Din O'nda tamam oldu
Her peygamber, O'nun bir cephesiydi. Bütün cepheler O'nda bütünlendi. Bu yüzden, "din O'nda tamam oldu." Yitik Cennet, Yeniden Bulunmuş Cennet'e dönüştü O'nda. Bu yüzden, O'nda yeniden yaratılmış oldu insan.
O, cennetin bir kapısı değil, cennetin ta kendisidir.
Cennetin sekiz rahmet kapısıyla ilintili olarak andığımız sekiz peygamber ve onlara bağlı öbür peygamberler, birer kurtuluş kapısı olarak hep O'na açılırlar.
Hazreti Âdem, her ne kadar ilk insan ise de gerçekte O'nun hakikatından bir tecelli idi. Bu bakımdan, öncelik, nur-u Muhammedî'de, hakikat-ı Muhammedî'de bulunuyordu. Sadece bu nur ve hakikat, yaradılış sırrı ve hikmeti gereği, Hazreti Âdeml'le perdelendi.
Her ne kadar, insanlığı, Hazreti Nuh, kurtuluş gemisine aldıysa da, hakikatte asıl Kurtuluş Gemisi O'nun getirdiği İslâm'dır. Nuh'un Gemisi O'na işaret etti. Rahmet perdelerinden bir perde oldu.
Hazreti İbrahim, O'nun Milleti'ni kurdu, O'nun adına putları kırdı, O'nun sevgisi ve sevgililiği ile Allah'ın Dostu oldu; Hazreti İsmail'e bedel kurban koçun, O'nun sürüsünden, gayb sürüsünden geldiğini bildi.
Hazreti Yusuf'un hükümranlığı, O'nun tedbirinden bir nişan verdi.
Hazreti Musa, O'nun Toplumundan, Toplum kuruculuğundan bir muştuydu. Hazreti Musa'ya "sen göremezsin" dendi. Bu, "O görecek" demekti.
Hazreti Süleyman, O'nun Devleti'ni Levh-i Mahfuz'dan yeryüzüne indirmek ve nakşetmekle görevliydi. Peteği yerleştirmekti ödevi. Balözünü O dolduracaktı peteğe günü gelince.
Hazreti Yahya, umutsuzluğun en kabarık bir anında O'nun sesini yükseltti. Tebliğ sesini. Kılıçtan keskin sesi. Şehadeti, O'nun zuhurundan bir haberdi. O'na inen "kalk ve korkut!" buyruğunun somutlanışıydı. Ve O'nun muştu cephesi, Hazreti İsa'da göründü. "Muştula!" kutsal buyruğunu duymuştu Hazreti İsa. O'na yönelen buyruğunu.
Her peygamber, O'nun bir cephesiydi. Bütün cepheler O'nda bütünlendi. Bu yüzden, "din O'nda tamam oldu."
Yitik Cennet, Yeniden Bulunmuş Cennet'e dönüştü O'nda. Bu yüzden, O'nda yeniden yaratılmış oldu insan. O inananlar Milletini yeniden Arza getirdi. İnananlar Toplumunu ve İnananlar Devletini kurdu. Kuralları bir daha değişmeyecek şekilde ortaya koydu. Putları kırdı ve Allah'ın tekliğini, benzersizliğini ilan etti. Korkuttu ve muştuladı. Savaştı, yendi ve affetti. Mükemmeliyeti O getirdi. O'na vahyedilen kitap da son Kitap oldu. Kıyamete kadar geçerli Kitap. İyiyi, Güzeli, Doğruyu diriltti. Kötüyü, çirkini, yanlışı ve yalanı yerle bir etti. O, Dümdüz Cadde'nin, Dosdoğru Yol'un sahibiydi. Hakikat Asfaltı'nın. Bir Yol ki, "bütün dağların üstünden aşar, o dağlar ne kadar yüksek olsalar da." Bunun için, veliler hep O'na doğru kanat çırpan kutlu kuşlar oldular. Dünyayı zapteden fatihler, titreten cihangirler, O'nun önünde baş eğdiler. O diriliş peygamberiydi. Tek Tanrı inancının dirilticisi. Peygamberler yolunun, Hakikat Uygarlığının dirilticisi. Metafizikle fiziği yerli yerine koyuşun, altın oranda dengeleyiciliğin dirilticisi.
Sanki bütün peygamberler yanında ve beraberindeydi. Ashâbından her biri bir peygamberi temsil ediyordu. Hazreti Ebû Bekir/Hazreti İbrahim'i, Hazreti Ömer/Hazreti Musa'yı, Hazreti Osman/ Zekeriya Peygamberi ve Hazreti Ali ise İsa'yı. Ve öbür sahabelerden her biri bir peygamberi. Bunun içindir ki:"Benim sahabelerim, Ben-i İsrail Peygamberleri gibidirler" buyurdu. İmâm-ı Gazalî, Muhyiddin-i Ârabî, Mevlâna Celâleddin-i Rûmî O'nu ululadılar, O'nun gölgesine sığındılar. Kutluluk ve mutluluk gölgesine. O tek tek mucizelerin değil, bütün mucizelerin olağan bir dokuda koluna güç verdiği Peygamberdi.
Yitik Cennet