Bir taş at
İlkbaharın başlangıcıyla birlikte insan, geçmişe dönerek muhakemeye dalıyor. Geçen bahar, geçen yıl, hatta geçip giden ömür... Hangi fırsatları değerlendiremedik, neler kaçırdık? Hayatın karmaşıklığında kaybolup, aradığımız mutluluğu bulamamaktan endişe ediyoruz. Kendimizi tanımaktan korkuyor, bazen kendi tatminsizliğimizi yaratıyoruz. Peki, gerçekten kaçırdığımız neydi? Asaf Halet Çelebi'nin de dediği gibi, dışarıdaki rüyaları görürken, içimizdeki gerçeklerden kaçıyoruz. Belki de kapının ardında bizim çıkacağımızı düşündüğümüz hırsız aslında içimizdeki korkularımızdı. İçimizdeki seslerle yüzleşmekten korkuyor, hayatı sadece dışarıdan izliyoruz. Arctic Monkeys'in The Last Shadow Puppets projesi, bu içsel yolculuğu müzikle anlatıyor. Barok ve orkestral dokunuşlarla zenginleşen The Age Of The Understatement albümü, geçmişe ve içimize dönüşümüzü müzikle ifade ediyor. Alex Turner'ın şarkıları, bize içimizdeki aşkı, hüznü ve arayışı hatırlatıyor. Bu albüm, müzik dünyasında bir çıkış yapmanın ötesinde, bir iç yolculuğun ifadesi olmuştur.
Bir kitap oku
İlkbaharın kendini iyiden iyiye hissettirdiği günlerde, insan bir muhakemeye girişiyor. Geçen bahar, geçen yıl, geçip giden ömür, nelere gebeydi ve neler elden kaçıp gitmişti? Geçmişe dönüp baktığımızda ardımızda değerlendiremediğimiz, peşinden gidemediğimiz olasılıklar sıralanabiliyor birbiri ardına ve çoğunlukla bundan büyük bir hüsran duyuyoruz. Bu hayatta neleri kaçırdık? Neyi çok istedik de önümüzden geçip gitti. Hangi istediğimiz şeyi tam gerçekleştirdik derken aslında hiç olmadığını hissettik. İnsan olarak ne kadar karmaşığız? Bu karmaşıklık bizi hayatta ne ölçüde dinç tutuyor ya da temelde yaşayabilmemizi sağlayan şey karmaşıklığımızın ta kendisi mi? Sonunu hiç bir zaman bilemeyeceğimiz bir filme uyanmak gibi sanki yaşamak. Her sabah kalktığımızda içimizde bir yerlerde ‘bugün farklı olacak’ hissini taşıyoruz. Kimi zaman körü körüne bağlanıyoruz bu fikre kimi zamanda öyle olmasını umarak yaşıyoruz. Bazen oluyor, bazen de olmuyor. Hayat işte diyoruz. Bazen hüsrana uğruyoruz, bazen bu yaşadıklarımızı kavrayamıyoruz. Bunca hüzün, bunca acı yanımıza kâr mı kalacak diye endişeleniyoruz. Çıkıp gitmek istiyoruz. Çünkü yaşadıklarımızdan büyük bir tatminsizlik duyuyoruz. Bu sefer deliriyorum galiba derken, bir bakmışız yine başa dönüyoruz. Oysa insan çoğu zaman kendi tatminsizliğini yine kendisi yaratıyor. “Yaşam, insanlar öyle her istediklerini elde edemedi diye değil, arzuları kendilerine hasar vermeye başladığında, istedikleri şey katlanılmaz kayıplara gebe olduğunda trajik bir hal alır.” diyor yazarımız. Yani esasında biz kendimizi tanımaktan korkuyoruz. Yaşadığımız bu tedirginliğin, telaşenin en derin kaynağında yatan tramvalarımızla yüzleşmekten korkuyoruz. Neyi sevip neyi sevmediğimizi bilmiyoruz, “Yaşadığımız deneyimlerden ziyade yaşamadığımız deneyimlerle ilgili daha çok bilgiye sahipmişiz gibi bir yaşam sürüyoruz.” ama hayatın “otobüsün sol camından bakarken sağ camından kaçırdıklarımızdan ibaret” olduğunu unutarak yaşıyoruz. Peki ya gerçekten kaçırdığımız neydi?
Bir şiir oku
Kapıyı çalsam
içerden ben çıkacağım
içerden çıkacak beni ne kadar görmek istiyorum
penceredeki beni uyandırmalıyım
içerde hırsız var
içerdeki hırsızın
ben olacağımdan korkuyurum.
