Cahiliyenin dindar Arapları
Putperestliğin bu şekilde yaygınlaşmasına karşın Araplar içinde haniflik adı altında Allah’a inanan ve putları reddeden dini bütün insanlara rastlamaktayız.
İbn Kelbî’ye ait Kitâbü’l-Esnâm’da bölge bölge farklı din ve inanışların da görüldüğü Hicaz coğrafyasında Arapların çoğunun putperestliğe dönüşüne Amr b. Luhay’ın sebep olduğu kaydedilir. Hz. İbrahim ve İsmail’in dinini ilk defa tahrif edip Kâbe’ye putları diken bu kişinin hikâyesi İbn Hişâm’ın siyerinde kısaca şöyledir:
“Amr b. Luhay iş maksadıyla Mekke’den Şam’a doğru yola çıktığında Amâlıkalıların yaşadığı Belkâ’ya bağlı Meâb bölgesinde halkın putlara ibadet ettiklerini gördü. Amâlıkalılar Hz. Nuh’un oğlu Sam’ın soyundan gelmekteydiler. Amr b. Luhay onlara “Taptığınız bu putlar nedir?” diye sorduğunda “Onlara ibadet ediyoruz. Yağmur istiyoruz, yağdırıyorlar. Yardım diliyoruz, ediyorlar.” şeklinde cevap verdiler. Bunun üzerine Amr “Bana bir put verseniz de Arap topraklarına götürsem ve ona tapınsalar” isteğinde bulununca Hubel adında bir putu kendisine verdiler. Amr onu Mekke’ye getirip dikti ve insanlara ona ibadet edip tazim göstermelerini emretti.”
Putperestliğin bu şekilde yaygınlaşmasına karşın Araplar içinde haniflik adı altında Allah’a inanan ve putları reddeden dini bütün insanlara rastlamaktayız. Kaynaklar ışığında bu isimlerden öne çıkanları görelim.
Kus b. Sâide
İbn Hacer el-İsâbe’de İbn Şâhin, Abdân el-Mervezî ve Ebu Musa’nın Kus b. Sâide’yi sahabe arasında saydığını kaydeder. İbn Seken ise -daha yaygın ve sahih görüş olarak- onun peygamberlik döneminden önce öldüğünü belirtir.
İbn Seyyid’in-Nas’ın siyerinde İbn Abbas’tan şu hadise nakledilir: “Cârud b. Abdullah reisi olduğu kabilenin temsilcileriyle birlikte Allah Resulünün yanına gelerek iman etmiştir. Allah Resulü bundan memnun olarak “Ey Carûd, Abdulkays heyeti içinde Kus’un durumunu bize anlatacak biri var mı?” diye sorar. O ise “Ey Allah’ın Resulü, hepimiz onu biliriz.” şeklinde cevap verir; “Ben de halkımın arasında onun izinden giderim. O mutedil şahsiyetlerindendi, fasihti; Arapların ilk ibadet edeniydi. Boyun eğdiği Rabbine yemin ederken dedikleri gözümün önündedir: “Andolsun ilahî takdir yerine gelecek ve herkes amelinin karşılığını görecektir.” Cârud devamla konuyla ilgili birkaç şiir söyleyince Allah Resulü Efendimiz “Sakin ol ey Carûd, ben onun Ukaz panayırında kül rengi bir deve üzerindeki halini unutmadım. Çok güzel şeyler söylüyordu. Zannetmem ki şimdi onlar ezberimde olsun.”
Bu esnada Ebubekir söze girer: “Söyledikleri benim ezberimde ya Resulallah. O gün Ukaz panayırında ben de vardım. Kus verdiği hutbede şunları söylemişti: “Ey insanlar, dikkatle dinleyin. Eğer dikkat ederseniz fayda görürsünüz. Kim yaşarsa kuşkusuz ölecektir. Ölen helak olacaktır. Gerçekleşecek her şey kaçarı yok, gerçekleşir. Şüphesiz gökyüzünde haber, yeryüzünde ibret vardır. Serili döşek, yükseltilmiş çatı, salınan yıldızlar, kurumayan denizler, karanlık gece ve burçlarıyla birlikte gökyüzü… Kus kesin bir yeminle söylüyor ki yeryüzünde bir sevinç varsa ardından muhakkak öfke gelecektir. Kudreti aziz Allah’ın bir dini vardır ve sizin şu anki dininizden O’na daha hoştur. Bana ne oluyor da insanların gittiğini görüyorum da geri dönmüyorlar! Gittikleri yerden razı oldular da mı kaldılar yoksa terk edip uykuya mı çekildiler?”
Ebu Hâtim es-Sicistanî Kitâbü’l-Muammerîn’de Kus b. Side’nin cahiliye döneminde öldükten sonra dirilişe iman eden ilk kişi olduğunu zikrederek kendisini Arapların bilgelerinden (hukemâ-i Arap) sayar. Diğer taraftan Cahız el-Beyân ve’t-Tebyîn’de onun ve kabilesinin diğer Arapların sahip olmadığı bir fazilete eriştiğini yazar. Zira Allah Resulü onun Ukaz panayırındaki vaazını aktarmış, sözlerinin güzelliğinden etkilenmiştir. Bu Allah’ın kendisini muvaffak kıldığı iman, tevhid ve ihlas özelliklerinin bir tezahürüdür.
