Van Gogh'un parlayan yıldızlarından biri: Yıldızlı Gece
Hollandalı ünlü izlenimci ressam olarak tanıdığımız Vincent Van Gogh’un, toplumca anlaşılamayan serüvenleri ile dolu hayatının, adeta parlayan yıldızlarından biriydi Starry Night, namıdiğer Yıldızlı Gece.
Muhteşem tabloları kadar kestiği kulağıyla da hepimizin aklında bir şekilde yer eden Van Gogh, yaşadığı psikotik değişimler sonucu kendi isteği ile Sant Remy’ deki Saint-Paul-de-Mausole akıl hastanesine yattı. Ve 1889 yılında, hastanede geçirdiği günlerden birinde, penceresindengün doğumuna yakın bir zamanda gördüklerini resmetmesi ile kavuştuk Yıldızlı Gece’ye.
Peki replikasını artık neredeyse sokak satıcılarında dahi görebildiğimiz, bir girdap misali dönen fırça darbeleriyle bildiğimiz Yıldızlı Gece’yi böylesine ünlü yapan neydi?
Fizik dünyasında da henüz net çözümlenememiş bu konuyu inceleyen araştırmacılar, bir yıldız etrafında gördükleri anaforları Yıldızlı Gece’ye benzettiğinde, eserdeki parlaklık matematiksel olarak modellendi; bu modelin sonucunda da eserde, akışkan türbülansına benzer hareketlere rastlandı.
Ardındaki bu dehanın ve renklerin etkisiyle olsa gerek, pek çok sanatsever tarafından bir başyapıt olarak değerlendirilen Yıldızlı Gece, tuhaftır ki, Vincent tarafından pek de beğenilmedi. Hatta bu memnuniyetsizliğini, kardeşi Theo’ ya yazdığı mektuplarda şöyle ifade etti:
Burada yaptığım resimler içinde buğday tarlası, dağ ve meyve bahçesi olan resimler içime sindi. Diğer resimler bana hiçbir şey ifade etmiyor."
Van Gogh, içinde bulunduğu empresyonistler gibi, kendi dönemindeki sanatçılardan farklı olarak hareketi yakalamak için uğraştı ve bunun için renkleri ve renklerdeki parlaklığı kullandı.
Aynı parlaklığa sahip farklı renkleri karıştıran beynimizin görsel korteksinin aksine, daha ilkel alt kısmı kontrast renklerin karıştırılmadan görünmesine sebep olur. İşte Yıldızlı Gece’de yıldızların ışık saçarmışçasına parlaması, bulutların bir rüzgar eşliğinde hareket eder gibi görünmesi, bu iki etkinin birbirine karışmasıyla, Van Gogh’ un renkleri böyle bir kompozisyonda kullanmasının etkisiyledir. Işığı görebilmek için, fırçayı izleyebileceğiniz kadar net ve hızlı darbeler kullanması da buna yardım ediyor elbette.
Resim, boyanın yığılması ve bu boya tabakaları ile hazırlanan bir yağlı boya tekniği olan impasto ile yapıldı. Her ne kadar bir gündoğumu öncesi vakti resmetmiş olsa da, Van Gogh günün farklı saatleri ve hava koşullarında resmi aşama aşama tamamladı.
Ressam, penceresinden gördüklerini birebir resmetmek yerine, manzarayı genişletip, nesnelerin yerleri ile oynadı. Çünkü Van Gogh, geceye ve özellikle doğaya, göründüklerinden farklı bir anlam yükleyip, adeta onlarla duygusal bir bağ kurdu. Dahası, pek çok sanat tarihçiye göre, o pencereden görmeyeceği ve aslen olmayan bir köy ve kiliseyi resmederek, doğduğu köydeki mimariyi öykündü.
1889’da çizilen resim, aslen Van Gogh’ un yıldızlı gökyüzünü ilk resmedişi değil. Sanatçı bu tarihten bir yıl evvel, adeta gelişini müjdelermişçesine, Starry Night Over the Rhone (Rhone Nehri Üzerinde Yıldızlı Gece) adıyla Fransa’da bir resim daha yaptı ve bu resimle geceye, geceyi aydınlatan ışıklara ve yıldızlara ayrı bir ilgi duymaya başladı.
Van Gogh kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplarda, Yıldızlı Gece’ye atfen şunları söyledi:
Demir parmaklıklı penceremde adeta bir buğday tarlası görüyorum, sabahları ise gün doğumunu tüm ihtişamı ile inceliyorum."
Yıldızlara bakmak beni daima hayal dünyasına daldırır. Kendime sorarım, Fransa haritasındaki noktalar arasında seyahat edip belli bir noktaya ulaşıyoruz da neden gökyüzündeki bu parlak noktalara ulaşamıyoruz? Nasıl trene atlayıp Tarascon’a ya da Rouen’e gidiyorsak yıldızlara ulaşmak için de ölebiliriz."