Asaf Halet Çelebi
Bir film izle
Yarın ne kadar sürer? Yaşamın anlamına, yalnızlığın anlamına dair düşünmek için önemli bir urak noktası olan Eternity and a Day (Sonsuzluk ve Bir Gün); yaşlı bir adamın kendi dünyasındaki yolculuğu anlatırken bir yandan da bu sorunun cevabını ararken hayatı anlamlandırış mücadelesini de ele alıyor. Her yirmi dört saatte yeni bir gün başlıyor. Peki ya biz her güne yeni bir benlikle mi başlıyoruz? Nasıl ki dün olduğumuz kişiyi hiçe sayarak bugüne başlayamıyorsak ya da yarın yokmuş gibi yaşayamıyorsak zamanı da dün, bugün ve yarın diye keskin çizgilerle ayıramayız. İnsan dünü, yarını ve bugünüyle bir bütündür. Zaman da öyle. Belki de yaşamak kalıplaşan zamandan çıkıp kendi zamansallığını oluşturduğunda anlam kazanmaktadır. Hepimiz yaşamayı ancak beklediğimiz bir şey kalmadığında öğreniyoruz. Bazen ne bedene ne de zamana söz geçirebiliyoruz, “argadini” yani “çok geç” dememek için anın farkına varmak lazım çünkü her yarının sonsuzluk ve bir gün kadar süreceğini biliyoruz.
Bir hayal kur
Her şeye yeniden başlama arzusu...
Hikayeyi gör
Şimdi büyüdüm, yaşamın zor olduğunu biliyorum ve hayatı daha dayanılır kılmak için “kötü” yollara başvuran kimi daha hassas insanlara kızmamak gerektiğini de.
Bir pasaj oku
“Her şeyi dinledim ve hiçbir şeye uymadım. Bugün bile nasıl sona ereceğini bilmeden deniyorum ki bu da şimdiki beni, yalnızlığı seçen beni büyülüyor. Her şeyi daha da anlaşılmaz kılan sözcüklerin ne anlama geldiğini merak etmeyi uzun zaman önce bıraktım. Yaşamın kendisi, varoluşun kendisi; bunlar hep beylik sözler. Benim şu anda yaptığım gibi, eskiyi anımsarsak, her şey kendiliğinden halloluyor. Bütün ömrümüzü, hakkımızda en ufak bir şey bile bilmeyen ama hakkımızdaki her şeyi bildiklerini iddia eden insanlarla birlikte geçiriyoruz. En yakın akrabalarımız ve dostlarımız bile bir şey bilmiyor, çünkü kendimiz de çok az şey biliyoruz. Yaşamımız boyunca kendimizi keşfetmeye çalışıyoruz, sonunda zihin gücümüzün sınırına gelince de pes ediyoruz. Çabalarımız tam bir hayal kırıklığı ve mutlak bir ölümcül depresyonla son buluyor.”
Bir albüm dinle
Arctic Monkeys’in vokalisti olarak tanıdığımız Alex Turner‘ ın, Miles Kane ve yapımcı James Ford ile beraber 2007 yılında müzik dünyasına getirdikleri; barok, orkestral ve pop tarzlarının karışımından oluşmuş olan The Last Shadow Puppets, ilk olarak 10 Nisan 2008’de The Age Of The Understatement albümünü çıkardı. 12 şarkı bulunan bu albümde “Standing Next To Me” ile aşkın gözyaşlarında ıslanırken “My Mistakes Were Made For You” ile geçmişe bakıp yaşananları gözden geçiriyoruz. Alex Turner’ın bütün müzik kariyerinden öte çok büyük bir şair olduğunu tekrar hatırladığımız bu albümde; “Yollarda birlikte yürüdüğümüzde, bütün yüzler gülümser gibiydi bize, şimdiyse kaldırımların yok sunacak bir şeyi ve bütün yüzler bir tokat istermiş gibi.” diyor şair, Separate And Ever Deadly şarkısında. Böylelikle 2008’de MOJO ödüllerinde En İyi Çıkış Yapan Sanatçı ödülünü, Q ödüllerinde de En İyi Grup Ödülünü Alex Turner’a, Miles Kane’e ve James Ford’a kazandırmış oluyor.
Bir umut ışığı gör
Bana ne kadar ilerleme kaydettiğimi soruyorsun. Kendi kendimle dost olmaya başladım.