Beşi Bir Yerde: Şiir Okuma Kılavuzu
Sezai Karakoç, “büyük bir şiire rastlayan kişi” der, “o şiire rastladıktan sonra artık eskiden olduğu kişi değildir”. Şiir, eğer gerçekten şiirse ve siz eğer gerçek bir okursanız, şiirle karşılaştığınız an bir çarpışma anıdır. Big Bang gibi!
Şiir ulaşılandır
Şiir, okunur. Şiire göz gezdirilmez. Belki bir çoğunuz fazla muhafazakâr bulacak ama şiir gizli gizli cızırdayıp duran bir ekrana yapıştırılmış kelimeleri hızlıca okuyup geçeceğiniz bir şey değildir.
Google’a “aşk, şiir, ikinci yeni” yazınca karşınıza çıkan şey, şiirse bile sizin için değildir. Şiire hazırlanmalısınız. Kendinize ait olanı, kendi şiirinizi bulmak için pek çok başka şiir okumalı, başka kitaplara bakmalı ve sonunda ulaşmalısınız. Şiir ulaştığınız şeydir, Google arama çubuğundaki bir milyon arama sonucundan biri değil!
Şiir senindir
Şiir yalnızca senindir. Her büyük şiir, tek kişiliktir. O şiiri senden önce bin, on bin, yüz bin kişinin okumuş, sevmiş ya da nefret etmiş olmasının hiç ama hiç önemi yoktur.
Şiir, samimiyet ister. Yazarken de okurken de. İsmet Özel’e atfedilen bir söz vardır: “Şair şiiri neresiyle yazarsa okur da orasıyla okur” diye.
Şiire maruz kaldığın, muhatap olduğun, şiirin gönlüne aktığı o anda kelimeler, imajlar ve belleğin ve yüreğinin doldurduğu tamamen sana ait sonsuz bir evrenin içindesindir. Komşunun bilmediği, arkadaşının bilmediği, anne babanın, öğretmeninin bilmediği hatta şairinin bile bilmediği sana ait bir evren. Kendi özel evrenin. Sahibinden ama satılık değil.
Şiir değiştirir
Sezai Karakoç, “büyük bir şiire rastlayan kişi” der, “o şiire rastladıktan sonra artık eskiden olduğu kişi değildir”. Şiir, eğer gerçekten şiirse ve siz eğer gerçek bir okursanız, şiirle karşılaştığınız an bir çarpışma anıdır. Big Bang gibi! Cüretimi mazur görün, teşbihte hata olmaz; dünya tam o an, bu yeni duruma göre yeniden yaratılır. En azından sizin benliğiniz için bu böyledir.
Büyük bir çarpışma yaşamışsınızdır, bunun trajik bir kaza ya da ilham verici bir mucize olup olmayacağı size kalmıştır. Şiir, büyük şiir, sizin şiiriniz, size yazılmış şiir sizi değiştirmiştir, dünyayı değiştirmiştir, değiştirir.
Şiir meraktır
“Yedi kapılı Thebai şehrini kuran kim? / Kitaplar yalnız, kralların adını yazıyor, yoksa krallar mı taşıdı kayaları?” diye başlar Brecht şiirine ve şöyle devam eder: “Nereye gittiler dersin Çin Seddi’ nin bittiği gece, duvarcılar?” Şiir işte bu meraktır. Kendine karşı duyduğun merak, dünyaya karşı duyduğun merak, kendinden başkasına karşı duyduğun merak. Şiiri ancak merak edenler yazar ve ancak merak edenler okur.
Şiir samimiyettir
Şiir, samimiyet ister. Yazarken de okurken de. İsmet Özel’e atfedilen bir söz vardır: “Şair şiiri neresiyle yazarsa okur da orasıyla okur” diye. Evet, bu şairden istenen samimiyet, peki okur? Öyleyse okur da şairin kalbinin karşısına kendi kalbini koyacak kadar cesur ve içten olmalıdır. Yani sevgili okurcuğum, Niçe’nin de dediği gibi “Şiire mi gidiyorsun? Kalbini de yanına almayı unutma!” Alakası yok evet, o böyle demedi. Keşke deseymiş. Onu da mı biz diyeceğiz?