Borges'in Beatriz'i
Yazarın merkezi her yerde çevresi hiçbir yerde olmayan küre benzetmesi sarsıcıdır. Finalde unutkanlık sayesinde normalleştiğini, her şeyi görmüşlük duygusundan sıyrıldığını söyler. Belleği Beatriz'in yüzünü çarpıtıyor ve kadının hayalini yavaşça yitiriyordur. Kurtuluş, unutmanın ta kendisidir.
KRISTAL YUMURTA
Borges "Alef" adlı öykü seçkisinin bitiminde öykülerin yazılma serüvenlerinden kısaca söz ederken "El Aleph" ve "El Zahir" adlı iki öyküde "Ünlü bilimkurgu yazarı H.G.Wells'in 1897 yılında yayımladığı ‘The Crystal Egg' adlı öyküsünün etkisini görür gibiyim." der. Öykünün konusu, Mars ile Dünya arasında pencere gibi duran karşılıklı görüş sağlayan gizemli bir kristal yumurtadır. Wells'in Mars'tan gelen işgal girişimi konulu olan, defalarca sinemaya aktarılan Dünyalar Savaşı adlı romanı da o sıralarda bir dergide tefrika edilmektedir.
EL ALEPH - ALEF
Estela Canto'ya ithaf edilen "El Aleph" adlı öyküde anlatıcının çok hayran olduğu Beatriz Viterbo 1929 yılında ölür. İsimsiz başkahraman, Borges'in ta kendisi yılda bir kez ölü kadının 30 Nisan'daki yaş gününde o evi ziyaret etmeye devam eder. Bunu 1941 yılına kadar sürdürür. Tutkuludur. Pes etmez. Aradığı şey cismani bir aşkı hayal ettirecek anıları canlandırmak değildir. Yazarın hayatından alınacak örnekle, ancak âşık olunan ve asla sahip olunamayan bir kadının ölümünden sonra elde edilebilecek olan şeyin, Leyla'yı Mecnun'a kavuşamaması şartıyla dayanılmaz cazip kılan tözün peşindedir. Ziyaretlere devam ederek sabrını ve tutkusunu belli eder. Zamanla kadının kuzeni Carlos Argentino Daneri ile ahbaplık tesis etmiştir. Daneri'nin şiiri ve kendine has düşünceleri yazarın yorum süzgecinden geçer.
DONANMIŞ ÇAĞDAŞ İNSAN
"Çağdaş insan donanmıştır. Telefon, telgraf, radyo, sinema perdesi, gösteriler, sözcükler, tarifeler, cep kitapları ve bültenler… Yolculuk gereksizdir artık. 20. yüzyılımızda (Hz.) Muhammet'in öyküsünü tersine çeviriyor. Dağ, çağdaş (Hz.) Muhammet'e geliyor." Borges şiirlerini yeteneksizliğe teslimiyet ve oluruna bırakma şeklinde nitelediği Daneri'nin bu 1940'lardaki bu değerlendirmesini saçma, sunuş biçimini tantanalı ve uzun bulur. Gerçekten de hippilerin Amerika ve Avrupa'dan tanrının oğlu İsa'nın Afganistan'daki muhayyel mezarını, Buda-Şiva için Hindistan ve üçüncü gözü açmak için Nepal yollarına düşmelerine yirmi yılcık vardır. Ardından romanlarda yol modası patlayacak ve çeyrek yüzyılı aşkın bir süre etkin kalacak ve ancak 2000'li yılların başlarında yol ve dağ ekranlarda kendini göstermeye başlayacaktır. Daneri'nin o sıralardaki öngörüsü ancak 60-70 yıl sonra sanal âlemlerin zuhuruyla gerçekleşme yoluna girecektir.
ON DOKUZ BASAMAK AŞAĞIDA
Argentino Daneri o yılın ekim sonunda yakında evin yıkılacağını haber verir ve bodrumdaki Alef'ten söz eder. Borges kadının ölümünden sonra on iki yıl boyunca her 30 Nisan'da tutkuyla geldiği eve gider ve bodrum merdiveninde on dokuz basamak inip Alef'i görür. Yeryüzündeki bütün yerlerin her açıdan seçik, birbirine karışmadan göründüğü tek yer, dünyadaki tek noktadır. Alef'in içinde Beatriz'in bütün hâlleri vardır. Yazar sonsuz hayranlık, sonsuz acıma hisseder. Alef, Elif; Arap, Arami, İbrani, Urdu, Fars alfabelerinin ilk harfidir. Her şeyin yaratıldığı teki simgeler. Bize biraz Leibniz'in monadlarını çağrıştırır. Yazarın merkezi her yerde çevresi hiçbir yerde olmayan küre benzetmesi sarsıcıdır. Finalde unutkanlık sayesinde normalleştiğini, her şeyi görmüşlük duygusundan sıyrıldığını söyler. Belleği Beatriz'in yüzünü çarpıtıyor ve kadının hayalini yavaşça yitiriyordur. Kurtuluş, unutmanın ta kendisidir.
