Depremle kamera arasında bir samuray

ENİS ARK
Abone Ol

Akira Kurosawa, Yedi Samuray’ın yönetmeni ve aynı zamanda senaristlerinden biridir. Filmin kurgusunu da üstlenen ünlü yönetmen, bu zamana kadar kullandığı çekim yönteminden farklı olarak, birden fazla kamera ile filmi çeker. 3 saatten fazla süren film, dünya sinema tarihinin en önemli filmleri arasında yerini korumaktadır.

Raşomon, Yedi Samuray, Dersu Uzala, Yaşamak ve Ran gibi başlıca yapıtların usta yönetmeni nam-ı diğer “imparator” Akira Kurosawa... Kurosawa için belki de en akılda kalıcı ve dikkate değer sözlerden birini The Godfather’ın yönetmeni Francis Ford Coppola’dan duyarız. Coppola, büyük yönetmenlerin bir tane başyapıtı varken, Akira Kurosawa’nın dokuz tane başyapıtı olduğunu vurgular.

Yönetmen, yapımcı, senarist ve kurgucu… Birinci Dünya savaşının rüzgârı hafif hafif eserken gözlerini Tokyo’da açtı. Kurosawa’nın babası Isamu, Akira prefektörlüğünün namı bilinen ve saygı duyulan bir samuray ailesinin üyesiydi. Şeref ve kılıç üzerine kurulan bir düzenin temsilcisiydi. Hayatını bu idealler üzerine idame ettirirken ailesini de buna göre yetiştirdi. Annesi ise tüccar bir aileden geliyordu. Kurosawa bu ailenin çocuklarının sekizincisi ve en genç olanıydı.

Büyük kanto depremi, ağabeyin intiharı ve sinemaya geçiş

Kurosawa’nın beyazperdeyle ilk tanışması babasının desteği ve ilgisiyle gerçekleşecekti. Babası Isamu, oğlu Kurosawa’ya kendi kültür ve geleneklerini aktarırken aynı zamanda Batı’nın resim, tiyatro ve sinema sanatlarını öğretiyordu. Bu bilgiler Kurosawa’nın zihninde beyaz perdenin kapısını araladı. İlk başlarda okuldaki bir hocasının büyük desteğiyle ressam olmayı isteyen Kurosawa, politik olarak yaşadığı hayal kırıklıklarıyla zamanla sinema sektörüne doğru kaydı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından kendine has bir tarz oluşturduğu filmlerini çekmeye koyulan yönetmen, tam elli yıl süren kariyeri boyunca otuzdan fazla film çekti.

1 Eylül 1923 günü Büyük Kanto Depremi yaşandı. Kendisinden dört yaş büyük olan ağabeyi Heigo, depremin insanlar ve şehir üzerinde bıraktığı etkiyi kardeşine göstermek için Akira’yı afet bölgesine götürdü. Ağabey inin amacı yaşamın acı gerçeklerini öğrenmesini sağlamaktı. Çoğu eleştirmene göre Akira Kurosawa filmleri içindeki korkutucu gerçeklik, bu travmatik anıdan kaynaklanmaktaydı. İlkokulu ve liseyi Tokyo’da bitirdi. Lisedeyken abisiyle birlikte Benshi adındaki sessiz slayt filmleri, tiyatroda gösteriyordu. Benshi’ler onu cezbetmiyordu. O farklı bir şeyler arıyordu. Sesli filmlerin yaygınlaşmasıyla birlikte Benshi’ler gözden düştü. İşsiz kalan abisi intihar etti. Ondan yalnızca dört ay sonra ise en büyük kardeşi de vefat etti. Kurosawa’ların tek çocuğu olarak kalan Akira, bu durumdan çok etkilendi. Sanki abisinin mirasını devam ettirmek ister gibi sinemaya sarıldı.