Zeyd b. Amr
el-İstîâb müellifi Kureyş’in Abduluzza oğullarına mensup Zeyd b. Amr b. Nüfeyl’in Hz. Peygamberimizin risâleti öncesinde Hz. İbrahim’in dini olan haniflik üzere olduğunu belirtir. Putlar adına kurban kesmez, murdar eti ve kan yemezdi.
İbn İshak Esmâ bint Ebubekr’in şu sözüne yer verir: Zeyd b. Amr b. Nüfeyl’i sırtını Kâbe’ye yaslamış halde şöyle derken duydum: “Ey Kureyş topluluğu, nefsim kudretinde olana yemin olsun ki benim dışımda hiçbiriniz İbrahim’in dini üzere değilsiniz.”
Fâkihî senediyle birlikte Âmir b. Rabîa’nın şu sözünü aktarır: Mekke’nin dışına çıktığı sırada Zeyd b. Amr ile karşılaştım. Bana dedi ki: “Ey Âmir, ben şüphesiz kavmimden ayrıldım ve İbrahim’in milletine ve ondan sonra İsmail’in ibadet ettiğine tâbi oldum. O Beytullah’a doğru namaz kılardı. Ben İsmail’in soyu içinden Abdulmuttalib’in oğulları arasında çıkacak bir peygamber beklemekteyim. Ona yetişeceğimi zannetmesem de kendisine iman ediyorum. Bu zamanın peygamberi olduğuna şahitlik ederim.” Benzer rivayete yer veren Vakidî şu eki zikreder: “Aradan uzun zaman geçerse, ona benden selam söyle.” Ben de Müslüman olduğumda onun selamını Allah Resulüne ilettim. Onu şefkatle andı ve kendisini cennette gördüğünü söyledi.
Oğlu Sid b. Zeyd “Babam Kâbe yeniden inşa edilirken vefat etti” der ki bu da peygamberlik gelmeden beş yıl öncedir. Sid b. Zeyd İslam’a ilk girenlerdendir. Uhud’a ve diğer gazvelere katılmıştır. Cennetle müjdelenen on kişiden biridir. Hz. Ömer’in kız kardeşi olan hanımıyla birlikte Ömer’in Müslüman olma hadisesinde yaşadıkları malumdur.
Zehebî Allah Resulünün Zeyd b. Amr hakkında “O tek başına bir ümmet olarak ahirette diriltilecektir.” sözünü nakleder. Kendisi Varaka, Osman b. Hars ve Ubeyd b. Cahş ile birlikte Kureyş’e muhalefet ederek “Siz ne zararı ne faydası olmayan putlara tapıyorsunuz.” demiştir. Onların kestikleri hayvanları yememişlerdir. Zeyd b. Amr peygamberliği öncesinde Efendimizle de karşılaşmış ve şunu söylemiştir: “Ben Yahudilik ve Hristiyanlığa da baktım, aradığım şeyi onlarda bulamadım. Bunu bir rahibe anlattığımda bana dedi ki: Sen İbrahim’in hanif dinini arıyorsun. O bugün mevcut değil. Memleketine git. Allah senin halkının içinden o görevi üstlenecek birini gönderecektir.”
Onun Efendimizle diğer bir karşılaşmasına İbn Kesîr el-Bidaye ve’n-Nihâye’de yer verir: “Allah Resulü Zeyd b. Hârise ile birlikte yemek yedikleri esnada yanlarına Zeyd b. Amr gelir ve kendisini sofraya davet ederler. Zeyd buna karşılık “Ey yeğenim, ben putlar adına kesilen etleri yemiyorum” demiştir.
Ümeyye b. Ebu’s-Salt
Asıl adı Abdullah b. Ebu Rabîa b. Avf’tır. Sakif kabilesine mensuptur. Esmaî der ki: Ümeyye şiirlerinde genelde ahiretten, Antere ise harpten bahseder. Hz. Peygamberimiz onun bazı şiirlerini tasdik etmiştir.
Sahîh-i Müslim’de Raşid b. Süveyd’in şu sözü yer alır: Bir yolculukta Allah Resulünün yanında bulunuyordum. Bana “Aklında Ümeyye b. Ebu’s-Salt’ın şiirlerinden bir şeyler var mı?” diye sordu. Ben “Evet” deyince, “Söyle bakalım.” buyurdu. Bir beyit okudum. Bana “Bir tane daha oku” dedi. Bu şekilde ondan yüz beyit okudum. Nihayet “Neredeyse Müslüman olacaktı” buyurdu. Diğer bir rivayette Peygamberimiz Ümeyye hakkında “Şiiri iman etti, kalbi inkâr etti” demiştir.
el-İsâbe’de İbn Abbas’ın bir sözü nakledilmiştir: Allah Resulü bir gün Ümeyye’ye ait “Bir adam ki sağ ayağının altında bir öküz, diğerinin altında kartal ve pusu halinde bir aslan durmakta” beytini okumuş ve “Doğru söyledi. Bu, arşı taşıyanların vasfıdır.” buyurmuştur.