EL ZAHIR
1930'larda sosyete dergileri güzeli olan, modayı izleyen ve yazarın deyimiyle anlık mutlakın peşinden giden Clementina Villar 1949 Haziran'ında ölür. Kahramanımız yine bizzat Borges, ölüsünün başında bekler bir gece yarısı. Çok üzgündür. Gözyaşlarına boğulur. Bir ara kadının yüzü yirmi başları ifadesini yakalar gibi olur. Onu kaskatı hâliyle bırakıp sokaklara çıkar. Bir dükkânda bir konyak içer. Bozukluklarla birlikte Zahir'i, 20 sentlik bozuk parayı alır. Ardından kafayı Zahir'e takar. 20 sentlik metal parayı ilk kez görmüyordur hâliyle, ama bir şekilde zihni etkilenmiş gibidir. Çünkü asla elde etmeye kalkışmayacağı aşkı ölmüştür ve bu his sarsıntısı ona bir kapı aralamıştır. Zahir'in görüntüsü her dakika gözünün önünde duruyordur. Çok bunalır, bir akşam bir yerde bir içki içer hesabı o zahirle öder, eve gidip veronal içip yatar. Sorun çözülmez. Aşkının cismani nitelik taşımaması nedeniyle metal parayı elden çıkması zihninde duran imgesinden kurtulmasına yetmez. Zahir adeta gölgesiymiş gibi onu takip eder. Clementina'nın ölümüyle kadında onu cezbeden esas şey dirilmiştir. Batınî gerçekliğe kapı aralamıştır denilebilir. Zahir bir hayal değil, imgesel bir virüstür. Gelip geçendeki kalıcılığı, bitimsizi, tükenmezi, sonsuzu simgeliyordur. Onu böyle her an düşününce giderek âlemlerin yaratıcısını, Alef'in sahibini göreceğini hayal eder.
ESTELA CANTO
Yazar bu iki öykünün Wells'in "The Crystal Egg"inden esinlenme olduğunu söyler, ama bence esas esin kaynağı Estela Canto'dur. Çevirmen ve gazeteci olan Estela 1944'te yazar Bioy Cesares'in evinde Jorge Luis Borges'le tanıştırıldı. Ün Borges'e geç geldi, ama o sıralarda da edebiyat çevrelerinde namı olan biriydi. Canto merak ve hayranlıkla onu gözlemledi. Kız entelektüellerle romantik ilişki kurma meraklısı değildi. Aynı evde ikinci karşılaşmalarında Borges ona çıkma teklif etti. Konuşmalarında ikisinin de Bernard Shaw hayranı olduğunu keşfettiler. O sırada 45 yaşında olan Borges 39 yaşındaki Canto'ya âşık oldu ve kadına bir sürü romantik mektup yazdı. Canto bunları 1989'da Borges'in doğumunun 100. yılında Silhouette of Borges adıyla kitaplaştırdı. Kadın o kitapta ilişkileri hakkında şunları yazdı: "Borges'in ufku beni harekete geçirdi. Onun için olduğum şeyi ve bende gördüğü nitelikleri sevdim. Tensel olarak hiçbir şey hissetmedim ve o kendimi hiç rahatsız ettirmedi. Kendimi asla hissettiğimden farklı göstermeye kalkışmadım." Zamanla arkadaşlık tesis edilir. Yazar 1945'te yazdığı Alef adlı öyküyü Canto'ya ithaf eder ve orijinal yazım metnini hediye olarak verir. Canto bunu Borges'in ölümünden (1986) sonra otuz bin dolara satacaktır. Şu anda bu manuscript İspanya Milli Kütüphanesi'ndedir.
BORGES'IN BEATRIZI
Beatriz Viterbo karakterinin Canto'dan, anlatıcının karşılık bulmamış aşkından esinlendiği çok aşikârdır. Kadının kuzeni Daneri soyadında Dante'nin ilk, Alighieri'nın son hecesi mevcuttur. Bu ayrıntı Beatriz ismiyle yan yana gelince İlahi Komedya'yı da yanıbaşımızda buluruz. Dante'nin âşık olduğu uzaktan sevdiği komşu kızı Beatrice genç yaşta ölecek, ama yıllar sonra yazılan İlahi Komedya'nın "Cennet" bölümünde aşkından bihaber olduğu adama eşlik ederek dünya klasikleri içinde mutena bir nama sahip olacaktır. İki ayrı dünya arasında geçirgen bir medyum olan kristal yumurta ile de aradaki erişilmezliğe vurgu yapılıyor denilebilir, ama platonik aşkla sevilen ölü kadınlar(!) olmasa yazarın ilham ufkunda ne Alef ne de tözsel Zahir belirebilirdi diye düşünüyorum.