alana daha hızlı götüren bir katalizör olarak insanların başına musallat edildi. Ve sonunda din, dil, kültür, tarih ve her şeyin unutulduğu bir tsunami dalgasıyla indirilen son darbeyi hayal edin. Sizi siz yapan her şeyin unutulduğunu, artık eskiye dair tek bir kelime edilmediği anları hayal edin. Hiç bilmemiş olanları bir kenara koyalım. Büyük yıkımdan kurtulmuş, ama geçmişte anılarını inşa eden her şeyin yok olduğunu, yok edilmekte olduğunu görmenin nasıl bir şok yaratacağını hayal edin. Böyle bir şey yapılabilir mi? Bunu planlayan, hayal eden çürük zihniyetli zatların varlığı fantezi değil. Fikirlerini yazı ve film şeklinde beyan ediyorlar. Kitapların yakılması eylemi bu karanlıkzâdelerin sıradan eylemi. Tarihten ders çıkarıyor ve insanlığın ortak bellek havuzundaki suyu tamamen kurutmak istiyorlar.
Geleceği hatırlayanlar dergâhı
O yıllarda kitabı yakan zihniyet, şimdilerde yakın gelecekte çok daha ötesine gitmeye hazırlanıyor. Biz, dünya insanları daha şimdiden "hatırlayanlar" olarak görevliyiz. Tarihi, din kitaplarını, kitabımızı, filmleri, öyküleri, insan sevgisini ve en önemlisi de tevhidi hatırlayacağız, hatırlatacağız. Bunun için mevcut teknolojinin imkânlarını sonuna kadar kullanmaktan çekinmeyeceğiz. Hatırlamak, hatırlatmak süreci geçmişin sürekli inşasıyla sınırlı kalmayacak ve bizi zamanla geleceği hatırlayanlar hâline getirecek.
Bu romantizm tınılı bir söz oyunu değil. Sezgisel bir çıkarsama. Bilimsel gözlükle bakıldığında da zaman sanıldığı gibi düz çizgide akan bir nehir değildir. Gelecekten gelen eko sağanaklarının içinden geçiyoruz muntazaman. Unutmamaktan korkmayacağız ve böylelikle o eşsiz yerin, Geleceği Hatırlayanlar Dergâhı'nın onurlu ziyaretçileri arasına katılacağız.