Ümeyye’nin divanının şerhinde Muhammed b. Habîb şunu söyler: “Denildiğine göre arşın taşıyıcıları sekiz tanedir: Adam, öküz, kartal ve aslan. Bu dördü kıyamet günü diğer dört varlıkla desteklenecektir. Allah Teâlâ’nın “O gün Rabbinin arşını, bunların da üstünde sekiz (taşıyıcı) yüklenir.” sözü bu noktayı aydınlatır. Bana bu şekilde bilgi ulaştı. En doğrusunu Allah bilir.” el-Eğanî’de ve diğer kaynaklarda Hz. Peygamberimizin Ümeyye b. Ebu’s-Salt’a ait bazı şiirleri okuyup doğruladığı kayıtlıdır.
İbn Kuteybe Tabakâtü’ş-Şuarâ’da der ki: “Ümeyye yakında bir peygamberin çıkacağını söylüyor, o peygamberin kendisi olmasını umut ediyordu. Hz. Muhammed’in peygamber olduğu haberi kendisine ulaşınca hasedinden dolayı onu inkâr etti. Arapların bilmediği konulardan bahsederdi. Bu bilgileri kitaplardan öğrenirdi.”
el-İsâbe’de İbn Hacer’in Mir’ât müellifinden aktardığına göre Ümeyye Hz. Peygamberimize iman etmiş, Tâif’ten mallarını alıp hicret etmek üzere Hicaz’a gelmişti. Bedir’de konakladığı sırada kendisine soranlara amacının Muhammed’e tâbi olmak olduğunu söyledi. Adamlar “Şu çukurda kimler var biliyor musun?” demesi üzerine o “Hayır” deyince, onlar “Şeybe, Rabia ve filanca filanca var” diyerek Bedir’de öldürülen Mekkeli müşrikleri saydılar. Ümeyye bunun üzerine devesinin burnunu kesti, giysilerini parçaladı ve ağlayarak Taif’e döndü ve orada öldü. Müellif bunu hicri sekizinci senenin hadiseleri arasında zikreder. Hicretin dokuzuncu yılında ölen Ümeyye’nin Allah’ın birlik ve kudretinden; Hz. Nuh, Yusuf, Musa, Davud ve Süleyman peygamberlerin kıssalarından bahsettiği kasideleri meşhurdur.
Erbâb b. Riâb
İbn Kuteybe el-Maârif kitabında Efendimizin peygamberliği öncesinde bir dine bağlı kimseler arasında Erbâb b. Riâb’ı sayar. Şın kabilesinin Abdulkays oğullarına mensup Riâb Hz. İsa’nın dini üzere idi. Bu dönemde şöyle bir ses duyulduğu aktarılır: “Yeryüzü halkının en hayırlıları üç kişidir. Riâb Şinî, rahib Buhayra ve henüz dünyaya gelmemiş bir kişi.” Duyulan bu yüksek sesin peygamberlik öncesi dönemde sıkça karşılaşıldığı üzere, cinlerin sesi olduğu söylenir. Maverdî A’lâmün-Nübüvve eserinde putların içinden dahi Hz. Peygambere ve İslam’a dair duyulan pek çok sesi aktarmıştır.
Süveyd b. Âmir
Seyyid Mürtezâ Emâlî kitabında Müstalikoğullarından Müslim el-Huzaî’nin şu sözüne yer verir: “Süveyd b. Âmir’e ait bir şiirin Allah Resulüne okunduğuna şahit oldum. Allah Resulü şiiri dinledi ve ardından “Eğer ona yetişebilseydim, kesinlikle Müslüman olurdu” buyurdu. Onun şiiri hanifliğe ve Hz. İbrahim’in dinine meylettiğini göstermekteydi.
Ebu Kays Sırme
İbn Kuteybe’nin verdiği bilgilere göre, Ebu Kays Neccaroğullarına mensuptu. Ruhban hayatını seçerek rahip cüppesi giymiş, putlardan yüz çevirmiştir. Önceleri Hristiyanlığa geçmeyi düşündüyse de bundan geri durarak evini mescid edinmiştir. Buraya âdetli kadın ve cünüp kimse giremezdi. “İbrahim’in Rabbine ibadet ediyorum” diyen Ebu Kays, Allah Resulü Medine’ye geldiğinde kendisine iman etmiş ve güzel bir İslamî yaşantı sürmüştür. Cahiliye dönemindeki şiirlerinden bir beyit şöyledir: “Güneşin ve ayın doğduğu her gün Allah’ı tesbih edin. Ey yavrularım, akrabalık bağını koparmayın.”
Devamı gelecek: Hâlid b. Sinân, Allâf b. Şihâb, Züheyr b. Ebu Sülmâ, Âmir b. Zarb, Varaka b. Nevfel, Seyf b. Zî Yezin, Adiy b. Zeyd, Amr b. Cündüb, Vekî’ b. Seleme, Abdullah el-Kudaî.