Bir taş at
Herhalde başka bir amacımız vardı Yoksa ben niçin o kadar yoksul olayım Ve niçin ağlayayım durup dururken
Parolayı unutma
“şiir vardı. oradaydı. dağın doruğunda.”
Bir kitap oku
Şiirleri, dilinin gücü, özgünlüğü ve kusursuz kelime işçiliği ile Paul Valéry. Şiiri ‘muallakta bir tabir’ olarak değerlendirir. Yetmiş dört senelik ömrünün her evresinde bu muallakta şiirini söylemiş bir şair. Düşüncelerini düzenli olarak günlüklerinde toplar. Entelektüel bir titizlikle kavramları inceler ve dilin gücünü keşfeder. Edebiyat, sanat ve felsefe arasındaki bağlantıları derinlemesine analiz eder. İnsan bilincinin karmaşıklığını, dilin sınırlarını ve düşüncelerin gücünü keşfetmek onun için yegâne hedef. Valéry, sadece şiirleriyle değil aynı zamanda düşünce yazıları,şiir üzerine poetik çalışmalarıyla da tanınır. Sanat, edebiyat ve estetik üzerine kaleme aldığı düşünceler, edebi ve felsefi çevrelerde büyük bir etki yaratmıştır. Eleştirel yaklaşımı, incelikli analizleri ve gözlem gücü, onu edebi düşüncenin önde gelen figürlerinden biri yapar. Şiir üzerine yazdıkları şiirini, şiirleriyse denemelerini açıklar nitelikte. Tek başına kaleme aldığı her şeyle ilginç, gizemli ve huzursuz edici bir yazar. T. S. Eliot’ın önsözü ve Ahmet Ölmez’in çevirisiyle Valéry’nin şiire ve şiirin felsefesine dair düşünceleri Şiir Sanatı’nda toplanmıştır.
Bir kitap daha
“Pek çok kişi için şiir bir şey ifade etmez. Yani insanların çoğu onu yazmaz, okumaz ve herhangi birinin değerli zamanını böyle bir şey için harcamasına akıl erdiremez.” diye başlıyor kitabın başında Jay Parini. Şiirin söylenmemiş olana ses olması dolayısıyla politik olduğunu ifade eder. Ona göre şairler, dünyayı okumak durumundadır çünkü ‘ona içgüdüsel olarak karşılık verebilmek, okurlarına o dünyadan imgeler devşirmek’ durumundadır. Dünyada olup biten hiçbir şeye kayıtsız değildir şair, nadir de olsa sorunlara doğrudan çözümlerle yanaşır. Şiir, dünyaya ve onun ihtişamına sahip çıkmamız ve dünyanın gizli ya da aşikâr güzelliklerinin yok olmaması için mücadele etmemiz gerektiğini hatırlatır. Genel olarak bakıldığında Parini şiiri kutsal bir mefhum mesabesinde kabul eder. Şiir Neden Önemlidir’de birçok filozofla şairin şiir savunularını inceliyor. Hem okur hem de şair için şiirsel sesin, kullanılan metaforun, özgünlük ve özgürlük üzerine düşünmenin ne denli önemli olduğunu ifade ederek, gelenekle nasıl bir bağ kurulması gerektiğini de ortaya koyuyor. “Şiir önemlidir ve yokluğunda sadece yarım yaşarız, yaşamın sunduğu olanakların tam anlamıyla bilincinde olamayız.”
Bir hayal kur
Her sokakta ‘Bir Kalbiniz Vardı, Onu Hatırlayınız!’ yazılı uyarı tabelaları.
Bir film izle
Dilin ve insan zihninin gücünü keşfeden edebi bir hikâye. Simon Winchester’ın aynı adlı kitabından uyarlanmış, sinema dünyasında edebi bir hikâyenin etkileyici bir uyarlaması The Professor and the Madman (Deli ve Dahi). Film, sözlüklerin oluşum sürecine odaklanırken, insan doğasının derinliklerine, dilin gücüne ve akıl hastalığıyla olan karmaşık ilişkiye temas eder. Hikâye şöyle başlıyor: James Murray (Mel Gibson), Oxford İngilizce Sözlüğü’nü derlemek üzere bir proje başlatır. Aklının oyunlarına aldanarak suçsuz bir adamı öldürmesi dolayısıyla akıl hastanesinde tutuklu William Chester Minor (Sean Penn) arasındaki ilginç bir iş birliğini anlatır. Minor, cezaevinde olduğu süre boyunca binlerce kelime için tanımlar elde ederek sözlüğün oluşmasında büyük bir katkı sağlamış olur. Film, insan zihninin derinliklerine inerek akıl hastalığı, delilik ve dışlanmışlık gibi temaları ele alır. Minor karakteri, akıl hastalığıyla mücadele eden bir adam olarak çarpıcı bir şekilde canlandırılır ve Sean Penn’in performansı son derece etkileyici. Film, sözlük derleme süreci, dilin evrensel gücünü ve anlamın karmaşıklığını anlatır. Duygu dolu bu filme dair söyleyeceğimi bir replikle noktalamak istiyorum: “Ya aşksa, o zaman ne olur? / Aşk olur.”
Hikayeyi gör
“Kaçınılmaz bir şeydi: Acıbadem kokusu ona mutsuz aşkların yazgısını anımsatırdı hep.”
Bir pasaj oku
“Umursamazlıktan sorumluluğa, bencillikten saygın bir mutluluğa geçmeden önce dünyamızı kurtarmak istemeliyiz. Ve bunu istemek için de dünyayı sevmeyi öğrenmeliyiz. Sevebilmek içinse yakınlaşmalıyız onunla. Benim işim burada başlıyor: yürüyorum ve bakıyorum.” (Mary Oliver)
Bir umut ışığı gör
Annesine şiir yazan çocuklar.
Bir albüm dinle
Rock-blues ve caz müziğini ustalıkla işleyen Jeff Healey’nin ismiyle anılan band grubunun en etkileyici albümlerinden biri: Hell to Pay. Dinleyene derin duygusal deneyimler yaşatan 1990 yılında 11 şarkıdan oluşuyor albüm. Albümdeki şarkılar, insan doğasının karmaşıklığını, hayatta karşılaşılan zorlukları ve iç dünyadaki mücadeleleri yansıtan güçlü metinlerle dolu. Çeşitli enstrümanların ustaca kullanıldığı ve etkileyici bir soundun ortaya çıktığı bir çalışma. Şarkıların sözlerinde geçen metaforlar, imgeler ve dilin gücü, müzikal deneyime daha da derinlik katarak edebi bir lezzet de sunar.