Batı köpeği
Kendisini yenileyemez. Sahiplerinin kendi ülkelerinde icat ettiği ve piyasaya sürdüğü fikirlerin, felsefelerin, tartışmaların karikatürünü bilir sadece. Onları da epey arkadan takip ettiğinden onlara yetişemez bir türlü. Zaten saygısı ve korkusu, onlara yetişmesine engeldir.
Batı köpeği ‘köpek’ değildir, batı köpeğidir. Aslını inkâr etmiştir.
Kendisine aslını hatırlatacak her şeyden nefret eder. Gene de evrimini tamamladığını söyleyemeyiz. Maymunluk, papağanlık, öküzlük özelliklerini de haizdir. İnsan olmaya çok uzaktır. Çünkü batı köpeği olmaklık onda yerleşik hale gelmiştir. Bundan memnundur, razıdır.
Sahibine havlamaz. Onun bütün derdi, sahibinin işaret ettiği düşmanlardır. Onlara havlar, onları ısırmak ve paralamak ister. Sahibinin evine giremez. Kapısında bekler. O kapıda bekliyor olmak onun için büyük şereftir. Oraya varıp içeri girdiğinde ise aylarca ve yıllarca orayı över. Ballandıra ballandıra anlatır. Dünyada tek gerçek medeniyet budur. Gerçek insanlar bunlardır. Bunların dışındakiler cahildirler, barbardırlar, gelişmemiş ve ilerlememiş gerici topluluklardır.
Batılıların parlatılmış kof düşüncelerini yanlış ve eksik anladığı halde kendisini mükemmel zanneder. Batılı yaşam biçiminin sarhoş bekçisidir. Kapasitesi düşüktür. Aynı yavan şeyleri o kadar çok tekrar eder ki; onu dinlermiş gibi görünenler de gerçekte onun çabucak havlamasını bitirip susması için böyle davranıyorlardır. Yani aslında şunu söylemek de mümkün: Havlayacak kadar kelimeye ve kavrama sahiptir.
Kendisini yenileyemez. Sahiplerinin kendi ülkelerinde icat ettiği ve piyasaya sürdüğü fikirlerin, felsefelerin, tartışmaların karikatürünü bilir sadece. Onları da epey arkadan takip ettiğinden onlara yetişemez bir türlü. Zaten saygısı ve korkusu, onlara yetişmesine engeldir. Köpek, sahibini takip eder. Takip eden arkadadır ve takip mesafesini korumalıdır.
Batı köpeğinin fazla kafa yormaya vakti yoktur. Televizyona çıkacaktır, panele gidecektir, imza günü vardır, gazeteye köşe yazısı yetiştirecektir. Çocuğunu özel okula gönderecektir. Arkadaşlarıyla puba, restauranta gidecektir. En kaliteli içkilerden içecektir, en nefis yemeklerden yiyecektir.
Büyük kapitalist devletlerin yani sahiplerinin himayesiyle, desteğiyle, kışkırtmasıyla, teşvikiyle, uluslararası kurumların gizli-açık korumasıyla kendisini cesur ve kahraman zanneder. Ama onlar onu pışpışlamasalardı çoktan bir köşeye sinmişti bile. Çoktan varoluşçu bir bunalımla kafayı sıyırmıştı. Neyse ki efendileri önüne hep bir oyuncak, bir kemik atıyor da canı çok sıkılmıyor.
Televizyona çıkınca asıp kesiyor. Kara bir cehaletle, dışardaki ve içerdeki kodamanlardan aldığı cesaretle haykırıyor.
Pardon havlıyor.
Demokratik kazanımlar, insan hakları, anayasa, batılı evrensel normlar, lezzetli kemikler vs. vs. vs...
Gazetedeki köşesinde kim bilir hangi istihbarat örgütünün eline tutuşturduğu bilgileri büyük bir iştahla savunuyor. Kimsenin bunu anlamadığını zanneder başta. Foyası ortaya çıkarılınca da kulağının üstüne yatar. Hiçbir yanlışlık, terslik, pislik, ihanet yokmuş gibi davranır. Kendisinin haklı, zeki, birinci sınıf, ayrıcalıklı ve özel olduğuna inanmıştır. İçine derinlemesine yerleşmiş ve her tarafına kök salmış aşağılık kompleksinin farkına varmasınlar için her şeyi yapar. Her rezilliğe başvurur. Her yalanı söyler. Her tür dezenformasyon onun uzmanlık alanıdır. Ama o kadar yetersizdir ki bunu bile tam beceremez. Bir yalan uzun süre devam ettirilemez. Neylesin ki bu iş böyledir. Çekirge bir zıplar, iki zıplar göremeyebiliriz. Üçüncüde bu toprağın insanı kendi küçük hayvanını da görmesi gerektiğini bilir. Hele bir de düşmandan kemik bekleyen bir batı köpeğiyse bu. Görmeliyiz, farketmeliyiz ve onu susturmalıyız. Onun hakkı kötektir.
Çünkü batı köpeği merhameti zaaf ve korkaklık sanır.
Kendisinde merhamet ve adalete ram olmak niyeti yoktur. Onun istediği hükümran olmaktır. Bu memlekette o ve onun gibiler hüküm sürebilir. Diğerleri hizmetçilerdir. Ayak işlerini yapmalıdırlar. Kendilerinin rahatı için çalışmalıdırlar.
Ben bu yazının burasına geldiğimde Ankara’da askeri araçların patlatıldığı haberi gelmişti. Batı köpeğinin salyaları akmıştı sosyal medyaya. Televizyonu açsam belki daha net görebilirdim ağız şapırdatarak, şehvetle konuşan batı köpeğini. Ben onu görüyorum, biz onu görüyoruz fakat o kendisini göremiyor. Yani görüyor da bizim gördüğümüz gibi görmüyor. Neden böyledir bu?
Zayıf ve cılız olduğu halde kendisini güçlü ve büyük görür. Neden? Hem gözleri bozuktur; miyoptur, astigmattır, hipermetroptur. Ne uzağı görür doğru dürüst, ne yakını. Derinlik algısı zayıfın da zayıfıdır. Hem de baktığı ayna efendilerinin önüne koyduğu aynadır. Orada kendisi ve kendisine benzeyenler haklıdır, doğrudur, iyiye layıktır. Onlara yer vardır. Başkalarına yer yoktur. Başkaları sessizce ve kendilerine belirlenmiş konumda, sabitlendikleri üçüncü, dördüncü sınıf mevkide beklemelidirler.
Sahiplerinin tuttuğu aynadan seyrediyor ya her şeyi, tarihin hep aynı şekilde devam ettiğine inanıyor. Gün geçtikçe bu toprakların müslüman sahipleri tarafından sıkıştırıldığını, kıstırıldığını kabul etmek istemiyor. Bunu itiraf edemiyor. Kendisinin yabancılaştığını, hata ettiğini, halt ettiğini kabullenip özür dileyeceğine daha da hırçınlaşıyor, saldırganlaşıyor.
Eceli gelen köpek cami duvarına işermiş. Batı köpekliğinin sonu geldi inşallah.