Yeniden işlevlendirilerek halkın kullanımına açılan endüstri mirası: Baruthane
324 yıllık geçmişiyle endüstri mirasının önde gelen örneklerinden biri olan Baruthane, restorasyon ve yeniden işlevlendirme çalışmalarının ardından 9 Ocak’ta halkın kullanımına açıldı. Baruthane-i Amire olarak da bilinen Ataköy Baruthanesi; kütüphane, müze gibi kültürel alanların yanında çok amaçlı sosyal mekanlarıyla da ziyaretçilerinin ilgisini çekmeyi hedefliyor.
Baruthane-i Amire, Osmanlı tarafından 1700 yılında faaliyete açılıyor. Osmanlı tarafından İstanbul’da inşa edilen beşinci ve en büyük barut fabrikası olarak biliniyor. 1792 yılına gelindiğinde, III. Selim zamanında Hünkar Köşkü gibi eklemeler yapılarak tesis genişletiliyor. Baruthane, Cumhuriyet döneminde önce Askeri Fabrikalar İdaresi’nin yöntemine geçiyor. 1955 yılında ise Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu’na devrediliyor. 1957 yılında tesisin çevresinde Ataköy blokları yükselmeye başlıyor. Baruthane, bulunduğu bölgenin değişmeye başlamasıyla birlikte 1972 yılında Ataköy Turistik Tesisleri’nin himayesine giriyor.
Osmanlı döneminden günümüze, yerleşkeye ait dört adet dikdörtgen planlı yapı, çeşme ve III. Selim tarafından seyir ve dinlenme mekanı olarak yaptırılmış olan Hünkar Köşkü kalıyor. Tesis günümüzde Ataköy sahilinde bulunan Millet Bahçesi’nin kuzeydoğusunda yer alıyor.
Yerleşkenin yeniden işlevlendirilme ve restorasyon projesi, dört adet yapının çevrelediği bir avlu içeriyor. Avlunun merkezinde ise bir pavilyon yer alıyor. Pavilyon yapısının, otopark ve millet bahçesinde bulunan ziyaretçileri kendisine çekmesi ve çevresinde bulunan tarihi yapılara dağıtması amaçlanıyor. Odak noktası olarak tasarlanan pavilyonun üstüne çıkıldığında, Hünkar Köşkü ve Marmara Denizi izlenebiliyor. Kafe alanı olarak tasarlanmış olan pavilyonda; açık, yarı açık ve kapalı alanlar bulunuyor. Böylece her mevsimde aktif olarak kullanılacak mekanlar elde ediliyor.
Baruthane, geçmişi ve yapılarının yanında avlusuyla da önem taşıyor. Merkezde bulunan ve tarihi yapılardan görüntüsüyle ayrılan pavilyon, tasarlanan yürüyüş yolları sayesinde avluyu bölümlere ayırıyor. Avlu, yapıların girişlerini ve tesisin giriş kapılarını birbirine bağlayan bir sirkülasyon ağı ile sarmalanıyor. Pavilyonun girişindeki alan ise avlunun meydanı olarak düşünülüyor. Bu sayede ziyaretçi gruplarının toplanabileceği bir alan ortaya çıkıyor. Tesisin kuzeyindeki bölüm ise açık etkinlik alanı olarak tasarlanıyor. Avluda yer alan heykeller de mekanın dönüşümüne ayak uyduruyor.
Projede, eski ve yeni yapıların birbirinden ayrışmasına özen gösteriliyor. Bunu sağlayabilmek amacıyla pavilyonda, eski yapılara eklenmiş olan giriş saçaklarında, avlu yapısının tasarımında ve iç mekanlardaki asma katlarda çelik strüktür kullanılıyor.
Restorasyon çalışmasında kullanılan çelik strüktür, tasarımın belli noktalarında aralıklı şekilde monte edilmiş ahşap lataların oluşturduğu yüzeylerle kaplanıyor. Oluşturulan yarı geçirgen yüzeyler, baruthanenin taş duvarlarından farklılaşarak eski ve yeninin ayrılmasına yardımcı oluyor.
Çelik strüktürden meydana gelen pavilyonun zemini ve cepheleri ahşap latalarla kaplanıyor ve böylece tarihi yapılardan ayrıştırılıyor. Yapınınn alt katında, kapalı ve yarı açık mekanlara sahip bir kafe bulunuyor. Pavilyonun çevresini dolaşan rampa sayesinde terasa çıkılıyor. Teras, ziyaretçilerin manzarayı izlemeleri ve sosyalleşebilmeleri adına tasarlanıyor.
Restorasyon projesinde, ışıklandırma tasarımı da dikkat çeken özelliklerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle pavilyonun cephesinde bulunan ışıklandırma sayesinde, mekan günün her saatinde ilgi görmeye devam ediyor.
Yerleşkede; kitaplık, müze, sahne, salon, kafe, büfe ve açık hava sahnesi yer alıyor. Tesisin güneydoğu köşesinde yer alan yapı kütüphane olarak işlevlendiriliyor. Zemin katta ortak çalışma alanı bulunuyor. Aynı zamanda bir köprü ile birbirine bağlanan iki özelleştirilmiş çalışma alanından oluşan bir de asma kat ilave ediliyor.
Avlunun güneybatı köşesindeki yapı, sergi alanı olarak dönüştürülüyor. Bu alanda, diğer tarihi yapılardan farklı olarak özgün bir ahşap döşeme olduğu görülüyor. Geçmişten kalan döşeme korunarak, taşıyıcı ayakların çevresini turlayan bir yürüyüş güzergahı tasarlanıyor.
Yerleşkenin kuzeybatısında yer alan yapı, sahne olarak tasarlanıyor. Tasarımda kullanılan teleskopik tribünler sayesinde mekan, amfi düzeninde veya düz bir zemin olacak şekilde değişebiliyor. Kuzeydoğu köşesinde yer alan yapı ise çok amaçlı salon olarak yeniden işlev kazanıyor.
Yerleşkenin Rauf Orbay Caddesi’ne bakan kapısı, yapıya sonradan eklenmiş olmasına rağmen korunuyor. Ayrıca alt ve üst kotları bir merdiven sayesinde birbirine bağlanıyor. Projede salon olarak işlevlendirilen yapıda ise diğer üç yapıdan fark olarak çatıyı oluşturan tuğla tonoz günümüze ulaşamıyor. Yapıya yeni bir tonoz eklemektense, strüktür yenilenerek yerini demir konstrüksiyon bir çatıya bırakıyor.
Proje | Baruthane |
Mimar | Per Se Mimarlık |
Yer | Bakırköy, İstanbul |
Tasarım Ekibi | Ali Derya Dostoğlu, UğurÖzer |
Mimari Proje Ekibi | Berrin Sezer, Canberk Özcan,Gizem Kaygusuz |
İşveren | İBB Kültür VarlıklarıDaire Başkanlığı |
Fotoğraflar | Egemen Karakaya |
İç Mekan Projesi | Per Se Mimarlık + İBB Miras |
Statik Projesi | Veritas Mühendislik |
Mekanik ve Tesisat Projesi | Ki-em Mekanik |
Elektrik Projesi | HCY Mühendislik |
Proje Başlangıç Yılı | 2020 |
Proje Bitiş Yılı | 2021 |
İnşaat Başlangıç Yılı | 2022 |
İnşaat Bitiş Yılı | 2023 |
Arsa Alanı | 4.800 m2 |
Toplam İnşaat Alanı | 2.085 m2 |