Asistanlıktan yönetmenliğe geçiş

Yönetmen yardımcılığı için verilen ilana başvuran Kurosawa’dan, Japon sinemasının eksikleri ve bu eksikliklerin nasıl giderileceğine hakkında bir makale yazılması istenir. Kurosawa’nın cevabı ise bu eksikliklerin giderilemeyeceği yönünde olmuştur. Bu cevap onu sınavın 2. aşamasına geçirir. İkinci aşamaya geçmesini düşünenler arasında Japon sinemasının eski kuşağın önemli yönetmenlerinden olan Kajiro Yamamoto da vardır. Akira sınavı geçip stüdyoya girdiğinde henüz 23 yaşındadır. 5 sene yönetmen yardımcılığı yapan Kurosawa bu süreçte birçok yönetmenle çalışmış ama onu etkileyen en önemli isim Yamamoto olmuştur. Kajiro Yamamoto, The Horse filminin çekimleri sırasında başka bir projede de yer aldığı için, filmin yönetmenliğini Kurosawa üstlenir. Bu filmde üstlendiği asistanlık görevi, Akira Kurosawa için son olur. 33 yaşında, ilk filmi Sanshiro Sugata’ya başladı. Pearl Harbor saldırısını anlatan bir dram romanından uyarlanan film, o dönemde büyük sansürlere maruz kaldı. Sansür komisyonuna göre Amerikan ve İngiliz yanlısı bir filmdi. Engellemelere rağmen film gösterime girdi. Sonrasında pek çok film ile kariyerine devam etti. Akira’nın Japon Feodal Dönemi’ne olan ilgisi büyüktü. İlk olarak The Man Who Tread on the Tiger’s Tail ile bu dönemi filmlerinde konu edindi.

Yedi samuray ve İmparator Kurosawa

Akira Kurosawa Yedi Samuray’ın yönetmeni ve aynı zamanda senaristlerinden biridir. Filmin kurgusunu da üstlenen ünlü yönetmen, bu zamana kadar kullandığı çekim yönteminden farklı olarak, birden fazla kamera ile filmi çeker. 3 saatten fazla süren film, dünya sinema tarihinin en önemli filmleri arasında yerini korumaktadır. IMDb’de ilk 250 film arasında olan film, o dönemin duygusunu doğrudan yansıttığı için seyirci ile olan bağını günümüzde dahi koparmıyor. Birçok filme ilham ve birçok ödüle aday olan Yedi Samuray, Venedik Film Festivalinde Gümüş Aslan ödülüne de layık görülür ayrıca film Japonya’da en çok hasılat yapan ikinci yerli film olmuştur. İmparator lakaplı Akira, sinemada yeni teknikler kullanarak avangart yönetmenlerin sınıfında yer aldı. Kurosawa, kısıtlı imkânlarla çektiği filmlerinde dehasını ortaya koyarak adından çokça söz ettiren önemli başyapıtlara imza attı. Sinema tarihinin en büyük yönetmenlerden biri olarak görülen Kurosawa, Hollywood film endüstrisi tarafından senaryoları en çok taklit edilen rejisörlerden biri oldu. İki büyük dünya savaşını gören ve atom bombası felaketini yaşayan Kurosawa, hayal kurmanın imkânsızlaştığı bir dönemde, karanlıklar içinde kalan ve kendine bile yabancılaşan insanoğlu için sanatçı duyarlılıkların ölmeyeceğine dair umut fenerini yaptığı filmlerle elinde tutmuştur. Filmlerinde doğa seslerine ve görüntülerine sıkça yer veren Kurosawa, yağmur ve rüzgar görüntüsüne ayrıca önem verir. Kurosawa’nın filmlerinde en etkili kullandığı unsurlar yağmur sesi ve büyük kalabalıklardır. Aslında bu iki unsur da izleyici filmde tutan ve garip bir şekilde filme bağlayan öğeler olarak dikkat çeker.

Hayatının son dönemecine yaklaşırken Akademi Ödülleri tarafından Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ne layık görüldü. 80 yaşındayken yaptığı konuşmada “Hâlâ sinemayı yeterince iyi anlayamadığım için endişeliyim.” cümlelerine yer verdi. Yaşına rağmen setlerden çıkmıyordu. En büyük hayali bir sette can vermekti. 1995 yılında trafik kazası geçiren Akira Kurosawa artık sağlık sorunları yaşamaya başlar. Fiziksel zorluklar yaşar ve evinden dışarı çıkamaz durumdadır. Kazadan 3 yıl sonra 6 Eylül 1998’de evinde felç geçiren ünlü yönetmen, hayata gözlerini yumar. Akira Kurosawa 1998’de bu hayata veda etti ama eserleri o öldükten sonra bile üretilmeye devam etti. Kurosawa’nın vefatından sonra yazdığı After the Rain ve The Sea is Watching gibi senaryolar filme çekildi.