Yaşarken pek çok resim yapmış olmasına rağmen, sadece birini satabilen Vincent’ın ölümünden sonra resimleri Theo’ya kaldı. Fakat yaşamındaki güçlü bağları, ölümden sonra da birleşti ve Theo’nun ölümünden sonra da yengesi Gogh-Bonger, Yıldızlı Gece de dahil olmak üzere tüm resimlerinin sahibi oldu.
Zaten Gogh-Bonger’in çabaları Van Gogh’un ünlenmesinin sebebiydi.
Yıldızlı Gece’yi 1900 yılında şair Julien Leclerq’e satan Gogh-Bonger, sonradan pişman olup resmi geri satın aldı ve Rotterdam’daki Oldenzeel Galerisi’ne bağışladı.
Eseri satın almak için müze, Lillie Bliss’in müzeye bağışladığı eserlerden üçünü satmak zorunda kalmıştı.
Yaşadığı dönemde yeteneğinin keşfedilemediği, tüm hayatı boyunca yaptığı pek çok resim olmasına karşın ancak bir tanesini satabildiği bilinen böylesine yetenekli bir ressamın yaşam döngüsünde herhangi bir sanatçıyı etkilediğini söylemek oldukça zor. Ama yaşamında görmediği ilgiyi, ölümünden sonra fazlasıyla aldığı da aşikar, özellikle de dışavurumcular tarafından.
Akla ilk gelen, elbette Maurice de Vlaminck. Kendisi bu etkiyi ve sanatçıya olan ilgisini, Van Gogh’ un gezdiği bir sergisinden sonra onu babasından bile daha fazla sevdiğini söylerek dile getirmiş. Sanatçının bu etkileşimi sonradan başka sanatçılara doğru sıçramış olsa da, erken dönem resimlerinde özellikle renk paleti ve fırça darbelerinde bu etkiyi görmek mümkün.
Çığlık tablosuyla dünyaca tanınan ressam Edvard Munch da, Paris’te geçirdiği süre boyunca özellikle duyguları ifade etmek için renkleri kullanmasıyla Van Gogh’dan etkilenenler arasında. Sanatçının aynı isimle resmettiği bir eserinin olduğunu da ekleyelim.
Erken dönem eserlerinde Van Gogh etkisi görebildiğimiz bir diğer isim, 19. yüzyılın ünlü dışavurumcularından Alman sanatçı Franz Marc.
Güncel sanata döndüğümüzde, Amerikalı Van Gogh olarak nam salmış sanatçı Stefan Duncan’ın resimlerine birkaç saniye bakmak bile, Van Gogh’ un ruhunu yad etmeye yetiyor.
Sanatçıya olan sevgisini, Van Gogh’un kullandığı renkleri ve teknikleri geliştirmek için uğraştığını söyleyerek dilen getiren Rus ressam Vitali Komarov’un ayçiçekleri de görülmeye değer.
Elbette bu dehayı sadece tuval üzerinde yad etmedi pek çok sanatçı. Dünyanın dört bir köşesine böylesine nam salmış bir eserin, sanatın pek çok dalındaki başka insanları da etkilememesi mümkün mü? İşte Yıldızlı Gece’nin aydınlattığı diğer sanatçılar ve eserleri:
Hollandalı sanatçı Daan Roosegaarde, Vincent Van Gogh’un 1883-1885 arasında kullandığı Eindhoven bölgesindeki bisiklet yolunu, gündüz toplanan ışıklar sayesinde gece parlayan küçük taşlarla yeniden tasarlayarak, Van Gogh’un 125. ölüm yıldönümünü Yıldızlı Gece ile andı.
Don Mcean’in 1971 yılında, Vincent’ın hayatına dair okuduğu bir kitaptan ilhamla yazdığı Vincent şarkısı, müzisyenin uzun süre liste başı olan American Pie albümünde yer aldı.
Ünlü bir Çin dijital sanat şirketi olan Motion Magic, Yıldızlı Gece’den ilhamla, resmi 360 derecelik bir video rotasına çevirdi ve yıldızlar altında gördüğümüz küçük huzurla uyuyan kasabayı ziyaret etmemizi sağladı.
Dijital resimleri ile ünlü Alex Ruiz, Van Gogh’un Yıldızlı Gece’yi resmettiği anda gökyüzünün nasıl göründüğünü hayal etmemizi sağlamak için, 2011 yılında o geceyi dijital bir resme dönüştürdü.
Ünlü ebru sanatçısı Garip Ay, Yıldızlı Gece resmini ebru üzerine nakşederek, yıldızları bu sefer su üzerinde ışıldattı.
Van Gogh yaşadığı çağda bir türlü aradığını bulamamasının hüsranına rağmen içindeki doğaya ve renklere olan sevgisini hiç yitirmedi. Kimine göre dehasının kimine göre de dipsiz yalnızlığının kurbanı olup, 37 yıllık ömrüne göğsüne tuttuğu tabancası ile son verdi. Yaşasaydı, görebileceğimiz nice yıldızlı gecelerin ihtimali bile sanat camiasının içini titretmeye yeter...