Fuzûlî mobil veriyi aç dedi

SAMED KARATAŞ
Abone Ol

Kimse çocuğunun şair veya sanatçı olmasını istemez. O yüzden hakiki sanatçılar da biraz feda edilmiş insanlar gibidir. Şairler özellikle. Karacaoğlan'ın babası ne düşünüyordu acaba oğlu hakkında?

  • Öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedir; Ben kimim, sâki olan kimdir, mey ü sahbâ nedir?
  • (Fuzulî)

Yalancısınız. Âşık olmuşsanız eğer bir defa mutlaka yalanla kanka olmuşsunuzdur. Bu kâh bir fake hesapla olur / kâh bir kendini açıklama sürecindeki yalan dayanaklarla. Ama mutlaka yalanla geçersiniz aşkın etrafından. İnsan âşıkken yalan söylemeyi kendine yedirebilir, bütün kötü sıfatlarla sokaklarda, kafelerde gezebilir. Okullarda, amfilerde, sınıflarda kötü ama merhametli adam olabilir. Çelişkilerden mezun olabilir.

Aşk konusu açılınca hemen tasavvufi aşkı veya Allah aşkını önümüze getiren insanlardan gına geldi hepimize. Ahmet, 18 yaşında. Aşk meselesini paylaştığı bir büyüğü tarafından, 1 saatlik muhabbetin sonucunda Mevlâna ve Yunus Emre ligine çağrıldı. Bir insan şampiyonlar Ligi'nden başlar mı meseleye? Muhtemelen Ahmet, ömrünün sonuna dek Yunus Emre ve Mevlâna'yı böyle hatırlayacak. Ulaşılmaz, bir insana âşık olmayı anlamayan, dinlemeyen, donuk isimler silsilesi olarak hatırlayacak Mevlâna ve Yunus'u. Oysa bahsettiği kişi, Yunus'u ve Mevlâna'yı anlatan, hâlden anlamaz olan o büyüğü.

Aşkı kıymetli yapan, o büyük coşkuyu dünyada koyacak bir yer bulamayışımızdır biraz da. Bu yüzden yalan, bu konuda hemencecik söylenilebilir bir şeydir. Sevmek dışında her şey teferruattır. Sadece sevgide dosdoğrudur âşık. Tıpkı iman gibi. İnsan âdeta yalan konusunda master yapar. Yalanı öyle iyi tanır ki, doğruyu da daha sonradan buradan tesis eder. Bu yüzden âşık olmuş insanlara değer veririz. Yalan söylemiştir çünkü bir başkasını seven kendiliğine kıyamamıştır. Kendine değil, kendiliğine. Sevdiğine de toz kondurmaz ve müthiş bir merhametle yaklaşır. Gözü kör olmuştur bir bakıma. Evet, sevdiği öyle birisi değildir ama, sevdiğinden bağımsız işlettiği o merhamet, onu merhamet kavramından da mezun etmiştir artık. Hatta âşıklık hâllerimizden bahsederken, bir yabancıymışız gibi bahsederiz kendimizden. İlginçtir bu durum 2021 yılında "stalk" biçimine evrildi. Fake hesaplarıyla takip eden o âşıklar. Ne diyordu İsmet Özel "Sebeb-i Telif" şiirinde:

  • "Diyorum hepimizin bir gizli adı olsa gerek belki çocuk ve ihtiyar, belki kadın ve erkek
  • hepimiz, her birimiz gizli bir isimle adaşız
  • yoksa şimdiye kadar hesapların tutması lâzımdı
  • hayatımıza kendi adımızla başlardık
  • bilmediğimiz bu isim, hesaptaki bu açık
  • belki dilimi çözer, aşkımı başlatırım
  • aşk yazılmamış olsa bile adımın üzerine
  • adımı aşkın üstüne kendim yazarım."

Aşk; şiir, öykü, rivayet, efsane ve film olarak çok sevilir. Ama herhangi bir kurmacanın sınırından çıkıp da kendi hayatımıza dahil ettiğimizde ise durum hemencecik ciddileşir. Herkes oğlu doktor olsun ister, ama âşık olsun istemez mesela. Âşık adam kariyerini yakabilir, ailesini saymayabilir, patronunu dövebilir. Toplumsal olarak her şeye tatil verir âşık adam. Toplumsal bir sorun hâline gelir. 20 sene kadar önce Anadolu'nun çeşitli yerlerinde kara sevdaya tutulmuş adamlar görürdüm. Akli olarak sorumlulukları kalkmış adamlar. Oğul olma projesini tam olarak gerçekleştirememiş, iş sahibi veya aile sahibi olmayan, yüzlerce yıllık geleneği bir aşkla kesintiye uğratan. Kimse istemez bunu.

Aynı minvalde kimse çocuğunun şair veya sanatçı olmasını da istemez. O yüzden hakiki sanatçılar da biraz feda edilmiş insanlar gibidir. Şairler özellikle. Karacaoğlan'ın babası ne düşünüyordu acaba oğlu hakkında? Keşke bilebilsek.

2021 yılında âşık, şairden çok bir istihbarat ajanını andırıyor. Veri manyağı, profil hastası, twit takipçisi, story tutkunu. Bütün fotoğraflar, videolar, tivitler, etiketlenen resimler... Sevdiğinin peşinde dolanıyor. Ve bu durum çok normal. Ve bu durum aşkın 2021 hâli. Ve biz Fuzulî karakterin ta kendisiyiz. Ve mobil bankacılık ve sosyal medya kullanan insanların "gerçek aşk bu değil" sözlerine aldırmadan, sevmenin bu biçiminde ısrar etmeyi de çok kıymetli ve olağan buluyorum. Nice beyleri, kafir güzellerinin peşinde koşturan, oradan devlet yapan aşk, kim bilir bize neler yapar? İsmet Özel'in de dediği gibi: "Demek ki, aşk öyle bir şey ki, onu yazık etmeğe kimse güç yetiremiyor. Aşka son vermeğe ölümün bile gücü yetmiyor. Aşkı yazık edemiyorlar."