Bir kardeşlik hikayesi: İbrahim ve Fatva Tukan
İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan, Fatva Tukan için “Onun şiirleri on suikasttan daha yıkıcıdır” demişti. Hayatı boyunca eline silah almamıştı. Tek yaptığı, bir halkın acılarını kağıda dökmek ve yaşananların unutulmasını önlemekti.
İkinci İntifada’nın devam ettiği 2003 senesiydi. Filistin ulusal şairi Fatva Tukan, doğup büyüdüğü Nablus’ta, 86 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Hayatının çok büyük bir kısmında olduğu gibi, son günleri işgal altındaki bir şehirde geçmişti. O hasta yatağındayken, kapısının önünden İsrail tankları geçerdi. Bir de cepleri biriktirdikleri taşlarla dolu Filistinli çocuklar... İntifada denildiğinde, ilk akla gelen bu çocuklardı işte.
Ve Fatva Tukan bir şiirinde şöyle seslenmişti o çok sevdiği Filistinli çocuklara;
Çok eski bizim tarihimiz,
savaşın başından geçenler çok eski.
işte o vakit bileceksiniz, canım yavrularım,
dört diyara serpilip saçılanlar ne vakit ve nasıl kavuşurlar birbirlerine,
dağılmanın, yoksunluğun öyküsü ne vakit biter,
nasıl erer sona.
Fatva Tukan, edebiyatın erkek egemenliğinde olduğu ve Müslüman kadınların şiir yazmasının çok da hoş karşılanmadığı bir devirde ortaya çıkan ilk kadın şairdi.
Fatva Tukan, yaşadığı dönemde sadece Filistin’in değil, bütün Arap dünyasının en önemli kadın seslerinden birisi olmuştu. Şiirleri onlarca dile çevrilmiş, Filistin’de yaşananları dünyanın farklı yerlerinden milyonlarca insana duyurmuştu. Sadece vatanında yaşanan işgali duyurmakla kalmamış, büyük bir yargıyı da yerle bir etmişti.
Fatva Tukan, edebiyatın erkek egemenliğinde olduğu ve Müslüman kadınların şiir yazmasının çok da hoş karşılanmadığı bir devirde ortaya çıkan ilk kadın şairdi. Ona bu cesareti veren, ilk şiirlerini yazmasına vesile olan ise abisi şair İbrahim Tukan olmuştu.
Tukan’lar, Nablus’un köklü Müslüman ailelerinden birisiydi. Filistin tarihi içerisinde önemli görevler üstlenmiş pek çok kimse bu aileye mensuptu. Fatva Tukan, 1917’de Balfour Deklarasyonu’nun yayınlanmasından kısa süre önce doğmuştu. Bu deklarasyon, Filistin halkının idam fermanıydı adeta. Yüzbinlerce Yahudi, Filistin topraklarına göçe hazırlanıyordu. Öte yandan süregelen İngiliz egemenliğine karşı isyan sesleri yükselmeye başlamıştı.
Fatva Tukan, ailenin yedinci çocuğu olarak dünyaya gelmişti ve kendisinden 12 yaş büyük ağabeyi şair İbrahim Tukan, işte bu isyanın, İngiliz sömürgeciliğine karşı direnişin en önemli kalemlerinden birisiydi. Vatan şiirleriyle ünlü İbrahim Tukan ve kardeşi Fatva’nın arasında ise büyük bir sevgi bağı vardı. Fatva’nın, gençkızlığa adım atmaya başladığı yıllarda başına gelen bir olay, abisiyle olan ilişkisini daha da güçlendirecekti.
Okuldan eve dönerken yoluna çıkan bir genç, Fatva’ya gül vermişti. O zaman henüz 12 yaşındaydı. Ve bu olay, babasının ve diğer abilerin kulağına gittiğinde Tukan ailesinin evinde büyük bir gürültü koptu. Artık okula gitmeyecek hatta gerekmedikçe odasından dışarı da çıkmayacaktı. Düpedüz bir hapis hayatına mahkum edilmişti. Tüm bunlar yaşanırken, Beyrut’ta sürgünde olan İbrahim Tukan, kardeşi Fatva’nın durumundan haberdar olur olmaz, ona bir mektup yazdı. Odasında geçirdiği zamanları değerlendirebilmesi için bol bol okumasını nasihat ediyordu Fatva’ya. Ardından Beyrut’tan kitaplar gelmeye başladı.
- Fatva, artık sıkılmıyor, tüm zamanını büyük bir iştahla okuyarak geçiriyordu. Abisi, ilk şiirini yazmasını istediğinde elleri titreyerek sarıldı kağıda kaleme. Mektubuna eklediği kısa bir şiiri Beyrut’a gönderdi.
İbrahim Tukan sayfalar dolusu cevap yazıyordu kardeşi Fatva’ya. Şiirlerini yorumluyor hatta bunları Beyrut’taki arkadaşlarına da okuduğunu söyleyerek cesaretlendiriyordu onu. İbrahim Tukan, Fatva’nın şiirlerini edebiyat dergilerinde de yayınlatmaya başladı. Şiirinin olduğu derginin bir nüshası eline ulaştığında gözyaşları arasında okudu yazdığı satırları Fatva.
İbrahim Tukan’ın 36 yaşında hayatını kaybetmesi Fatva Tukan için büyük bir yıkım olmuştu. Yıllar sonra verdiği bir mülakatta abisinden bahsederken şöyle söyleyecekti; “O benim hapishanemi bir dersliğe çevirdi.” İbrahim Tukan, çok genç yaşta göçüp gitmişti bu dünyadan ancak şiirlerinin yarattığı etkiyi silmeye kimsenin gücü yetmedi. 1967 senesinde, yani ölümünden 25 sene sonra bestelenen bir şiiri, Filistin ulusal marşı olarak kabul edildi. ‘Anavatanım, seni bir daha müreffeh, muzaffer ve güvenli görebilecek miyim?” Böyle haykırıyordu o şiirde İbrahim Tukan.
Fatva Tukan ise uzun bir ömür sürdü. İsrail’in kuruluşuna, Arap İsrail Savaşına, Deir Yasin katliamına, Sabra-Satilla’ya, Birinci İntifada’ya, İkinci İntifada’ya ve daha pek çok şeye tanıklık etti. Doğup büyüdüğü Nablus şehrinin işgal edildiğini gördü. Bahçelerindeki portakal ağaçlarının yıkıldığını, o canım zeytin ağaçlarının kesildiğini gördü. Yaşadığı her acının ardından daha güçlü ayağa kalkıyor, yazmaya, halkının yaşadığı acılara duyurmaya devam ediyordu.
İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan, Fatva Tukan için “Onun şiirleri on suikasttan daha yıkıcıdır” demişti. Hayatı boyunca eline silah almamıştı. Tek yaptığı, bir halkın acılarını kağıda dökmek, yaşananları metaforlar şeklinde farklı biçimlerde tekrar etmek ve böylece unutulmasını önlemekti. Abisi İbrahim Tukan bunu öğretmişti ona.
Eğer bir gün yolunuz Nablus şehrine düşerse, İbrahim ve Fatva Tukan kardeşlerin mezarı başında birer Fatiha okuyunuz. İkisi şu anda aynı mezar içerisinde ebedi istirahatteler.
Hamiş; Fatva Tukan’ın yakın dostu kıymetli hanımefendi Liana Badr’e teşekkür etmeden olmaz. Onun anlattıkları olmasa, bu yazı yazılamazdı.